Korku ile aşağıya baktı,olduğu yerde durdu. Nefes nefeseydi. Yazdan kalma Güneş gittikçe daha çok tenini yakıyordu. Elinde ki pet şişeye baktı, bir yudum suyu kalmıştı hepsini kafasına dikip bitirdi. Başını kaldırıp merdivenlerden yukarıya baktı. Arkadaşı Ayda ona bakıp muzipçe gülümsüyordu. Sunduru, güçlükle konuşarak:
- Sen bana mı gülüyorsun ordan?
- Hmmm bilmem, gülmem gereken bi durum var mı sence?
- Bu lanet merdivenler kaç basamak Allah aşkına?
- 625 Basamak şekerim.
Bu sırada yukarıdan aşağıya doğru bir grup inmekteydi. Daracık merdivenlerde inen ve çıkan insanlar birbirlerine sürtünerek yanyana geçmekteydi. Merdivenlerin korkulukları olmadığı için Sunduru kalenin eteklerine doğru yaslanarak yanından geçenlerin merdivenlerin dış kısmından geçmelerini bekledi. Bir an kendinden utandı böyle bir bencillik yaptığı için. Ama bu merdivenler çok dar ve güvencesiz olduğu için ve yüksekten ölesiye korktuğu için bu bencilliğe kısmen hakkı olduğunu düşündü.
- Hadii Sunduru çok yavaşsın ama daha önümüzde nerden baksan üçyüz basamak var. Güneş batmadan kız kulesine varmak istiyorum.
Sunduru, nefes nefese bir halde:
- Keçi soyundan mısın? Nasıl bu kadar rahat çıkabiliyorsun ben bittim. Dedi.
Ayda, mutlulukla kahkaha attı.
- Seni Amerika'da çok şımartmışlar şekerim. Ben her yaz buraya en az beş kez çıkarım.
- Niye? Kendinle zorun ne?
- Tepede olmayı seviyorum. Bütün dünyanın hakimi olduğumu, kanatlarımı açıp uçabileceğimi hissediyorum. Sanki bilmediğim hayatlara kapılar açılıyor ve ben o kapıların arasından o hayatları gözlüyorum.
- Yani rongencilik eğilimlerin var.
Sözünün arkasını yeni bir kahkaha dalgası takip etti.
- Tamam işte ikinci durağımıza da geldik. Dedi Ayda.
Sunduru, ellerini dizlerine dayayarak iki büklüm halde nefesini düzenlemeye çalıştı. Ayda'ya baktığında Ayda yerden taş toplamaktaydı.
- Bu kadar basamağı taş toplamak için mi çıktık?
- Ha ha çok komiksin, dilek tutacağız.
- Aşağıda ağaca en sevdiğim bandana mı bağlayıp dilek diledik ya. Üstelik o bandanayı gerçekten çok seviyordum.
- Hadi ama bu kadar maddiyatçı olma yenisini alırsın. Hem dileğinin tutması için giysinden bir parça olmak zorundaydı. Dedi.
Sunduru Ayda'ya bakıp kıkırdamaya başladı.
- O ağaca yılda kaç kere bez bağlıyorsun ve tuttuğun dileklerin kaçı tuttu çok merak ediyorum.
Ayda'nın ela gözlerinde muzip bir ışık yandı küçük gözleri gülümseyince daha da küçüldü. Sunduru'ya doğru eğilip bir sır veriyormuş gibi fısıldadı.
- Hepsi. Bütün dileklerim tuttu. Sonra dağın yamacında ki bir oyuğun içinde yukarıya doğru taşları atmaya başladı.
Sunduru'da yerden küçük taşlar toplamaya başladı. Bir yandan da Ayda'ya takılmaya devam ediyordu.
- Her yıl defalarca dilek tutuyorsun ve hepside tuttu mu? Mümkün değil. Sana öyle gelmiştir yada Tesadüftür.
Elindeki taşlar biten Ayda kenara çekilip Sunduru'ya sırasını verdi.