Bir hafta geçmişti.
İkinci maçımızdan galibiyetle ayrılmıştık ve üzerimdeki bakışların gün geçtikçe artmaya başladığını hissediyordum.
Her ne kadar elimden geldiğince profesyonel kalıp işimi yapmaya çalışsam da aldığım övgüler yüzünden kalbimin ritmini kontrol edemediğim anlar oluyordu ama normal biri olduğumu günlük rutin işlerimden anımsıyordum.
Annemden telefonda bile azar işitmem kaçınılmazdı.
Beslenmeme dikkat etmem için beni defalarca uyarsa da şimdi elimdeki kola ve atıştırmalıkların varlığını reddedecek halim yoktu.
"Pardon, lütfen değerli popolarınızı bir saniyeliğine kaydırabilir misiniz? Teşekkürler."
Yoongi elindeki patlamış mısırla kalabalığı yararak gelirken Jimin onun bu halini çok önemli bir eser inceliyormuş gibi telefonuyla resmetmeye başladı.
"Yoongi!! Yanıma gel."
Yanımda oturan Jimin bir anda boyundan fazla çıkan bir desibelle tüm dikkatleri üzerimizde toplamamızı sağlarken oturduğum yerde hırkamın içinde saklanmaya çalıştım.
Yoongi önümden geçerken bir anda bana eğilip sarılabildiği kadar sarılmaya çalıştı. Tabii bu sırada elindeki kutudan bir miktar mısır da kucağıma döküldü.
"Naber görüşmeyeli?"
Doğrulup Jimin'in yanındaki yere oturabildiğinde baş parmağımı kaldırıp iyi olduğumu ifade etmeye çalıştım. Etrafımdaki gürültüden dolayı konuşmayı gereksiz bulmuştum.
"Sen göremiyor musun?" Jimin sahadan bakışlarını ayırmadan gözlüklerini işaret ettiğinde Yoongi de varlığını anımsamış olacak ki eliyle gözlüğünün duruşunu düzeltti.
"Uzağı çok göremiyorum." diye karşılık verdi Yoongi ağzına birkaç tane mısır atmadan önce.
Ben de kucağıma düşen birkaç taneyi yemekle meşgulken aralarındaki konuşmanın saçmalığı bir şekilde dikkatimi çekmişti.
"Bizim maçta gayet net görüyordun sanki." dedi Jimin kinayeli bir şekilde. Bunu söylerken bana bakarak ona destek olmamı beklemişti ama ben tepkisizce kolamdan büyük bir yudum almıştım.
Yoongi "Ne dedin?" diye bağırdığında gerçekten gürültüden duyamadığını fark etmiştim. Jimin sahada ısınan oyuncuları izlediği için onun yerine ben cevap vermek için eğilmiştim ki bir anda kolumu saran tutuşuyla sustum.
"Dedim ki çok geçmiş olsun. Numaran büyümez inşallah."
Yoongi onun omzuna hafif bir yumruk attığında onaylamazca başımı iki yana sallayıp önüme döndüm. Hem çok iyi anlaşıp hem de birbirlerinden çok haz etmediklerini düşünmeye başlamıştım ama Jimin'in sevdiği insanlara karşı genel tavrı buydu. İğnelemekten hoşlanırdı.
Hakemin çalan düdüğüyle iki takımda ısınmayı bıraktı ve sahadaki toplar hızla toplanmaya başladı. Tribünler de arasındaki sohbeti kesmiş, tüm dikkat sahaya odaklanmışken ön sıralarda oturmamızdan olsa gerek sahadaki Hoseok'la göz göze gelmiştim.
Bana göz kırptığında elimi kaldırıp sallayarak karşılık verdim. Jimin bunu fark ettiğinde ise beni baştan aşağı süzüp "Seni sürtük." dedi.
Gülmemi engelleyemediğimde bir süreliğine daha öyle bakmış ardından Yoongi'nin koluna dolanmıştı bana nispet yapar gibi.
Hızlı bir tempoyla başlayan maç ilk saniyesinden itibaren kimsenin gözünü kırpmasına bile izin vermeyecek bir atmosferle ilerlerken kolamı ilk periyotta bitirmiş kutusunu ayaklarımın dibine bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vice versa / taekook
FanfictionBusan basketbol takımının yıldız oyuncusu Jeon Jeongguk, katıldığı liseler arası turnuvada Daegu takımından Kim Taehyung'u kendine rakip bulur.