Gök gürültüsünün gökyüzüne korku saldığı, yıldırımın gökyüzüne aydınlık verdiği ve yağmurların biraz sonra yağmak için emir beklediği bir an .Biraz sonra sokakta tek bir insan kalmayacaktı .Kiminin yüzünde bir tebbesüm kiminin yüzünde bir hüzün yerleşecekti. Hızlı adımlarla hızlanmaya başladılar ki yağmur bu anı bekler gibi bir anda gökten boşalırcasına yeryüzüne ulaştılar. Yolda geçen arabalar cam sileceklerini çalıştırdılar. İşten dönenler , hastaneden gelenler ,misafirliğe gidecekler ... Biraz sonra caddede oluşan küçük gölcükler buğulu bir ayna olmuştu karşıdan karşıya geçenler için .Bir çocuk annesinin elini bırakarak gölde kendisini görmenin verdiği mutlulukla affaladı. Yolda geçen arabalar çocuğa ikaz niyetinde korna çalarak yanından geçtiler . Küçük çocuk başını gölden kaldırdığında annesini görememenin verdiği hüzünle gözyaşlarını göle boşaltırcasına ağladı. Bir ses geldi : çok ince , telaşlı ve titrek . Annesiydi. Yavrusunun elini bırakmış olmanın verdiği suçluluk hissiyatıyla çocuğuna yaklaştı ve boynuna sarılarak kucağına aldı . Karşıya geçmek için tam adım atacakken bir ses ürküttü kadın ve çocuğu . Yaşı 20'lerde bir gençti.Boyu 1.70'lerde , bacakları kısa, gövdesi uzun , sakalları seyrek , saçları kısa ve kahverengi .Yüzünde bir endişe vardı .İçinden konuşuyor ve bunu sanki gözlerindeki dalgınlık aktarıyordu. Kadın karşıda olan gence bakarak efendim dermişcesine uzun uzun baktı . Genç yaklaştı daha da yaklaştı titreyen eliyle işaret etti :
"Bu çocuk sizin mi hanımefendi ?"
Kadın genci anlamaya çalışmak istercesine adamı süzdü ve hiç bir şey demeden başını onaylamak yetindi.Ardından bir şey demeden hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
Genç soru sormaya devam edecekken kadının utangaçlığını ve soğukkanlığını görünce bu kararından vazgeçti. Genç kadın kayboluncaya kadar olduğu yerde kalakalmıştı. Bir an cesaretini toplayıp kadının peşinden gitmek istedi bu düşüncesini çalan telefonunun zil sesi bozdu. Sakince telefonunu deri çeketinden iç cebinden çıkarıp soğuk havaya rağmen üşüyen elleriyle kulaklarında tutmaya çalıştı. Telefonu açınca kulaklarında sakinliği bozan bir ses duyuldu.
"Oğlum babanı arıyorum ulaşılamıyor başına bir şey gelmiş olmasın mı? Hava da iyiyce kötüleşti ."
Çocuk alışılmışını bozmadan :
"Yok anne az önce yanındaydım.Beraber hastaden çıktık.O bir işim var diyerekten benden ayrıldı.Sen merak etme sarjı bitmiştir anne . Tamam mı ?" dedi
Anne:
"Tamam tamam .Durumu nasıldı doktorlar bir gelişmeden bahsetti mi peki "
Annesine onu mutlu edecek bir şeyler demek isterdi ama doktorların yanında sadece babası vardı ve babasına göre o her zaman çok iyiydi. Derin bir nefes çekerek:
"Çok şükür anne.Babam giderek iyileştiğini söyledi . Yani doktorlar demiş ona."
Anne aynı şekilde rahat nefes alarak:
"Çok şükür oğlum ...Çok şükür ." dedi .
Konuşma bir iki dakika sürer sürmez telefonu kızarmış kulaklarından çekerek saate baktı ve deri çeketinin iç cebine yerleştirdi. Aklındaki düşüncelere son vererek fazla ıslanmak istemedi hemen kısa bacakları eve doğru hızlandı.Mağazanın önünde bir kalabalık toplanmıştı. Aralarında bazı sesler :
"Yaşıyor mu ?"
"Göğsü kıpırdadı yaşıyor kesin "
"Yok bence ölmüş zavalı kadın "
"Allah korusun kardeşim"
"Ambulans çağırdı mı kimse ?"
"Çağırdılar çağırdılar"
Merak edip kalabalığa yaklaştı . Gözlerini kalabalığın arasından yerde yatan kadına süzmeye çalıştı . Bir an gördükleri karşısında dayanmayıp bayılmak üzereyken yanındaki bir adam bunu fark edip tutmak istedi. Ama genç bayılmamak için direnip kalabalığı yararak kadına yaklaştı .Kadının başında diz çökerek. Avazı çıktığı kadar bağırdı :
"Aaa-nneee ,annem,annnem! Lütfen lütfen !" diyip tekrarladı.
Öpüyor, kokluyor ,sarılıyor ve ağlıyor.Hastahaneye yoğun bakım ünitesine alınan annesini kapının önünde dakikalarca bekledi . Annesini düşündü. Bir an olsun onsuz düşünmek bile istemediği tek kişiydi.Babasına ciğer kanseri konduktan sonra annesi iyiyce erimişti. Annesinin hayattaki tek dostu babasıydı. Babası ondan hep hastalığını kötüye gittiğini saklamaya çalışarak üzülmesini istememişti. Annesi bazen babasının öksürmekten uyumadığını görünce gizliden ağlardı. Öyle böyle sevmiştiler birbirini .
Genci bu düşüncelerinden hemşirenin sesi kurtardı:
"Beyefendi içerdeki hanımefendi anneniz mi?"
"Evet , bir şey mi oldu yoksa ?Lütfen iyi diyin dayanamam onsuz."
"Beyefendi tedirgin olmayın anneniz gayet iyi . Adınız neydi sizin ?"
İçine bir sevinç yerleşti. O an hemşire bile sarılmak istedi. Ama utandı ve neden sorduğunu anlamadığı sorusunu yanıtladı:
"Fırat " dedi.
"Anneniz sayıklıyordu. Onun için ..."
Annesi tek oğlu olduğu için bağrına basardı. İhtimali bile düşünmek istemezdi ama babasına bir şey olursa evin bütün sorumluluğu Fırat'a kalacaktı.
"Peki , hemşire hanım odaya girebilir miyim "
Hemşire:
"Tabi buyrun " diyerek gülümsedi ve odanın kapısını açıp anne ve oğlunu yalnız başlarına bıraktı.