1: BAŞLANGIÇ

1K 153 149
                                    

Medya; Şeytanımız Haris

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Medya; Şeytanımız Haris.

Yeni okul dönemi bugün itibariyle başlamıştı ve ben önceki senelere göre daha dinç hissediyordum. Bunun sebebi belki de geçirdiğim harika yaz tatilinin getirisi olabilirdi. Her şeye rağmen kafam rahatlamıştı, son senemi de en iyi şekilde bitirip artık bu okul faslına bir son vermek istiyordum.

Hava güneşli olduğundan bizim çocuklarla sahanın önündeki boş banklara toplanmış konuşuyorduk. Herkes klâsik bir şekilde 'yaz aşklarından' bahsederken sıkılmamak elde değildi. Bu yaşta hâlâ bunları konuşuyor olmak komik geliyordu. Kimin kimle takıldığı çok da umrumda  değildi.

"Ezra, bizi dinlemiyor musun sen?" Helen'in bana seslenmesi ile gözlerimi daldığım yerden kaldırarak ona baktım. Sevgilisinin kolunun altına girmiş, sorgularcasına bana doğru bakıyordu. Omuz silkerek cevapladım onu "Dalmışım, en son ne diyordunuz?" Gözlerini devirerek elindeki içeceğin pipetini dudaklarına yaklaştırmadan önce konuştu "Asher ve tayfası okula geri dönüyormuş."

Bu ismi duymamla kaşlarım çatıldı "Seneler sonra neden geliyorlarmış ki?" En son birinci sınıfın ilk döneminde görmüştük onları. İkinci dönem sanki toz olup uçmuşlardı, izleri bile yoktu. Okulla ve buradaki herkesle ilişkileri kesilmişti. "Ne bileyim? Gelince anlarız dertlerini." Ah, anlayacağımızı sanmıyordum. Çünkü kendi grupları dışında kimseyle konuştukları yoktu. İletişimi hep sınırlı kalırdı onların, küçüklüklerinden beri birlikte olduklarını düşünüyordum. Yoksa böylesine bir gruplaşma ve arkadaşlık, görülür cinsten değildi.

"O gruptaki Yuşa'yı hiç sevmiyordum, herif sürekli bakıyor ama konuşmuyordu. Seri katil havası sezdim, benden söylemesi." Çağatay yine her zaman ki gibi absürt teorilerini yapmaya başladığında, ensesine yediği şaplakla hafifçe inledi. "Seri katilin işi gücü yok seninle bakışacak zaten, aptal herif." Konuşan Helen'in sevgilisi Hakan olurken, Çağatay ensesini kaşıyarak söylendi "Oğlum, siz hiç film izlemiyor musunuz?"

"İzliyoruz da senin gibi atıp tutmuyoruz gülüm." Klâsik Hakan ve Çağatay tartışmasının içine gireceğimizi anladığımızda derin bir nefes alarak konuyu değiştirdim. "Çağatay, senin motoru ne yaptın? Satacağım diyordun." Konu motorlar olunca bizimkinin gözlerinden kalpler çıktığı için, heyecanla bana döndü. Uzamış kumral saçlarını bileğindeki tokasıyla toplarken konuştu. "Satmadım ya, kıyamadım yavruma."

"Motor çürüdü elinde, farkında mısın?" Beni onaylar bir şekilde kafasını salladı, "Biliyorum ama aramızda bir bağ var şimdi, görmezden gelemem ki." Alt dudağını sarkıtarak cümlesini bitirdiğinde Hakan'nın sabır çektiğini duydum. "Başlatma bağına lan! Seni yolda bırakır o motor, başımıza iş açma sonra." Bu konuda haklıydı. Bizim saftirik, motoru yarışlarda da kullanıyordu ve o kesinlikle bir yarış motoru değildi. Kaza yaparsa geri dönüşü olmazdı, yıllardır anlatmaya çalıştığımız buydu.

"Nasıl yani? Ben yolda kalırsam ve seni arasam, almaya gelmeyecek misin Hakan?" Abartılı bir şekilde konuştuğunda Helen onun bu hareketine gülmüştü. Hakan ise el hareketi çekerek "Nah gelirim!" Dedi "Akılsız başın cezasını ayaklar çeker." Bu lafın üzerine Çağatay bana doğru ağzını açarak baktı ve gözlerini irice açtı. "Görüyor musun şu itin yaptığını? Biz onun için karı ayarlarken iyiydi!" Söylediği elbette onu kızdırmak için yalandı fakât Helen kaşlarını çatarak sevgilisine doğru döndüğünde boku yediğimizi anladım.

TABULA RASA | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin