2: Fever

72 16 145
                                    

> bu kurguda geçen çoğu şarkı sözü benim hayal ürünümdür bts'in başka grupların ya da üyelerin solo olarak öyle şarkıları yoktur zaten bölümle alakası olup da geçen şarkıları ya da yazarken dinlediğim şarkıları medyaya koyuyorum evet bu kadardı

iyi okumalar <

♧♧♧

Günler birbirini kovalamış, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar geçmiş ve bir doğum günüme daha gelmiştik. Bir yıl daha yaşlandığım, bir yaş daha büyüdüğüm, bir kere daha stüdyomda notalarım ve karaladığım sözlerimle baş başa kalmıştım.

Önümüzdeki belki de üç yılın full albümlerini dolduracak şarkı sözleriyle dolu olan karalama defterimi asabice kapattım. Bir şekilde yazamıyordum işte, ilhamım mı gitmişti yoksa hevesim mi karar veremesem de içimde bir şeylere olan öfkem elime kalem almamı engelliyor, dilimin ucuna gelen sözleri yazıya dökmeme engel mi oluyordu? Sanırım her ikisiydi de. Ve inanın bu, benim gibi birisi için siktiri boktan bir durumdu.

Sonra onu düşünüyordum, her yer mangalardaki gibi pembe güllerle doluyordu. Kalemim ben onu elime almadan dolduruyordu sayfaları zihnimdeki kelimelerle. Taehyung, diye geçirdim içimden. Seni küçük velet ne ara kalbime işlendin sen?

Ne zaman ona karşı böyle büyük bir sevgi besler olmuştum, ne zaman onu düşünür olmuştum ya da ne zaman kalbimin onu ister hale geldiğini bilmiyordum ancak; geceleri uykumdan uyanıp açılan üstünü örtmek, sabah kahvaltılarında boğazı için ballı süt hazırlamak, yazdığım her bir sözü o bilmese bile ona adamak rutin haline gelmişti benim için.

Kimsenin gözünde küçük düşmek istemiyordum ama içimde dolup taşan bu şeyi yalnızca Hoseok ile paylaşabilmiştim. Biliyorum, beni yargılamazlar aksine destek olurlardı ancak Taehyung ile aramın açılmasını istemiyordum. Çünkü biliyordum ki o beni sadece ağabeyi olarak görüyordu.

Ah, Hoseok... Şu hayatta Bangtan ile birlikte başıma gelmiş en güzel şeydi. Debut zamanları yaşadığım anksiyete krizlerimi, panik ataklarımı aşmama yardımcı olmuştu. Tıpkı verdiği sözdeki gibi elimi sımsıkı tutmuş, asla bırakmamıştı. Ona gerçekten minnettardım. İşim kelimelerle olsa bile konuşma konusunda berbattım ancak ona da hareketlerimle belli etmeye çalışıyordum minnetimi ve sevgimi; çok nadir de olsa "Seni seviyorum Hoseok-ah," diyordum ya da kendime kahve yapıyorsam ona da yapıyordum. Hem de sevdiği şekilde, bol kahve, az süt, sıfır şeker.

Ona Taehyung'a olan hislerimden ilk bahsettiğimde gerçekten çok şaşırmıştı. Gözlerini tıpkı ARMY'nin benzettiği o fıstık arayan sincaplar gibi kocaman açmış, dudaklarını büzüp ciddi olup olmadığımı sormuştu. İnanmanın güç olduğunu bildiğimi ancak Taehyung'u gerçekten de sevdiğimi söylediğimde bir süre sessiz kalmış sonra dolan gözleriyle bana sarılmıştı. Neden gözünün dolduğunu sorduğumda, sonunda benim de birisini sevdiğimi öğrendiği için mutluluktan gözlerinin dolduğunu söylemişti ve bu oldukça tuhaftı. Onu tanımıyor olsam, belki de sandığım kadar tanımıyordum, bana aşık olduğu için gözleri doldu da bana belli etmemek için öyle diyor sanırdım neyse ki sadece benim için mutlu olduğundan dolayı gözleri dolmuştu. Yoksa ciddi anlamda vicdan azabı çekerdim, düşünsenize; en yakın arkadaşınız size aşık, siz ise başka en yakın arkadaşınıza olan aşkınızı size aşık olan arkadaşınıza anlatıyorsunuz... Düşüncesi bile korkunç.

first love is the last one • yoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin