yirmi

10K 430 7
                                    

Ben: hoca cididyim gotum donuyor bak

Ben: bakcan mi

Ben: pis sapik

Ben: gotumde gozun var

Ben: ne zaman geliyor vu araba acaba

Fizikçim: Gelmiş olması lazım

Kafamı yavaşça kaldırdım telefondan boş sokakta farları yanmış bekleyen bi arada vardı. Onun gönderdiği araba mıydı? Ayağa kalkıp sağa sola baktım. Gecenin ikisi, hafif mayhoş kafam ve ben yanlış arabaya binmek istemezdik.

Arabanın içindeki kişi gözükmüyordu ama iki kere farlar yanıp söndü. Kesinlikle o arabaydı. Üstümdeki ceketi tutarak hızlı adımlarla karşıya geçtim. Arabanın kapısını açıp kendimi içeri attığımda sıcaklık tüm vücudumu mutlu etmişti. 

Ama bir sorun vardı.

Kapıyı kapattığımda burnuma dolan o koku, sürücünün şapka takması. 

Hoca gelmiş olamazdı değil mi?

Telefonumu elime alıp mesaj bölümüne girdim. Bana söz vermişti gelmeyeceğine dair. Sadece kuruntu yapıyordum belkide.

Ben: bindim

Ben: ne yapiyoesun

Bir kaç dakika bekledim, çevrimiçi bile olmadı.

Arka koltuğu tam ortalayarak arkama yaslandım. Şapkayı öyle takmıştı ki yolu görüp göremediğinden bile emin değildim. Vitesteki eline baktım. 

Hoca neden yapıyorsun bunu bize diye geçirdim içimden. Oydu, yemin ediyorum oydu. Elini defalarca incelemiştim ona soru sorarken, şu an araba süren kişinin o olmama gibi bir şansı yoktu.

Battık madem bir boka devamını getirelim.

"Pardon?" dedim, sesini duymak istiyordum.

Ses gelmedi.

Öndeki iki koltuktan destek alarak zor da olsa sürücü koltuğunun yanındaki yere geçtim. Haftalardır ona yarı çıplak fotoğraflarımı attığım adam tam yanımda oturuyordu. Biraz heyecanlı biraz korkuyordum sanırım. Emniyet kemerini takarken onun bakışlarını üstümdeydi. Önüme döndüğüm an çekti bakışlarını.

Daha kaçışı yoktu, yandan bile o olduğu belliydi. Uzanıp kafasındaki şapkayı alıp arka koltuğa attım.

"Söz vermiştin." dedim.

"Bu ufaklığı gecenin yarısı sarhoş haldeyken bir yabancıya emanet edemezdim."

Günlerdir özlediğim sesi duydum, ne dediğini az çok anlamıştım. Yan dönerek izlemeye başladım onu. Arada bir bana bakıyor çok sürmeden geri yola dönderiyordu bakışlarını.

Evimin adresini bulduğundan beri gitmiyordum kurs merkezine. Yediğim azarlara rağmen her seferinde buluyordum bir yalan. Kaç gün olmuştu bu güzel yüzü görmeyeli, özlemiştim. Böylesine yakından kokusunu içime buram buram çekerek izlemek daha güzeldi.

Bundan sonra ne olabileceğini düşündüm. Belki beni eve bırakırken azarlayacak bir daha böyle şeyler yapmamam gerektiğini söyleyecekti. Ya da beni ve aldığım her numarayı engelleyecekti. Bunların hiç birinden çok korkmuyordum. Asıl korkum beni kurs merkezinden attırmasıydı.

Yapmazdı değil mi? 

3 seferdir kazanamadığım üniversitesi sınavında zaten ailenin en salağı olarak ilan edilmiştim. Bir de atılırsam işte o zaman kıyamet kopardı.

"Pelin" dedim fısıldayarak. Artık ismimi öğrenmesinin zamanı gelmişti belkide.

"Biliyorum."

"Ne? Ne demek biliyorum hoca? Dalga mı geçiyorsun?"

"Ciddiyim."

"Nasıl öğrendin?" araba mahallenin girişinde durduğunda ona baktım.

"2 yıldır bizim kursa geliyorsun. Bölümün sayısal olmamasına rağmen ortaokul seviyesindeki soruları bile bana getiriyorsun. Başlarda anlamadım tabii ama sonra saçların, kolyelerin, giyindiğin şeyler... Seni ele verdi ufaklık."

"Kızıyor musun bana?"

"Hayır." dedi, bir eli hala direksiyondaydı. Ne diyeceğimi bilmiyordum, kendi kendimi ifşa etmiştim.

"Bir daha yazmam sana." zor da olsa demiştim. Dayanabileceğimden pek emin değildim.

"Yarın konuşuruz, burda in şimdi. Bir gören olmasın."

Kafamı salladım sadece, emniyet kemerini yavaşça çıkardım. Gitmek istemiyordum, yol mu kısa sürmüştü zaman mı hızlı geçmişti onlayken bilmiyordum.

"Kafanda kurup durma Pelin." dedi, sanki kafamdan geçenleri görüyormuş gibi. Ya da artık çok iyi tanımıştı beni bilmiyorum. Kafamda dolaşan binbir türlü fikir vardı şimdi. Geçmiş, şu an, gelecek... Hepsi kafamda yuvarlanıp bir çığ haline gelmişti. Kurtulmak istiyordum bazı soru işaretlerinden.

"Ne hissediyorsun hoca?" dedim. Bilmek istiyordum. Günlerdir ona yazan kız şu an karşısında oturuyordu, yüzünde herhangi bir mimik ya da ifade yoktu. Çözemiyordum onu.

"Bilmiyorum ne hissetmem gerektiğini." derin bir nefes aldı, kafasını yola doğru çevirip devam etti.

"Git artık hadi."

Fizik - textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin