6Kasım2021
13Ekim2022-
Sonu baştan yazılmış bir kadere inanmak aptallık mıydı yoksa teslimiyet, özgürlüğü mü getirirdi?
Bilmiyordu, artık bilemezdi.
Bir nefes daha, bir başka nefes daha, son bir kez daha, bir daha...
Yaşamak...
Bu muydu?
Ciğerlerine dolan nefes, sabahları pencerene vuran soluk kırmızı sarı arası o gün ışığı, kar yağarken ellerini cebine sokup yürümenin aptallık olduğunu keşfetmek için yere kapaklanıp kaygısızca gülmek, taze kirazları toplayıp oturduğun kiraz dalından gökyüzünü izlemek, çöreklerin kokusunu duymak, Anemone'nin savrulan saçlarının peşinde koşmak, rüzgarın tenini yalayıp geçmesi, Anemone'nin ellerini tutmak, Anemone'nin saçlarını koklamak, Anemone'nin başını beladan kurtarmak, Anemone'yi kurtarmak...
Buydu.
Tüm dünyası buydu, tüm dünyası, gözleri, elleri, zihni oydu.
Anemone Wilson.
Ya da Windy.
Rüzgar gibiydi, rüzgarda her hücresi uçuşur en çok ona savrulurdu.
Yaşamak oydu, onunlaydı. Bunu süslü kelimelerle, şiirlerle, bestelerle anlatabilirdi. Ama buydu, bu kadar yalındı.
Biri Anemone Wilson'dı. Biri Calum Hood'du.
Calum, elindeki mor anemona baktı. Yaprakları biraz buruşmuştu ama bunda bir sorun yoktu, artık yoktu.
Anemone başını belaya sokardı, Calum onu kurtarırdı. Sonra gider yeniden belaya bulaşır Calum onu yine kurtarırdı.
O kendini en dibe çekmek için uğraşır Calum onu yukarı çekmeye uğraşırdı.
Anemone gün geçtikçe kötü birine dönüşürken de, on altı yaşında gizlice Calum'ım resimlerini çizen, hafta sonlarında gizlice, kimsesiz çocuklara gönüllü bakıcılık yaparken de ellerini tutmak için bekleyen Calum'dı.
Calum biri ne kadar sevilebilirse Anemone'yi o kadar sevmişti.
Anemone biri ne kadar kötüleşebilirse o kadar kötüleşmişti.
"Sana sonunu söylemiştim."
Anemone nefes alırken göğsüne bir bıçak batıyor gibi hissediyordu, bu his geçer umuduyla birkaç kez öksürdü.
"Değişmesini dilemiştim."
Calum'ın sesi ilk kez Anemone'yle konuşurken hissizdi. Hayal kırıklığı mıydı yoksa hüzün mü tam kestiremediği ama içine dokunan bir duyguyla sarmalanmıştı.
"Dilekler gerçekleşecek olsaydı eğer, sen hiç ölmezdin Calum."
Calum sesini çıkarmadan ona baktı, diyecek bir şeyi yoktu. Elindeki anemonu yanlarındaki çukura doğru attı. Mor anemon toprağın üzerine uzanırken Calum Anemone'nin elini tuttu. Boşta kalan eliyle saçlarını okşarken sesi bir fısıltıyla çıktı.
"Bunu ben de senin için dilemiştim."
"Beni hep unutuyorsun, ben bir ölüden daha fazla ölüyüm. Belki de bu yüzden dileğin gerçek olmamıştır."
"Unutulanlar bir şekilde zihnimin içinde sonsuza kadar dolaşacak. Seni sonsuzluğa hapsetmek senden çok bana bir hediye oldu."
Anemone gülümsemeye benzer bir mimik yapmaya çalışırken bitkin hissediyordu. Arkadaki homurdanmaları duydukları an ellerini bırakmadan kendilerini o çukura doğru bıraktılar.
Düşen bedenleri altındaki mor anemon toprağa karışırken bedenleri çoktan birbirine dolanmış, ruhları çoktan birer rüzgara dönüşmüştü.
-
Merhaba. Neler oluyor bilmiyorum.
