BENİM MESELEM

45 10 16
                                    

Tanjiro'dan

-İnanamıyorum,Kendkullanmıyorumime inanamıyorum nasıl engelleyemedim?
Rengoku-kun'un gözlerim önünde ölmesine izin verdim...

'Karanlığın yavaş yavaş aydınlığa döndüğünü fark etmemle güneşin doğduğunu anladım. Ve evet şuan tam olarak öyle kokuyordu! "Belki..." diye düşündüm içimden. "Belki Akaza'yı oyalarsam güneş benim yapamadığımı yapar ve onu öldürür. Bir şekilde de olsa Rengoku-san'ın kanı yerde kalmaz...'

'Ama sanırım çok geçti. Akaza gündoğumunu fark etmiş ormana doğru kaçıyordu.
Arkasından bağırıyordum. "Hey! Seni pislik! Buraya gel ve benimle savaş korkak!" Ama nafileydi. Akaza kaçmış, Rengoku-san çoktan ölmüştü...'

Yanıma Inasuke ve Zenitsu'nun gelmesiyle göz yaşlarımı tekrar saldım. Zenitsu Rengoku-san'a bakarken Inasuke güçlü durup bana böyle yardım etmeye çalışıyordu. Ama en önemlisi, buradaki kimse şu an neler olacağını, ne yapacağımızı bilmiyordu...'

Bir gün sonra

'Tüm geceyi uykusuz geçirmeme rağmen sabah uyanmıştım. En önemlisi burası neresiydi? Inasuke ve Zenitsu'yu kontrol ederken onların da uyandıklarını fark ettim. Sanırım bu bir mucizeydi. Ama doğru ya Rengoku-san ölmüştü. Daha ne olabilirdi...'

'Hemşire olduğunu düşündüğüm sarı saçlı, uzun boylu biri odaya girdi. Bize; "Hoş geldiniz. Nasıl hissediyorsunuz?" Diye sordu. Inasuke hiç çekinmeden söze atladı. "Ne oluyor mq? Neredeyiz biz!"

Kadın sakince cevapladı;
"Merak etmeyin. Güvendesiniz. Size Rengoku-kun'un ölümü hakkında sorular soracağız. Hazırsanız gidelim"

'Ayağa kalktık ve kadının arkasından yürümeye başladık. Uzun bir koridordan geçtik. Aklıma Nezuko geldi ve hemen kadına sırtımdaki kutunun nerede olduğunu sormamla sanki bu soruyu bekliyormuş gibi gülümsedi. Sorgu odasında olduğunu söylemesiyle içim rahatladı.
Yolun sonunda kadın bizi ürpertici üç odaya soktu tek tek. '

'Girdiğim odada Nezuko'nun kutusunu gördüm. Sanırım gerçekten yorulmuştu o trende... birkaç gün uyanacağını sanmam. Ben kardeşime bakarken birden kapı açıldı ve içeriye tanımadığım sert görünümlü bir adam girdi. Önümdeki sandalyeyi işaret edince tereddüt etmeden oturdum.

-Rengoku-san'ı öldüren iblisin adı ve kademesi...?

'Cidden sadece biraz kibar ol. Gibi şeyler geçirdim içimden. Ama sonra cevap vermem gerektiğini anladım adamın sert ve tavırlı yüz ifadesinden.'

'İblisin adı Akaza. Sanırım üst kademe bir iblis.'

'Bana bir yığın soru sorduktan sonra gidebileceğimi söyledi. Nezuko'nun kutusunu sırtıma aldım ve kapıya yöneldim. Odadan çıkınca Zanitsu ve Inasuke'nin de sorgularının bittiğini gördüm. Zenitsu'nun da Nezuko'yu görmesiyke kâbusu yaşadık. Zenitsu değişik hareketler yapıyor, sırtımdaki kutuyu almaya çalışıyordu. Nezuko'nun uyuduğunu söylesem de o hâlâ "Nezuko-chann" diyerek peşimde dolanıyordu.'

'İstemesem de Zenitsu'yu tutup çokta sert olmayan bir kafa geçirdim. Canı acımış olacak ki kendisini hemen geri çekti ve ağlayarak kafasını ovalamaya başladı. Bu çocuğun canı cidden tatlı.'

"Oi! Neden bu kadar sert davranmak zorundasın? Bu çocuk cidden kalın kafalı ve kendisi bu acı gerçeği bir türlü kabul edemiyor!"

"Benim kafam sert değil! Yavaş vurdum fazla abartma!"

"Siz çocuklar kendinize gelmezseniz sizi zorla ayıracağım! Ben ve kaslarım bunu memnuniyetle yaparız."

'Inasuke mankafa bir insan olabilir fakat bazen mantıklı olabildiğine ben bile şaşırıyorum. Ayrıca Zenitsu'nun söylediği tatlı yalanlar... benim
kafam sert değil!'

"Şuan kavga etmekten daha önemli işlerimiz var! Gidip barınacak bir köy bulmalıyız çünkü sanırım birazdan bizi buradan kovacaklar. Karga bize yeni görevimizi getirene kadar da orada bekleyelim."

