II

234 42 34
                                    

"Bu ne lan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bu ne lan." Diğer bölümlerin iç dizaynında katlar yukarı doğru artarken, burada bir danışma bile yoktu. Tedirgin olmuştum. Belki de dışarıda beklemek en iyisiydi. Kendi kendime kızma falsını bitirdikten sonra saçımdaki tokayı bileğime takıp merdivene yöneldim.

Aşağı indikçe gelen sesleri duyabilmek için kulaklığımı tekrar cebime koydum. Fakat tek ses benim adımlarımdan geliyordu. Merdivenlerin sonuna yaklaşınca son üç basamaktan zıplayıp etrafa baktım. Cehennemin dibi bile, buradan daha güzeldir.

"Işık bile yok of." kendi kendime mırıldanıp telefonumun flashını açtım. Etraf bomboştu. Acaba Manjiro işini bitirip A kapısına geri dönmüş olabilir mi? Ama yolda hiç karşılaşmadık, çok garip.

Boş alanda ilerlerken ayağıma çarpan cisim ile flashı oraya çevirdim. Hadi oradan, saçmalama! Şaşkınlıkla önümde duran piyanoya döndüm. Lanet olsun, aşırı havalıydı!

Simsiyah, üzeri toz toplamış bir kuyruklu piyano... Heyecanla tabureye oturup, piyanonun kapağını kaldırdım. Muhteşemdi..

Önceden, 15-16 yaşlarımdayken bir kaç kere piyano dersi almıştım ama annemin bunlarla uğraşmama izin vermemesi yüzünden yarım kalmıştı. O zamandan beri de piyano görmüyordum. O yüzden de tek bildiğim parça Beethoven'a ait olan Moonlight Sonata'nın ilk bölümüydü.

Elimi tuşların üzerine yerleştirip narince dokundum her birine. Karanlıktan çok fazla göremiyordum bu yüzden gözlerim sadece yük oluyordu. Yavaşça kapattım kapaklarımı, ardından kendimi piyano ile birleştirip o klasik şarkıyı bile büyük bir aşk ile çalmaya başladım.  Çok heyecan verici, lanet olsun.

Son notaya geldiğimde yavaşça doğrulup elimi tuşların üzerinden kaldırdım. "Mükemmel bir şey bu!" keşke daha fazla şarkı bilseydim diye kendi kendime söyleniyordum. 'Ömrün boyunca başka nerede kuyruklu piyano görebilirsin ki salak Kazutora, keşke az daha yetenekli olsan'

Derince bir iç çekip piyanonun kapağını kapattım. Tabureyi düzgünce yerleştirip etrafa baktım. O an nerede olduğumu yeni fark edip ufak bir küfür ettim. Hay.. burası C kapısı değil mi? Neden mal gibi piyanoya daldım ben!

Piyanonun üstüne bıraktığım telefonumu alıp koşar adımlarla uzaklaştım oradan. Arkamdan gelen, anlam veremediğim tıkırtılar ve izleniyormuş hissinden dolayı meraklanmıştım ama fazla oyalanamazdım. Manjiro-san kesin beni arıyordur. Onları çok beklettim.

Dışarıya çıktığımda etrafa çarpan ışık ile gözlerimi kıstım. Telefonum açıp Takemichi'nin numarasını tuşladım. Ardından bir kaldırımın üzerine oturup açmasını beklemeye başladım.

"Alo? Kazutora sen neredesin?!" Utançla telefonu kulağıma götürdüm. "Üzgünüm Takemichi.. Sizi bulurum umuduyla C kapısına gelmiştim ama burası çok boş ve hava aşırı sı-
"Ne dedin sen?" Sözüm kesilince kendime gelip konuştum "Sizi bulamayınca C kapısına geldim, A kapısındaki bir kadın sizin burada olduğunuzu söylemişti ama kandırıldım sanırım.." O kadına güvenmemem gerekiyordu, salak mıyım? Telefondan ses gelmeyince mırıldandım "Hey, Takemichi! Orada mısın?"

piano | bajitoraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin