July - 1999

899 208 226
                                    

Zil çaldığı anda Harry yatağından aşağıya atladı, o yöne doğru koşmaya başladı. Gelenin Louis ve Johannah olduğunu biliyordu ve tam bir yıldır bu günü bekliyordu. Önceki sene iki aylarını beraber geçirmişlerdi. Anne ve Jay onları sahile götürmüştü, sinemaya götürmüştü, parka götürmüştü... Çocuklar sabah beraber uyanıyor ve akşam beraber yatıyorlardı. Birbirlerine o kadar alışmışlardı ki, ayrılma zamanı geldiğinde ikisi de çok üzgündü. Louis konuşamayacak kadar üzgündü ve Harry de o konuşmuyor diye susuyordu. 

Daha yola çıktıkları anda Harry ağlamaya başlamıştı. Anne neredeyse pes edip geri dönecekti, çocuğu bir türlü susturamamıştı. Sonunda "Seneye onlar bizim evimize gelecek." diyerek onu sakinleştirmişti. "Yine birlikte oyun oynarsınız, kurabiye yersiniz, çizgi film izlersiniz..."

Bu Harry'yi sadece o anlığına susturdu. Sonra, tüm yıl boyunca, Harry annesine "Sonraki yıl oldu mu?" diye sormaya başladı. Anne onun bir süre sonra Louis'yi unutacağını sanmıştı ama hayır, Harry sürekli herkese Louis'den bahsediyordu. Elinde Louis'nin çizdiği resimle etrafta koşuşturuyor, oturan kahverengi saçlı çocuk çizimini gösterip "Bu Luvi!" diyordu. 

Onun bu ısrarına Anne daha fazla dayanamadı; Johannah'yı arayıp yaz tatilinde Londra'ya gelmesi için yalvardı. Louis de sürekli Harry'yi sorduğu için Johannah bu teklifi reddetmedi. 

Böylece sonunda Harry "Sonraki yıl oldu mu anne?" sorusuna" "Evet," cevabını almıştı; Louis'nin geldiğini bildiği için annesine fırsat bırakmadan kapıyı açtı. Johannah'yı fark bile etmedi, karşısında duran mavi gözlü çocuğun üstüne atlayıp sıkıca sarıldı. "Luvi!"

Louis gülerek onun sarılışına karşılık verdi. Küçük çocuğun kendisini unutmamış olmasına sevindi. "Merhaba, Harry!"

Geri çekildiklerinde Harry beş parmağını birden havaya kaldırdı. "Bak ben bu kadar oldum."

"Ben de bu kadar oldum," diyerek yedi parmağını gösterdi Louis. 

Bu sırada arkadaşıyla sarılıp selamlaşmış olan Anne onlara güldü, "İçeri geçin, hadi." dedi. Böylece çocuklar salona koştular, birlikte koltuğa oturdular. Johannah ve Anne de onların arkasından gelmiş, diğer koltuğa yerleşmişlerdi. 

"Renkli şeker yiyelim mi?" diye sordu Harry, Louis gelecek diye annesine şeker ve çikolata aldırmıştı. Büyük ve havalı arkadaşı için bir şeyler yapmak istemişti. 

Louis ona "Olur." deyince Harry aşağıya doğru kayarak koltuktan indi, paytak adımlarla mutfağa koştu. Annesinin şekerleri yukarıdaki dolaba koyduğunu biliyordu. Şimdi sadece oraya ulaşmanın bir yolunu bulması gerekiyordu.

Tezgaha tırmanmaya çalışırken epey efor harcadı. Arkadaşı bir türlü geri dönmeyen Louis de meraklandı, koltuktan inip küçük çocuğun az önce gittiği yöne ilerledi. 

Harry mutfak tezgahında dizlerinin üstünde duruyordu. Dolabın kapağını açarken kafasını çarptı, elini başına götürüp "Uff!" diyerek ovaladı. Şekeri anında unuttu, o anda tek derdi başının acımasıydı. 

"İyi misin?" diye sordu Louis ona doğru yürürken. Harry'nin elini çekti, dolaba çarptığı yere baktı. "Kızarmamış. Acıyor mu?"

İlgi görünce daha da gözleri dolan Harry ağlamaklı bir şekilde başını salladı. Louis kollarını ona uzattı, "Hadi aşağı in." dedi. "Şekeri sonra yeriz."

Harry onun kollarına tutunarak aşağı atladı, kolunun tersiyle gözlerini sildi. "Acıdı ama geçti." dedi mutfak sandalyesine otururken. Ağlamamaya çalışıyordu çünkü kreşteki Sam ona "Ağlayan çocukları kimse sevmez." demişti. Harry'den bir yaş büyüktü, onunla asla oynamıyordu.

Louis onun yanına oturdu, çocuğun dikkatini dağıtabilmek için "Okula gidiyorum, biliyor musun?" dedi.

"Büyüklerin okuluna mı?"

"Evet." diye cevap verdi  Louis gururla. Sonra ona okulunu anlatmaya başladı. Her gün bir sürü dersi vardı, öğretmenlerinden biri çok yaşlıydı, sarı otobüse biniyordu... Harry hepsini merakla ve ilgiyle dinledi. Büyüklerin okulu ne kadar havalıydı! 

"Bir arkadaşım oldu." dedi Louis. "Adı Liam. Beraber oturuyoruz. Servise de beraber biniyoruz. Power Rangers koleksiyonu var..."

Harry bunu duyduğu anda kalbinin kırıldığını hissetti. Louis'nin yeni bir arkadaşı mı vardı? Hem de onunla her gün beraberdi! Artık Harry'ye ihtiyacı olmazdı, zaten kimse kendinden küçüklerle oynamazdı!

Louis yeni arkadaşını anlatırken Harry'nin sessizleştiğini fark etti ve merakla küçük çocuğa baktı. Onun üzgünce dudak sarkıttığını görünce "Ne oldu?" diye sordu ama Harry ona cevap vermedi, ayağa kalkıp koşarak odasına gitti.

Büyük çocuk elbette onu yalnız bırakmadı, arkasından gitti. Harry'nin odasına girdi, kapıyı kapattı. "Ne oldu?"

Harry yatağına yüzüstü yatmış, yüzünü yastığa gömmüştü. Omuz silkti, "Senin artık büyük arkadaşın var." dedi. Bunu söylerken bile sesi titremişti. "Ben küçüğüm. Dolaba bile yetişemiyorum."

Louis bunu duyunca hemen onun yanına oturdu. "Ama o farklı, sen farklısın." diye açıkladı. "Hem sen de büyüdün."

"Büyüdüm mü?"

"Evet, beş yaşındasın artık!"

Harry doğruldu, bağdaş kurarak oturup onun yüzüne baktı. Bir şey demeden elini uzattı, onun elini tuttu. "Ama elim yine küçük."

"Olsun, bak böyle çok sevimli." dedi Louis parmaklarını onunkilere geçirirken. Harry sonunda yeniden gülümsedi, öne yaklaşıp Louis'nin yanağını öptü. "Bence de sevimli."

TINY HANDSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin