Yasemin, üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuydu. On sekiz yaşındaydı henüz simsiyah uzun saçları, yüzüne bakıldığında adeta hapsolunan mahmur gözleri herkesi büyülerdi. İki tane erkek kardeşi vardı ama tek kız olmasından dolayı babası ona çok önem verirdi biricik kızıydı babasının onun için dünyaları verirdi Necati Bey Yasemin'de düşkündü babasına. Babası bir devlet dairesinde memurdu durumları pek iyi olmasa da kendilerini geçindiriyorlardı. İki katlı bir evleri vardı, bu ev dedesinden babasına yadigar kalmıştı. Yasemin çocukluğunu bu evde geçirmişti bütün kahkahaları evin her köşesine yayılmıştı. Kocaman bir bahçesi vardı evin, babasının ona yaptığı salıncakta tüm gününü geçirebilirdi resmen ama Yasemin bahçeyi en çok sonbaharda severdi, bahçenin ağaçlarının yaprakları yere döküldüğünde o da o kızıl, sarı yaprakların taştığı bahçede bir oyana bir buyana savururdu kendini. On sekiz yaşındaydı ama hiç değişmemişti, hala çocuklar gibi bahçenin tadını çıkarırdı her zaman. O gün yine babasını bekliyordu Yasemin her zamanki gibi evin bahçesindeki o zincirli paslanmış tahta salıncakta, beklerken sanki içine doğmuştu ve düşünmeye başladı acaba babası olmasaydı kendisi hala bu kadar mutlu olabilir miydi diye. O böyle düşünürken birden kapının önüne bir polis arabası eğlendi. Yasemin şaşırmıştı oturduğu o salıncaktan fırladı ve polisin yanına gitti.
Polis Yasemin' e;
- Necati Bey' in neyi oluyorsunuz? Diye sordu. Yasemin şaşkınlığını üzerinden atamamış bir o kadarda korkuyordu ve titrek bir sesle
- Kızıyım. Diye yanıtladı ve sonra ne olduğunu bile hatırlamıyordu gözlerini hastane de açtı. Polis ona Necati Bey' in kaza yaptığını ve yoğun bakımda olduğunu söylemişti, durumu iyi değildi. Annesi ve kardeşleri de hastanedeydi. Annesi Yasemin' in başındayken Aras ve Okan da yoğun bakımın önünde babalarının iyi haberlerini bekliyorlardı ama beklenen haber alınamamıştı, aradan daha dört saat geçmeden doktorlar kötü haberi vermişti. Yasemin en küçük kardeşi Okan' a sarılarak ağlıyor ve ağıtlar yakıyordu. Necati Bey etrafında çok sevilen, sayılan bir adam olduğundan cenazesine birçok eşi dostu katılmıştı. O iki katlı evin odaları bile gelen misafirlere yetmiyordu ama bu kalabalık fazla uzun sürmemişti, cenaze kalkdıktan sonra herkes bir yana dağılmıştı. Yasemin annesi ve kardeşleri ile baş başa kalmıştı. Kendini toparlayamıyordu Yasemin ama ayakta kalmak zorundaydı. Çünkü babası ona hep ne olursa olsun güçlü durması gerektiğini öğretmişti.
Babasının ölümünün ardından üç yıl geçmişti. Yasemin yirmi bir yaşına basmış ve o acı olaydan sonra iyice olgunlaşmıştı, o küçük kız büyümüştü artık kendisi gibi düşünceleri de olgunlaşmıştı.
Bir gün annesi ve kardeşleri ile otururken annesi bir konu açmıştı. Selma Hanım evlenmek istediğini söylemişti. Bu Yasemin' in hoşuna gitmemişti. Çünkü kimseyi babasının yerine koyamazdı, yabancı bir adamın birden bire hayatlarına girip her şeyi değiştirmesine izin veremezdi. Buna karşı çıkmıştı Yasemin ama annesi kararlıydı tabi Selma Hanım da kendine göre haklıydı, genç yaşında üç çocukla dul kalmak hiçde kolay bir şey değildi. Selma Hanım' ın evleneceği kişi mahellenin eczanesinin sahibi Devlet Beydi. Yasemin Devlet Bey hakkın da hiç iyi şeyler duymamıştı ilk eşinden şiddet yüzünden ayrılmıştı dolayısıyla Yasemin annesinin üzülmesini istemiyordu fakat Selma Hanım kafasına koyduğunu yapmıştı ve Devlet Bey ile evlenmişti. Yasemin annesine çok tepki gösterdi o adamla aynı evi paylaşmak istemedi ve kardeşleri gibi o da evi terk etti. Zor olanı seçse bile hayatına yöne vermeliydi.
Üniversiteye başlamıştı. Zor günler atlatmasına rağmen dersleri çok iyiydi ve üniversiteyi başarıyla bitirdi. Üniversitede uzun süren bir ilişkisi olmuştu Yasemin' in. Abdurrahman adında orta boylu, kumral, fizikli ve gözleri çok güzel biriydi. Yasemin Abdurrahman' ın gözlerine baktığında bütün derdini tasasını unutup ona teslim oluyordu. Yasemin babasından sonra ilk defa bir erkeğe güvenmiş ve bağlanmıştı aynı zaman da Abdurrahman da onun için çizimler yapan deli bir aşıkdı. Aradan bir süre geçdikden sonra evlenme kararı aldılar fakat Yasemin kimsesiz evlenmek istemiyordu Abdurrahman da bu duruma çok üzülüyordu ve Yasemin ile Selma Hanımı barıştırmak için bir şeyler yaptı sonun da başarılı oldu Yasemin hasretlik çektiği evin bahçesine geri dönmüştü. Aras ve Okan da üniversite kazanmış yollarını çiziyorlardı. Çocukluğu gibi olmasa da her şey yoluna girmişti.
Yasemin bir zamanlar babasını beklediği o tahta salıncakta artık kocasını bekliyor ve son baharda dökülen o kızıl, sarı yaprakların taştığı bahçede artık kendi çocukları oynuyordu...Okuduğunuz için teşekkürler...