"Piknikte başlayan karmaşık düşünceler"

30 6 6
                                    

♡°~Freya~°♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

♡°~Freya~°♡

Her zamanki gibi göletin karşısına geçmiştim, piknik örtümü yeşil ve kokulu çimenlerin üzerine serdim. Ophelia ile birlikte  göletin karşısında çimenlerin üstüne oturup piknik yapacaktık, her ne kadar annem buraya gelmem konusunda bana sorular sorsa ve artık bir kraliçe gibi davranmam gerektiğini söylese de asla neden burayı seçtiğimi söylemiyordum. Buraya gelmemin asıl sebebi ruhuma ve doğaya verdiğim değerdi.

Sepetimi açtım, kahve ile kruvasanı çıkardım. Kahvemden bir yudum aldım ve güneşin gölete yansıyan büyülü ışığına odaklandım, su belirli ve sakin bir akıntı ile hareket ederken güneşin ışığına uymaktaydı. Örtü ile kapladığım çimenlerin üzerine yüz üstü uzandım, yerde belirgin olarak kendini göstermiş papatyaları inceledim. Bembeyaz ince dalları ve küçük yapraklarını betimledim kendi zihnimde. Bu sırada arkamda olduğu belli olan ve yanıma doğru gelen küçük erkek kardeşim anın büyüsünü bozmaya mı, yoksa farklılıkları mı hatırlatmaya gelmişti bilemesem de, yanıma gelmesi için gözlerimle oturmasını işaret ettim.

Yanıma oturdu ve piknik sepetini işaret ederek, "O sepetin içinde çikolatalı kurabiyelerden var mı?" diye sordu. Gözlerimi devirdim ve yanımdaki yarım kaldığım kitabımı elime alıp okuyormuş gibi davrandım, bir bakıma görmezden geldim denebilir. Fakat inanın ki 8 yaşında baş belası şımartılmış bir kardeşe sahip olması hiç de kolay değildir. Umursamazlığıma uyuz olmuş olacak ki sağ tarafımda duran piknik sepetine doğru ilerledi ama o sepeti açmaya kalkmadan ben sepetin kapağını sol elimle kapatmıştım. Saçımı çekerek "Bütün yemekler senin olacak diye bir şey yok! Unutma ki bu krallığın gelecek kralı benim ve bu krallık benim kontrolüm altında olacak." dedi şapşal şeytan.
  Bu çocuk cidden başımın belasıydı, çok düşünceli annem, var olan tek oğlunu tabii ki de şımartarak büyütmüştü. Çektiği saçımı önüme attırarak, "Bu konuda ne yapmamı bekliyorsun?" dedim ve önümdeki kitabı okumaya devam ettim. Onun daha çok sinirini bozmuştum fakat bu benim umurumda bile değildi.

Bu sırada arkamızdan bilmediğim hoş bir melodi mırıldanan sevgili arkadaşım Ophelia, sonunda buraya gelmeyi akıl edebilmiş gibi gözüküyordu.
Üzerine giydiği bembeyaz uçuş uçuş, ayaklarına kadar gelen elbisesi ve güneşte parlayan sarı saçlarıyla tam bir melek gibi gözüküyordu, bunu kendisine söylesem kahkahalara boğulup melekler kadar güzel olmadığı yalanını uydururdu.
Yattığım yerden doğrulup ona doğru döndüm ve gözlerim bal rengi gözleriyle buluştu. Yanıma oturmadan hemen o ayaküstü konuşmalarına başladı:

"Mırıldandığım melodinin meleklerin şarkısı diye geçtiğini biliyor muydun Freya? Aşırı büyüleyici ve dinlendirici olduğu bariz. Oh bakıyorum da Bay Jacob'ı da pikniğimize getirmişsin. Bu arada geciktiğim için özür dilerim, inanır mısın ki Bob en sevdiğim çöreklerin yapımını bana gösteriyordu. Çörekleri yapabileceğimden değil de merak ettiğimden denebilir. Aynı zamanda bilirsin belirli kraliyet işleri derken geciktim." Anlattıklarına başımı sallarken gözüm bir anda Jacob'a kaydı ve Ophelia'nın kurduğu onca cümleyi anlamaya çalışırken aynı zamanda ona hayranlıkla baktığını gördüm.

♡~Sevginin Hükümdarlığı~♡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin