1.0

2.1K 167 65
                                    

20.10.2021

***

"Benim için basketi ektiğine inanamıyorum!"

Bebeğim, senin için neleri ekebileceğimi bilsen, şaşırır kalırsın ama; şu an bu konuşmaya hazır olduğunu sanmıyorum.

"Aman boşver, benimle kim takım olursa o kaybedecekti zaten," dedim umursamazsa. "Sehun, benden daha iyi oynuyor, şansları artar."

Kıkırdadı ve evimi gezmeye devam etti.

Normalde onun seçtiği bir mekanda takılacaktık lakin, hangi akla hizmet onu ailemle yaşadığı evime davet etmiştim bilmiyorum ama, bunda baş suçlunun babam olduğunu çok iyi biliyordum: "Kızlar, samimi erkeklerden hoşlanır," diye diye aklımı çelmişti. Eh, evde olmayacaklarının garantisini de verince, 'fırsat bu fırsat' deyip, kızı evime çağırmıştım.

Salonda bulunan Hyunjin ve benim salyalarımızın aktığı resmî görmesi dışında, pek sorun yoktu.

"Eviniz çok şirinmiş," dedi samimiyetle.

Giydiği kıyafetlerden, taktığı takılardan; durumunun benden daha iyi olduğunu anlayabiliyordum. Eminim ki, evleri benimkinden daha güzel ve daha çok eşya vardı ama o, dedemden kalan guguklu saate bile çok ilgili davranıyordu.

"Sen birde  odamı gör," dedim gülerek. Bana doğru döndü.

"Ne taraftan?"

Dudaklarımı ısırıp, heyecanla gülerken elini tuttum. Onu uzun koridordan geçirirken, Tanrıya şükrettim önceden odamı temizlediğim için.

Jennie'nin derin nefes almasından, heyecanlandığı belli oluyordu ki, benim de ondan farkım yoktu. Onun tahmin edemeyeceği kadar çok hoşlanmıştım ondan.

Zaten nasıl hoşlanmayayım ki?

Siyah mini ve pileli eteğini düzeltip, bilgisayarımı koyduğum masaya baktı.

"Bunlar, arkadaşların değil mi? Jungkook'u tanıdım."

Yanına geldim. Kokusunu o kadar yakından hissediyordum ki, saçlarından tutup kendime çekip, öpmemek için zor tutuyordum.

"Evet, evet..." dedim ve diğerlerini tanıtmaya başladım. "Şuradaki Sehun, yanındaki sarışın Jimin ve onun yanındaki de Chanyeol..."

Dediklerimden sonra bir kahkaha atmıştı.

Ne?

Arkadaşlarım çok mu komiklerdi?

"Pardon?"

"Şey ya..." dedi. "Jimin sanırım bizim Yoongi'nin Instagram hesabına musallat olmuş da, sonra engellemiş. O geldi aklıma."

Ulan Park Jimin, ulan Park Jimin.

Herif, yanımda olsa olmasa beni rezil edebiliyordu ya.

"Onun adına çok özür dilerim,"

"Aman boşver," dedi omzunu silkerek. "Yoongi onu tatlı buluyormuş zaten, azıcık süründürecek o yüzden engellemiş..."

"Anlıyorum..." dedim. Kızın arkadaşları bile bir garipti. Gözlerim Jungkook'un resmine kayarken aklıma gelen şeylerle, Jennie açık belinden tutup, kendime çevirdim.

"Gelelim bize...." diye fısıldadım dudaklarına doğru. "Jungkook ile ne konuşuyordun?"

Onun da gözleri benim dudaklarımdaydı. Ellerini boynuma sarıp biraz daha yaklaştı.

"Pek önemli değil," dedi göğüslerimiz birleşirken. "Seokjin isimli ağabeyimi tanıyormuş sanırım, onunla ilgili."

Dediklerinden bir şey anlamamıştım ama, boynuma yaklaşan dudaklarını hissedince, kontrolümü kaybetmiştim bile.

"Çok bir şey anlamadım," dedim zorlukla.

"Boş ver," dedi. "Benim aile işlerime girersek, hiç çıkamayız gibi."

Elbet bana bir gün anlatırdı ama şu anlık üstüne düşmeyecektim.

İki elimi de beline sarıp onu havaya kaldırırken, bacaklarını belime sardı. Zaten yeterince kısa olan eteği, böylece daha çok açılmış oldu.

Başımı giydiği;  beyaz, ince askılı crop-top'ının açık bıraktığı yere gömdüm. Dolgun göğüslerinin bir kısmını hissederken, derin derin nefes aldım.

Sikeyim, inanılmaz hoştu bu his.

Hiç vakit kaybetmeden, onu yatağa nazikçe bırakıp, üstüne çöktüm.

Benim sayemde olan dudaklarının şişkinliği ve kırmızılığı beni yükseltirken, askılısının iplerini aşağıya çektim.

Dudaklarımı boynuna yapıştırırken, kesik inlemesini duymuştum. Bir elim bedenini okşarken, diğer elim saçlarındaydı. Saçları bu hayatta gördüğüm en yumuşak şeylerdi.

Göğüslerinden sonra.

Onun bir elini sırtımdan, beyaz tişörtümün eteklerinde hissedince, kendimi ondan ayırdım. Ayırmamla, tişörtümü çıkarması bir olmuştu.

O da ben de sabırsızın tekiydik resmen.

Vücudumu komple süzerken, "Siktir," diye inledi. Ben de vakit kaybetmeden, tekrardan dudaklarımı boynuna yerleştirdim. Eliyle ensemden tutup, beni kendine daha çok bastırdı.

Ona yapışıkken, ellerim eteğine gitti. Lastikli olduğu için onu çıkarmam kolay olmuştu.

Elleri, kemerime giderken ona hiç zorluk vermemek adına; kendimi ayırdığım gibi kemerimi çözüp pantolonumu bacaklarımdan sıyırdım.

Tekrar üstüne çökmeden önce, beyaz askılısını sıyırıp çıkartmıştım.

"Umarım sexting'imden daha memnun kalırsın." dedim gülerek ama koluma bir yumruk yememle sustum.

Çok az kalmıştı aslında, onun üstündekiler çıkacak benim üstümdekiler çıkacak ve biz harika bir gün geçirecektik.

"Taehyung, oğlum? Biz geldik!"

Babamın sesini duymamla, Jennie'nin gözlerini büyütüp, beni üstünden fırlatması bir oldu.

"Siktir," dedi sessizce. "Eteğimi nereye attın?"

"Ne bileyim ben!" diye sinirle söylendim.

Hayır, babam sevişmenin ortasında bizi basamazdı!

"Taehyung? Neredesin oğlum? Bak annen gelmedi, baba oğuluz yani," dedi babam keyifle.

Lütfen sus, lütfen.

Ben istemeye istemeye üstümü giyinirken, Jennie bırakın giyinmeyi, üstünü başını düzelmiş, babamın yanına gitmişti bile.

Babamın yanına mı gitmişti?

Hayır, hayır. Şu an salonda kahkahalarla gülen ikili, babam ve biraz önde sevişeceğim kız, değildi?

Gözlerimi devirip, biraz önce sıcak anlardan ötürü alev alacak yatağa oturdum.

Her şeye baktığımda, bunlar pek sorun olarak gelmemişti.

Asıl sorun, bizim hala sevişmemiş olmamızdı!

-

diğer bölümlere bakmayı unutmayııın😽😽😽

bu arada ek bilgi: bu kurgunun, bu bölümü iyi ki aklımdaydı :(

wrong tae?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin