Sabah uyandığımda midem bulanıyordu. Annemin sesi yankılandı kulağımda "Tabi buz torbası ile yatarsan böyle olur hemde karnında tamam kesin hastasın!" diye kızıyordu kafamdaki annemin sesi. Savaş odaya girdi "Nasılsın?" diye bağırıyordu kulağımın dibinde bugün pek bir neşeliydi. Acı çekmeyecek miydim ki bugün? "Midem kötü" dedim. Bana kahvaltı getirmiş düşünceli sadist. Ne kadar mutlu oldum anlatamam (!) Karnım benden çok şey çekiyordu. Önce şiş sonra yanık izi falan baya bi işkenceye maruz kaldı. Eğer göbeklere dünyaya gelmeden önce sorulsaydı kimin olmak istemezsiniz diye kesinlikle Zeynep Göktürk derlerdi ve de haklılar. Kahvaltıda ekmek ve çay vardı. Ekmeğin arasında peynir domates ve zeytin aslında güzel bir kahvaltıydı ama canım hiç istemiyordu. "Yemen lazım bünyen güçlenmeli bana nasıl katlanacaksın yoksa?" dedi. Hiç sevimli bir sesle demedi gayet soğuktu. Zaten sevimlice demesini de beklememiştim. "Hadi ye sonra seninle bir şey konuşacağız doğrusu sana açıklama yapma niteliğinde bir konuşma olacak ve tanışma gibi düşün" iyice merakımı arttırıyordu. Kahvaltımı yedikten sonra konuşmasını bekledim. Konuşmadı "E hadi anlat" dedim. "Imm nereden başlasam?" dedi. En nefret ettiğim cümlelerden biriydi bir şey anlatacaksan nereden başlaman gerektiğini de bilmen gerekirdi. "Başlıyorum, öldürdüğün adam benim babamdı" şok oldum. Bana her işkenceyi yapmaya hakkı vardı. "Ö-özür di-di-lerim" kekelemeye ve titremeye başladım. "Sakin ol aslında iyi bir şey yaptın" bir insan nasıl babasına kendi kanından birine böyle düşünebilirdi? Aklım almıyordu.
- Babana neden böyle düşünüyorsun?
- Onu tanımıyorsun.
- Tanısam ne değişecek?
- Annemi öldürdü o, dedemi öldürdü, kardeşimi öldürdü. O böyle ölmeyi haketmedi daha beter ölmeliydi bu onun için kolay bir ölüm.
- Tanrı cezasını verir merak etme sen.
- Tanrı mı ahaha o kim?
- Ateist olduğunu anladım. Neyse ne en kötü insan bile olsa o senin baban.
- Onun katili mi söylüyor bunu bana?
- Katil demeyi kes! Nefsi müdafaaydı yoksa ben ölecektim.
- Keşke ikinizde geberseydiniz ama sen benim ellerimde öleceksin.
- Neyse devam et anlatmaya.
- Mert'e çatmamalıydın. Dayım Mert'e dayanamaz aşırı sever çünkü yengemden kalan tek hatıra ona. Babamın annemi öldürdüğünü öğrenince ben de dayımlarda kalmaya başladım beni de kendi evladı saydı. Babamı öldürmedi tam tersine sahiplendi ve suçunu kapattırdı. Yıllarca kullandı seri katil olarak ve en son seni öldürecekti ama işler tersine gidince Mert'in suçunu da üstüne attı. Benim sadist olduğumu biliyordu. Yıllarca tedavi ettirmeye çalıştı ama fayda etmeyince de seni kurban olarak verdi. Zevk meselesi.
- İğrençsiniz. Pislik bir hayat.
- Zenginlerin parasına kandın ve kendini kendin bu pislik hayata kattın. Neyse ne suçunu birine atacaklar ve sen temize çıkacaksın.
- Sizi tanıdığım kadarıyla karşılıklı?
- İyi tanımışsın ama dayım istemedi onun planına göre seni harcayacaktı. Burada ömür boyu kalacaktın bende sana işkence çektirecektim. Böyle bir hayatımız olacaktı benim için daha kolaydı ama sana minnettar kaldım babamı öldürmeden ötürü. Teşekkür amaçlı ama buradan çıktığını kimse bilmeyecek.
- E ben napacağım?
- Bana hizmet edeceksin.
- Neden?
- Gayet sağlıklı ve seksi bir bedenim var. Sana acı çektirmek hoşuma gitti ve acıyı daha az hissediyorsun.
- Bırakın beni kurtulayım lütfen.
- Anlaştık mı demeyeceğim başka şansın yok dış dünyayı göreceksin sayemde.
- Diyecek söz yok burada kalmaktan iyidir.
- Müebbet yiyeceksin yoksa.
- Teşekkür etmemi bekleme.
- O zaman acı çekme saatin geldi yürü.
- Bugün yapmasak?
- Hadi dedim sana!
O iğrenç odaya yürüdük sanki konuştukça ısındım Savaş'a. Ama o bana hâlâ uzaktı ve soğuktu. Odaya girdik. Kimsenin bizi görmemesine dikkat ediyordu. O emir vermeden hemen yere yattım.
"Kalk!" dedi.
- İşkencemi yerde çektir kalkacak gücüm yok bari bu istediğimi yap.
- Bu sefer işkenceni kendine kendin çektireceksin ben kılımı bile kıpırdatmayacağım.
- Nasıl?
- Biraz cinsel bir acı olacak senin için.
- Hayır yapamam.
- Dat kural bir yapamam kelimesi yasak.
- Ne yapacağım?
- Aferin böyle uslu bir kız ol. Bekle sana bir sandalye getireceğim.
Paslı demir bir sandalye getirdi. Tanrı aşkına neden her şey eskiydi. Sandalyenin üstünde tırtıklı uzunca plastiğimsi çok kalın bir şey vardı. Imm penise benziyordu ama daha kalınıydı. "Üstüne otur" dedi. Yok artık bunu yapmazdım. "Otur yoksa bağırtarak sikerim seni tercih senin" dedi. Onun sikmesi fikrine daha sıcak bakıyordum sonuçta penisi bu kadar uzun değildi ve tırtıklı aşırı kalın da değildi. Yapmayacağımı anladı. Zorla üstüme geldi ve "Sana bi şans vermiştim ama yine kendi ellerinle beni istedin yat sürtük!" zorla itti ve yatırdı. Sandalyeden çubuğu çıkardı ve beni soymaya başladı. Gerçekten korkuyordum. Ellerimi bağlayıp demire sabitledi. Önünde emekleme pozisyonunda duruyordum. Bacaklarımın üstüne ayaklarıyla basıyordu. Külodumu çıkardı. Ellerini kalçamda gezdirdi. Biraz okşadı ve sıktı sonra ayırıp çubuğu yerleştirdi. "Hadi başlıyoruz" dedi ve çok az soktu daha doğrusu kalçamın küçücük deliğine tırtıklı ve kolum kadar şey sığmadı. Sığdırmaya çalışırken deli gibi bağırdım ve soktukça bağırışlarım arttı. Canım aşırı acıyordu. Öldürse daha az acırdı eminim. Sanırım daha çubuğun dörtte birini bile sokmamıştı ve çok uzun süre acıdı. Durdu aniden "Süpersin bebeğim" dedi. Cidden süperdi(!) Aniden sokmaya başladı tek seferde hepsini soktu çığlıklarımla inlemelerim karıştı bağırsaklarım yerinden sökülmüş gibiydi. Ani git geller yaparak acıdan öldürdü. Eminimki götüm kan içindeydi. Zerre zevk almıyordum. Hırlamaya başladı. Keşke onun aldığı zevkin onda birini alsaydım. Bağırdıkça daha da acıyordu. "Bağır!" diye inledi. Boğazım yırtılmıştı acıdan götüm de patladı büyük ihtimalle. Şu sahne iğrençti. Götümden çubuğu çıkardı derin bir oh çekmeye kalmadan yarısında yeniden hızlıca tamamını soktu ve hepten çıkardı. Ağlamaya başladım. "Kan mmm" dedi. Götümden şırıl şırıl kan akıyordu. Emmeye başladı. "Kanın lezzetliymiş" hiç sesimi çıkaramadım ağlamaktan acıdan patlıyordum. Feryat figan ağlarken "Kes sesini orospu!" diye suratıma tokadı bastı. Lanet olsun gururumun acısı götümden daha ağır bastı ve dudaklarımı dişleyerek susmaya çalıştım. Sadistin elindeyken gurur yapmanın alemi yoktu. Acıdan titriyordum ve ahhh götüme tekme attı. Gururumu da geçtim şuan susmasaydım ölecektim zorla kendimi susturdum. "Akıllı kız" dedi ve ipleri çözüp ayağa kaldırdı. Yürüyemiyordum. Kucağına aldı ve hücreme götürdü beni. Yatağa yüzüstü yattım. Oturunca bile ölüyordum. Ağrı ve acı götüme saplandı. Sessiz sessiz ağladım. Külodum kan içindeydi. Acıyı umursamadan uyuyakaldım. Uyandığımda başımda Savaş vardı. Beni izliyordu. "Günaydın" soğuk bir sesle dedi ona günaydın demedim. En ufak hareketimde bütün arkam yanıyordu. O değil de ben nasıl büyük tuvaletimi yapacaktım? Aklıma takılan şeye bak ya acıdan ölürken bunu düşünmem gayet saçma. Neyse ne "Bugün suçunu aklayacaklar ve akşam buradan çıkıp gideceğiz ailen müebbet aldın sanacak diyecektim ama tek annen vardı senin değil mi?" alayla söyledi "Sakın ona bir şey yapmayın!" korkuyorum anneme bir şey olursa benim yüzümden kendimi affedemem "Çok geç tatlım annen çok hasta bizim yüzümüzden değil inandığın Tanrının takdiri diyelim" dedi. O kadar rahat söyledi ki hazırlıksız boğazıma yumruk oturdu. Yumruk boğazımdan uzunca bir süre çıkmadı. Ağlamaklı oldum "Ağlasana" dedi. Ona inat ağlamayacaktım. "Ölecek mi?" dedim aşırı çaresiz bir sesle. "Evet" dedi gülerek, şuan onu gebertmek istiyorum. Annemi görmek istiyordum. "Madem annem ölecek nolur bir kez göreyim onu lütfen" hıçkırıklarımın arasında ses zorla çıktı. "Hayır" dedi aşırı ciddi bir sesle. Ağlayamıyordum bile. Sürahiyi yere fırlattım kırılan cam parçalarından bir tane aldım. Boğazıma dayadım ölmek istiyorum. "Yaklaşma!" diye bağırdım ölmeye kesin kararlıyım. "Bırak onu benim ellerimde öleceksin izin vermem buna" dedi. Kimsenin kölesi değilim elinde ölecek malzemesi de değilim eğer annem de olmayacaksa bu hayatı yaşayacaksam ölmem daha hayırlıydı. Tanrıya yalvardım "Kurtar beni nolur!" diye. "D-dur annene götüreceğim seni söz" dedi. Durmadım ölmek istiyorum. Gözlerimi kapattım ölmeye hazırım. Yüzümü sıktım ve boğazıma camı batırmaya başladım. Çiziği atınca ölecektim bitecekti. Tam elimi kıpırdatırken üstüme atıldı ve elimden camı alıp attı bana sarıldı "Ölmeni istemiyorum" diye. Başımı omzuna yasladım ve "Beni neden kurtardın" diye göğsünü yumruklayarak ağladım. Sinir krizine girdim sakinleştirmeye çalışıyordu. "Hazırlan hadi çıkıyoruz annene gidelim" dedi. Sakinleşmeme yetmiyordu. Hücreden çıktı ve yerdeki camlardan alıp bileğime dayadım. Yine kendimi öldürmek üzereyim bu sefer ölecektim. Hücreye hızlıca girdi ve "Yeter!" diye kükredi. Koluma sakinleştirici iğne vurdu. Canım acıyordu. Giysilerimi ve beni hazırladı. "Hadi artık çıkıyoruz şuradan" dedi ve beni kucağına aldı. Hala acıyor popom. Hapisaneden çıkarken etrafa son kez baktım bir daha gelmemek umuduyla. Beni lüks siyah bir jipe bindirdi. Hastaneye doğru sürdü arabayı. Hastanenin önünde durduk ve hemen koşarak annemin yanına gittim. 168 numaralı odada yattığını öğrendim. Koşarak odaya gittim. Annem cihazlara bağlı yatıyordu. Yanına girdim gözlerini yarım açarak bana baktı. Bir şeyler söylemeye başladı. "Sana kızmayacağım çünkü bizim suçumuzdu. Sana layık bir hayat veremedim. Biliyordum geleceğini" dedi. "Anne ben kurtuldum oradan suçsuz olduğum anlaşıldı sen de iyileş gidelim nolur" diye yalvardım. "Özür dilerim ö-ö-ö-zür..." aletin teki çınlamaya başladı. Hemen doktoru çağırdım. Pencerenin önünden izliyordum. Annem ölüyordu ve ben burada elim kolum bağlı şekilde duruyordum. Savaş bana sarıldı. Savaş bile ağlıyordu. Sadistti falan acı çektiğimi biliyordu ama bu kadarını o bile tahmin edemezdi. İsterse binlerce kez bıçaklasın beni bütün kemiklerimi kırsın şuanki gibi acımıyordu. Annem öldü. Doktor kurtaramadı ve ağlayarak odadan çıktı. Üstünü hemşireler örtüyle örttü. Başım dönmeye başlamıştı. Doktor yanıma geldi bulanık bulanık görüyordum son duyduğum ses "Maalesef" oldu. Kendimi yere serdim ve başımı vurduğumdaki acıyı hissettim canım çok acıyordu.Bu bölümü petitokizi'na ithaf ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAHSIZ
RandomSuçsuz bir kadın onun masumluğuna inanmayan kötü kalpli bir hapishane memuru namı diğer gardiyan. Nefret de var aşk da tutku da var ihtiras da.