Taehyung'u o gün antrenman yaparken izlememin ardından sonraki gün full odamda takılmış, yemeğe bile inmemiş, dışarıdan yemek siparişi vermiştim. Moralimin düşmesine anbean şahit olan Jimin bu durumu garipsemiş, defalarca üstüme gelerek beni konuşturmaya çalıştırmıştı ama ağzımdan bir tane bile laf alabildiği yoktu.
Ne diyebilirdim ki? Taehyung'u oynarken gördüm ve artık kendimden şüphe mi duyuyorum diyecektim? Jimin beni rezil ederdi. Bu şekilde düşündüğüm için bana çok kızacağını adım kadar iyi biliyordum. Bu yüzden hiç dememeyi ve kendi kendime de düşünmemeyi seçmiştim ama boşunaydı. Çünkü dün gece Jimin odaya geldiğinde açıklanan maç fikstüründen beni haberdar ettiğinde daha çok köşeme çekilmeye başlamıştım.
İlk maçımız bu akşam sekizde Taehyung'larlaydı ve yaklaşık dört saat kadar kalmıştı. İki günün ardından odadan ilk kez takım yemeği için çıkıyordum. Sonrasında direkt maç için salona gidecektik.
Jimin'le beraber yemekhaneye girdiğimizde diğer masalardan bu süre içinde tanıdıklarımız maç
için iyi şanslar diliyordu. Çoğu maçı izlemeye de otobüslerle gelecekti ama burdan söylemek daha kolaydı tabii ki.Yemeklerimizi alıp oturduğumuzda hocamız kısa bir konuşma yapıp tüm takımı havaya soktuktan sonra herkes yemeğini yemeye başlamıştı.
Ben de ağzımda büyüyen lokmaları zorlukla çiğnerken Daegu takımının çoktan yemeklerini yiyip hazırlanmak için odalarına çıktıklarını duymuştum.
Büyük bir sessizlik içinde yemeğimi bitirdikten sonra tüm takım son yarım saati için odalarına hazırlanmaya çıkmıştı.
Ben de çantamı aldıktan sonra Jiminle tekrar aşağı inip otel önünde bizi bekleyen takım otobüsüne bindik. Tüm takımın gelmesi on dakika kadar sürdükten sonra hepimizin yerleşmesiyle salona doğru yola çıkmıştık.
Zaten on dakikalık mesafeydi bu yüzden hiç rahatımı bozmadan telefondan şarkı bile açmamıştım.
Takımın heyecan dolu yüksek sesli sohbeti
eşliğinde salona varırken çantamı alıp otobüsten indim. Hep beraber salona giriş yapıp soyunma odasına vardığımızda biraz olsun üstümdeki karamsarlık kaybolmuş, durumun ciddiyetine varmıştım.Dolabımın kapağındaki asılı formamı giyip sahaya çıktığımda takımın yarısı çoktan ısınmaya başlamıştı. Peşim sıra diğerleri de gelirken bakışlarım Daegu takımını buldu.
Kendi aralarında paslaşarak üçlük çekerlerken kendilerine ait olan tribün, okullarından gelen öğrencilerle dolmuştu.
Diğer tribünlere de göz gezdirdiğimde bizim liseden de beklediğimden çok daha fazla öğrencinin ve bazı hocaların desteklemeye geldiğini görmem iki günün ardından ilk kez iyi hissetmemi sağlamıştı.
Diğer koltuklarda da otelden tanıdığımız muhtemel diğer rakiplerimize bakarken kendi aralarında iki tarafı da destekliyorlar ama arkadaşı olanlar daha çok taraf belli ediyordu.
"Hadi ısınalım."
Jimin'in topları gruplar halinde dağıtmasıyla herkes kendi arasında ısınmaya başladı.
Ben de yavaş yavaş uyum sağlarken kendimi yormadan potaya uzaktan atışlar yapmaya başlamıştım. İki atış dışında hepsi başarıyla girerken kendime olan güvenim yerine gelmeye başlamıştı.
Otuz dakika kadar kendi halimizde çalıştıktan sonra bazıları son kez soyunma odasına gitme hakkını kullanıyordu. Ben de gidip telefonuma bakarak annemden gelen mesaj sayesinde güç toplamıştım. Maç televizyonda da yayınlanacağı için annem rahatlıkla izleyebilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice versa / taekook
FanfictionBusan basketbol takımının yıldız oyuncusu Jeon Jeongguk, katıldığı liseler arası turnuvada Daegu takımından Kim Taehyung'u kendine rakip bulur.