Kazutora yorganının altından derin bir nefes alıp bakışlarını karanlığa odakladı. Bir süre huzursuzca yerinde kıpırdandıktan sonra sonunda hareketsiz bir şekilde uzanabilmişti.
Amerikan mutfak olduğundan Chifuyu'yu izleyebiliyordu. Chifuyu mutfağın ışığını açmıştı ve bir şeylerle meşguldü. Kazutora ise kafasındaki düşünceleri def etmeye çalışarak onu izliyordu.
Bu kadar hızlı çökmesi mümkün değil, diye düşündü. Yaşlanmış gözüküyordu, çocuksu görünümü yavaş yavaş zedeleniyor gibiydi.
Ne olmuştu böyle? Baji'ye bağlıydı elbette ama bir ayda nasıl böylesine çökebilirdi?
Kazutora gözlerini yumup olanları darmadağın olmuş aklından yeniden geçirdi. Düşünceler havada uçuşuyordu. Onları tane tane seçmek zor olmuştu onun için.
Baji, bir ay öncesine kadar yanlarındahdı. Kazutora onu sık sık görmeye çalışırdı, son zamanlarda onu boşlamıştı ama bunun bir sebebi vardı tabii. Şimdi bilse, böyle olmazdı.
Baji'ye ne olduğunu kimse bilmiyordu. Kumar oynamazdı, o kadar aklı yoktu çünkü. Borcu da olamazdı, fazlasında gözü yoktu çünkü.
Olsa olsa belalının birine bulaşmış olabilirdi. Ortaokul çocuğu gibi dalaşmaktan vazgeçememişti. Hatta, zaman geçtikçe daha da vahşi bir hal almıştı. Bir şeylere karşı olan öfkesini insanlardan çıkarıyordu. Bu hep böyleydi evet, ama artık gözlerindeki o parıltı kaybolmuştu. İnsanlığını yitiriyor gibiydi. Belki de yitirirdi, Chifuyu olmasa.
Chifuyu belki de onun başına gelenleri bilen tek kişiydi. Kazutora gözlerini açtığında mutfağın ışığının kapanmış olduğunu, Chifuyu'nun da burada olmadığını fark etti. Uyumaya gittiğini düşünerek umursamamaya karar vermişti. Ta ki sesleri duyana kadar.
Hıçkırıklar, kesik kesik alınan nefes sesleri, odanın içinde dönen ayak sesleri...
Kazutora yerinden doğrulmak istedi ama ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktu. Bu yüzden biraz daha beklemeye karar verdi, ne olacağını görmek için.
En sonunda Baji gittiği için her akşam ağlama ihtimali geldi aklına.
O anıt mezarın başında yaptıkları sohbet üşüştü sonra zihnine.
Baji'nin gerçek bir mezarı bile yoktu.
Yerinden doğrulup onu teselli etmekle kendi haline bırakmak arasında gitti geldi. Sonrasında yerinden hafifçe doğrulmuştu ama Chifuyu'nun odasının kapısı açıldığında panikleyerek yeniden yerine uzandı ve gözlerini yumdu.
Bir kilit sesi duyuldu, sonrasında tanıdık bir ses. Fakat dış kapı kendisine yakın olmadığı için net duyamıyordu. Merakına yenik düşerek koltuktan kalktı ve sürünürcesine küçülerek salonun kapısına ilerledi. Şimdi biraz daha netti ama bir kısmını kaçırmıştı. Kapının arkasına saklanarak konuşulanları dinledi.
"Geç kaldın." Chifuyu'nun sesini duyduğunda ağzı açılmıştı. Şaşırmıştı çünkü sesi öylesine yalvarır gibi çıkıyordu ki. Ve tutku dolu bir sesti aynı zamanda. İhtiyacı varmış gibi bir sesti.
Kazutora bir an aklından geçenlerle kızardı. Bu onu kesinlikle ilgilendirmezdi, bu onun özel hayatıydı.
Ama ya konuştuğu kişi Baji'yse? Sonuçta onun nerede olduğunu bilen tek kişi Chifuyu'dan başkası değildi.
Fakat bu düşüncesi anında karşıdaki kişi tarafından çürütüldü. "Adrese teslim et demişsin çünkü, orospu çocuğu."
Hanma'nın sesini duymasıyla Kazutora ikinci bir şoka daha maruz kaldı. Hanma'nın burada ne işi olduğunu düşünüyordu ama Hanma'nın ne getirdiğini de merak ediyordu.
Aklındaki fesat düşünceleri Chifuyu'nun az önceki sesi yüzünden savuramadı, bu yüzden midesi de bulanmaya başlamıştı.
Onunla mı yatıyor?
"Kaç gram getirdin?" Chifuyu yeniden konuştuğunda Kazutora'nın kalbi sıkıştı. Ne olduğunu nihayetinde idrak etmişti ama öbür seçenekler çok daha makuldü.
"10 gram."
Kazutora kendini zorlayarak eliyle ağzını kapadı. Kusacaktı. Midesinde kaynayan öfke ve iğreti boğazına kadar geliyor, boğazını yakıyor ve yeniden midesine dönüyordu. Bir süre bu iğrenç hissiyatla savaştı. O savaşana kadar kapı kapanmıştı ve Chifuyu'nun acele ile odasına yöneldiği anlaşılıyordu.
Demek hemen çökmesinin sebebi buydu.
Fakat öylece birkaç saniye daha kusmak ile kusmamak arasında gidip gelirse Chifuyu o laneti kanına enjekte edecekti.
Toparlanarak kapının arkasından çıktı ve hızla koridora çıkarak Chifuyu'nun odasına ilerledi. Kapıyı hışımla açtığında Chifuyu korkarak başını kaldırmıştı.
Sabah gözlerindeki ifade, o güven dolu, şefkat dolu ifade yerini şimdi korkuya, şaşkınlığa bırakmıştı. Kazutora onun elinde tuttuğu paketi görünce hızla üzerine atılmıştı, Chifuyu da geri kaçmıştı tabii.
"Ne sikim yiyorsun!" Kısanın üstüne atıldığında diğeri afallamıştı.
"Bırak!" Chifuyu ondan kurtulmak için çırpınırken Kazutora onun bedenini kavramış, paketi de elinden almayı başarmıştı.
Dürüst olmak gerekirse, bir kavga olsaydı Kazutora alırdı. Hele de harap haldeki Chifuyu'nun hiç mi hiç şansı yoktu.
"Bırak diyorum, onu ver bana!"
"Hangi cehenneme kullanıyordun bunu!"
"Sikeyim!" Chifuyu onun kolları arasında titremeye başladığında Kazutora afallamış, Chifuyu da onun bu halinden faydalanarak harekete geçmişti. Kazutora'dan kurtularak paketi yeniden eline almıştı. Kazutora yeniden atağa geçtiğinde onu tekmelemeye çalışmış ama Kazutora son anda bundan sakınmıştı.
"Rahat bırak beni!" Chifuyu yeniden bağırdığında Kazutora onu yeniden kolları arasına hapsetmişti bile. Paketi zorla ondan alarak kollarını sıkılaştırdı.
Chifuyu'nun kızıla boyanmış gözlerini, o öfkeyi, o ızdırabı da o an gördü. Kolları arasına hapsettiği çocuk ona nefretle bakıyordu şimdi.
Nihayetinde Kazutora onun düşmanı sayılmazdı bile.
"Baji öğrense ne olurdu sanıyorsun!" Kazutora hırsla konuştuğunda Chifuyu yine çırpınmaya başlamıştı ama bu sefer etkili olamadı. Kazutora'yı itemedi.
"O olmadığı için kullanmak zorundayım!" Chifuyu feryat ettiğinde Kazutora gözlerini yumdu. Fakat bu sol gözünden aşağı bir damlanın akmasına engel olamadı. "O burada olsaydı..."
Kazutora gözlerini açıp yeşil gözlüye baktı. Şimdi kırmızı gözlü sayılırdı gerçi.
"Aklımdan çıkaramıyorum, Kazutora." Kazutora onu dinlediğini belli edercesine ilgiyle onu izliyordu.
"Siktiğimin senaryoları aklımdan bir an olsun ayrılmıyor!" Bir hıçkırık ve iki taraf da birbirine yaslandı.
"Bensiz gitmesini kendime yediremiyorum." Kazutora gözlerini yeniden yumarak çenesini onun başına yasladı.
"Ne zamandır?" Diye sorduğunda Chifuyu bir süre zaman kavramını unutmuş gibi cevapsız kalmıştı.
"2 hafta."
"Beraber yenebiliriz." Chifuyu bir an için Kazutora'ya inanmak isterken buldu kendini.
Neden bulmuştu? Bu adam hayatında varla yok arasıydı, neden inanmıştı?
İnanmıştı çünkü Kazutora onun dudağının kenarına bir buse bırakmıştı farkında bile olmadan.
Ailen olabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
damaged heart ; kazufuyu
Fanfiction"Ölmeden önce seninle tanıştığım için çok mutluyum."