'Herkes dediklerimi onaylarcasına işaret verdiğinde Nezuko'nun kutusunu iyice sırtıma oturttum. Sert ve emin adımlarla binadan çıkmaya başladık. Dışarı çıktığımızda binaya bir göz attım. Fazlasıyla eski bir binaydı. Taş fırlatsam yıkılacak derecede eskiydi ama aldırmadım. Zenitsu ve Inasuke'nin yüzüme baktığını görünce her zamanki gibi ne yapacaklarını bilmediklerini anladım. Böyle zamanlarda ben ne dersem yaparlardı. Neden mi? Çünkü genelde daha iyi fikirleri çıkmazda ondan.'

'Binanın yanındaki bir patikadan devam edip uzunca bir süre yürüdükten sonra ıssız bir ormana geldik. Ama girip girmeme konusunda kararsızdık. Bu kararı Zenitsu'ya bıraksam koşarak kaçacak, Inasuke'ye bıraksam koşarak içeri dalacaktı. Bu ikili beni deli edecek. Aklımın bir yanında Rengoku-san, diğer tarafında dolu dolu düşünceler vardı ama ben burada bu haldeyken bile onların kavgasını ayırmak zorundaydım! Onlara kızmamak için aklımı toparladım ve düşünmeye başladım. Inasuke'nin bana yalvarırca bakışlarını da gözden kaçıramadım malesef. Zenitsu da bana hep öyle bakıyordu ama Inasuke bunu nadiren yapıyor. Buraya gelirken yakınlarda başka bir yerleşim alanı görmediğimiz için girmeye karar verdik. Bu Inasuke ve benim kararımızdı. Zenitsu ise her zamanki gibi arkamda mızmızlanıyor, buraya girmemek için yalvarıyordu. Gerçekten şuan onu paramparça etmek istiyorum! Onu önüme doğru hızlıca çektim ve iterek ormana doğru yürütmeye başladım.'

'Zenitsu'ya rağmen bu ormana girdik sonunda. Etraf uzunca ağaçlarla doluydu. Önümüzdeki açıklıktan yürümeye başladık. Bir süre sonra aniden durmamla Zenitsu yere kapaklandı. Ama yerden kalkmadı. Tam yanına gidecekken sol eliyle 'bekle' dercesine bir işaret verdi. Bir süre dikkatli bir şekilde kıpırdamadan havaya odaklandı. Sonrasında ise "Bunu duyuyor musunuz?" Dedi. Biz hayır dedikten sonra yerden kalktı. Sonunda bende söylemek istediğim şeyi söyleyecektim. Burnum bana ihanet etmezdi, etmeyecek de.

"Kan kokusu alıyorum."

'Bu sözümle Zenitsu daha da tedirgin oldu ama fazla umursamadım. Kokunun geldiği yöne doğru koşmaya başladık. Koştuğumuz yolun sonunda küçük, tek odalı, yeşil bahçeli eski bir kulübe ile karşılaştık. Burnum artık dayanamayacak hâldeydi. Kan ve ceset kokusu iyice güçlenmişti ve bu beni deli ediyor!'

"işte koku buradan geliyor!"

"O kadarını fark edebildik her halde!"

'Biz Inasuke ile atışırken i
Zenitsu'nun bağırmasıyla kendimize geldik. Bize kulübenin altından sızan kanı gösteriyordu titreyen elleriyle. Kapıya doğru temkinli adımlarla yaklaştım ve kılıcımın ucuyla aralık olan kapıyı iyice açtım. Kılıcımı hemen geri çektim ve geriye doğru bir-iki adım attım.'

"Burada ne işiniz var veletler!?" Diyen bu aptal iblisi görünce gerçekten kanım dondu... bu, bu koku... dün gibi hatrımda! Bu koku ailemi öldüren o lanet iblisin kokusu!"

'Inasuke tam olarak kendinden beklendiği gibi kılıçlarını çekti ve iblisin üstüne saldırdı. Ama iblis bir anda sanki dumana karışmış gibi yok oldu! Inasuke ne kadar çabalasa da iblis sürekli kaybolup arkadaşımın arkasında beliriyordu. Kendimi toparlamaya çalıştım. Bu ikilinin kısa sürecek olan savaşlarının tam ortasına daldım. Iblis tekrar kayboldu, ben bir yerde belirmesi için bekledim fakat beni yanılttı. Inasukeye tüm gücümle bağırdım. "Bu benim meselem, lütfen geride durun!"














































Selawmm! Yeni bölüm sonunda geldi TwT
Oy kullanıp takip etmeyi unutmayın! Sizleri çok seviyoruz! ♡
Bir sonraki bölüm Sufle-chan'in(sufleQwQ_) ellerinden öper UvU

Bu bölümü bendiniz Hyasuke (_Hyasuke_Sato_) yazdı. Umarım beğenmişsinizdir!

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 19, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Demon slayer:Hashiras  Coming Where stories live. Discover now