Hayatta unutmak istediğim anılar vardı. Bir zamanlar beni mutluluktan ağlatacak anıları şimdi unutma vaktiydi. En kötü tarafı ise, her şeye rağmen kalbin ona gider, gözün onu arar, ayakların ona koşar, için bir tek ona giderdi... Doya doya bakmak istersin, tekrar mutlu günlere kavuşmak istersin kalbine bir ağırlık çöker birden, gerçeğin yükü ağır gelir o vakit. Aklın yine de eski hislerin ilk kıvılcımlandığı o güzel anlara gider... Utançtan terlemiş ellere bakmalar, bir türlü göz göze gelemeyen titrek bakışlar, sıcacık ufak bir gülümseyiş. Aşk buydu....Kıyamamak, bakmaya doyamamaktı. Aşk lanetinin en acı verici yanı ise onu her hatasına karşı ilk günkü gibi sevmekti....
Zaman geçtikçe içim kan ağlıyordu. Gelmeyecekti. Bu sondu sanırım. Her şey bitmişti. Gitmezdi, hayır beni bırakıp böyle kolay gitmezdi. Ben mi yanlış anladım onu, bana mı kırıldı acaba? Hiç bu kadar uzun gitmemişti. Benden özür bekliyor kesin, ne yapacağım, dilemeli miyim? 'Saçmalama Hayat tabiki hayır, o sizi bırakıp gitmeye kalktı.' içimdeki ses beni frenlerken üzüntüyle gözlerimi sildim. Geri adım atamam, atarsam bir daha geri dönmez, pişmanlık bile duymaz. Kendi ayağıma gelecekti ben ise biraz nazlanıp zor affediyor gibi davranıp aslında affetmenin yollarını arayacaktım. Elli tane bahane bin tane bahane daha üretecektim. Kendimi suçlayıp haksızlık edecektim. Bu hep böyle olmuyor muydu gerçekten?
Ben onu içim paramparça olmuş kıyamazken, kendi bir özrü çok görecekti. Hiçte içten olmayan buz gibi hediye alacak binbir iltifatla takacaktı. Akşam eve erken gelecekti, benimle konuşmayacaktı ilk önce, kalbi kırılmış, gönlünün alınmasını bekleyen mağrur bakışlarla üzgünmüş gibi gözlerini kaçıracaktı, sonra bir bardak su içmeye yanıma gelecekti ellerini ellerime getirecekti. Sıcacık ve yumuşacık olacaktı...Buğulu gözlerle gözlerimi kapatacaktım. İçimden 'Hayır...Hayır Allah'ım bu defa olmaz.' diye telkin ederken en son dudaklarım titreyecekti, dayanamayacaktım. Kendine zarar vermeyecek kıvama getirip arkadan usulca sarılacaktı ve " Hala kırgın mıyız?" diyecekti.
Seviyormuş gibi gelecekti ama sevmeyecekti. Seviyormuş gibi davranacaktı öpecekti, koklayacaktı, okşayacaktı ama gerçekten sevmeyecekti. Bu hissi hissettiğimden beri içim kan ağlıyordu. Beni sevmediğini biliyorum ama sevsin istiyorum. Diğer insanlar gibi benim gibi... Çenem titrerken dayanamayıp bende ona sarılacaktım. Bu hep böyle olmuştu.
***
Tamı tamına koskaca beş gün geçmiş ne gelen olmuş ne de giden olmuştu, evde sessizlik ve yalnızlık o kadar hakimdi ki canım yanıyordu göz yaşlarım dinmemiş geçen her saat için tekrar akmak için halihazırda bekliyordu ne bir sms ne de bir arama olmuştu. Nefesim daralıyor gelmeyeceği ihtimalleri kafamda dehşetle döndükçe ciğerimin üzerine kocaman çuvallar ağırlık yapıyordu, yapayalnızdım, dolapta yiyecek kuru ekmek bile kalmamıştı pekte bir şey yememiştim oysaki, birikmiş faturalar aylardır ödeyemediğimiz kiralar boğazıma düğüm olmuş nefessiz bırakacak kadar sıkıyordu.
Peki bebeğimiz o ne olacak? Bırakırsa tek başıma nasıl büyütürüm? Kime baba der? Babasız ne yapar? Pencereyi açtım çaresizce Derik bir nefes alıp dağınık saçlarımı geri savurdum. Ciğerlerim temiz havayı içine çekerken yüzüm gerildi yanaklarımdan süzülen kaçıncı damlaydı bu? Şimdi ne yapacaktım ailemi onun için bırakmış sevgisi için bir çok şeyi gözden çıkarmıştım. Okulum... Annem... Kardeşlerim... Tek dayanağım Halildi. Sahip çıkmasa bile en azından eve gelir başımda durur ev sahibi geldiğinde onu biraz daha oyalar sivri diliyle diğer aya ikna eder kendimi güvende hissederdim. Dün gece köşedeki marketçi bana uzun uzun bakmış kocamın yine gittiğini evde yalnız olduğumu hemen anlamıştı o kadar dağılmış duruyordum ki akşam bana gelmeyi teselli etmeyi bile teklif etmişti korkarak ordan kaçmış sadece ne yapacağıma odaklanmıştım .