5; love at first sight

661 107 148
                                    

haenim ve dalnim: güneş ve ay'ı konu alan bir kore miti

_________________________



 günümüz

Soğuktan titreyerek uyandım, bütün vücudum tutulmuş, uzuvlarım uyuşmuştu. Avuç içlerimi yere yaslayarak kalkmaya çalıştığımda, yanımda oturmuş ufuk çizgisini izleyen, tanımadığım bir adam olduğunu gördüm.

"Günaydın," dedi yumuşak bir ses tonuyla. Bakışları bana döndü. "Nasıl hissediyorsun?"

Cevap vermeden önce kumların üzerinde dönerek oturdum, ellerimi birbirine sürterek temizlemeye çalıştım. "Başım ağrıyor." diye yanıtladım sorusunu, ağzımda çok kötü bir tat vardı.

"Dün geceyi hatırlıyor musun?" diye sordu ilgiyle.

Siyah saçlı, yakışıklı bir adamdı. Benim gibi siyah, modern tasarımlı bir hanbok giyiyordu ama benimkine kıyasla onun kıyafeti kesinlikle çok daha iyi durumdaydı. Cildi açık renkti ve her akşam tüm vücuduna bakım yaptığını gözler önüne serercesine parlıyordu, cam gibiydi. "Erkek arkadaşıma çarptın," Benden ses çıkmayınca kendi sorusunu kendi yanıtlamış, bana tane tane anlatmaya başlamıştı hayal meyal hatırladığım birkaç saat önceyi. Söylediğini bir saniye geç fark edip afalladım, gözlerim irileşmiş bir halde ona baktığımda bu sefer de o afalladı. Karşımdaki adam, benim kim olduğumu bilmeden, bana eşcinsel bir ilişki yaşadığını söylüyordu. "Bir şey mi oldu?" Başını merakla yana eğdi ifadem karşısında.

"Ah, hayır, yok, ehem-" Burnumu çekip ciğerlerime temiz hava doldurmaya çalıştım.

"Başın kanıyordu, sevgilimi de kan tuttuğu için yanından ayrılmak zorunda kaldı." diye devam etti.

Sol elim istemsizce havalanıp başıma kondu, dokunduğum yerden yeni bir ağrı yayıldı sanki kafatasıma. Uyuşturucu. O içecekte kesinlikle uyuşturucu vardı. Dün gece dayanamadığım ağrı yüzünden kafamı nasıl dövdüğümü hatırladım. Sonrasında da diğer her şey internetten yüklenmiş gibi doluştu kafama bir anda, göğsüm acıyla sızladı, başımdaki elimi kalbimin üzerine indirdim.

Suratımın acıyla buruştuğunu, göğsümdeki parmaklarımın kasıldığını görünce endişelenmiş olmalıydı; onun tarafındaki koluma dokundu nazikçe. "İyi misin?"

"Ben- ben-" Nefes almaya çalıştım ama onu bile beceremiyordum, bir anda anlam veremediğim bir duyguyla dolmuş, titremeye başlamıştım. "Ben hiç iyi hissetmiyorum."

"Konuşmak ister misin?" Sabah rüzgarından daha nazikti sesi, dokunuşunun altında kumlara karışacakmış gibi hissediyordum. Kendisini tanımıyordum ama sanırım bir erkek arkadaşı olmasından ve yanlış hatırlamıyorduysam sabaha kadar benimle kalmasından güç aldım, dudaklarım titreyerek aralandı. "Buraya- buraya geldiğimden beri-" Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım, başımı iki elimin arasına alıp öne doğru eğildim.

"Sakin ol lütfen," Kolumdaki eli sırtıma kaymış, hanbokumun üzerinden sıvazlamaya başlamıştı. "Dinliyorum."

Dinliyordu. Sonunda biri beni dinliyordu. Bir yabancı. Benim kim olduğumu bilmeyen, kendisinin kim olduğunu bilmediğim. "Başıma o kadar çok şey geldi ki!" diye sitem ettim hıçkırarak. "Ben böyle planlamamıştım!"

Hiçbir şey söylemedi, lafımı bölmeden dinledi. Ev sahibinin bana ettiği hakaretten başladım anlatmaya, sonra böyle oldu, sonra şöyle oldu diye diye kayalıklardan düşmemi anlatıyordum ki başım ona dönmüş, bakışlarım omzunun üstünden yaklaşık elli metre ilerisindeki deniz fenerini bulmuştu. Gördüğüm halüsinasyonu hatırlayıp titredim, gözlerimi yumdum korkuyla.

moontale // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin