KADERE YOLCULUK

31 2 0
                                    

Ayda, gördüğü şey karşısında nefesini tutmuş öylece kalmıştı. Önünde uzanıp giden karanlık tünel burada olmamalıydı. Düşüncelere dalmış gördüğü şeyi anlamlandıraya çalışırken, kömürlüğe açılan kapağın üstüne kapanmasıyla korkuyla zıpladı. Hızla tahta merdivene çıkarak kapağı yumruklamaya başladı.

- Heyyy. Ben burdayım açın kapağı. Diye son sesiyle bağırmaya başladı.

Sanki kimse onu duymuyordu. Başını yana yatırıp kapağa kulağını dayadı. Bir ses duymaya çalıştı. Ama yukarıdan hiç ses gelmiyordu. Aksine sesler tünelden geliyordu.

Telefonun ışığını tünele doğru tuttu. İçeriden belli belirsiz sesler geliyor, gölgeler hareket ediyordu.

Tünele girdi elindeki ışıkla aydınlatabildiği kadar içerisini aydınlattı. Bir kaç adım sonra basamaklar karşısına çıktı. Titrek ve ürkek bir sesle;

- Sunduruuu. Diye seslendi.

Hiç bir cevap alamayınca korkarak arkasına baktı. Kalbi hızla sıkıştı. Arkasında koca bir duvar vardı. Korkuyla duvarın dibine gitti titreyen elleriyle duvarı yokladı.

- Hayır hayır olamaz şimdi burdaydı. Dedi çığlık çığlığa.

Işıkla etrafı incelemeye başladı. Hiç bir köşeyi dönmemişti, emindi. Koskocaman delik nereye gitmiş olabilirdi ki.

Kalbi sanki ağzının içinde atıyordu. Ağlamamak için kendini sıkıyordu. İyi de niye gözyaşlarına engel oluyordu ki. Şimdi bağıra çağıra ağlamanın tam zamanıydı. Çığlıklar atmalı ve birilerine sesini duyurmalıydı bu mezardan çıkmak için.

Elinde ki telefona gözü kaydı. Titreyen elleriyle hızlı arama tuşundan annesinin numarasını çevirdi.

- Allah kahretsin. Diye çığlık attı sinyal yok sesi karşısında.

Hızla 155'i çevirdi belki acil numaralar düşer umuduyla. Yine aynı ses karşısında hayal kırıklığına uğradı. Hırsla telefonu karşı duvara fırlatacaktı ki, bu mezarda tek ışık kaynağının o olduğu aklına geldi.

Gözyaşları isyan edercesine yanaklarından akarken merdivenlerden inmeye başlamıştı. Bildiği bütün duaları okurken bir yandan da düşünmeye çalışıyordu. Ölesiye korkuyordu hiç bir şey düşünecek durumda değildi. Nasıl olmuştu da buraya sıkışıp kalmıştı. Hepsi şu kahrolası merakı yüzünden olmuştu. Hiç bir zaman burnunu sokmamayı öğrenememişti zaten.
Nefes alıp verişleri gittikçe sıklaşıyordu. Kalp krizi mi geçiriyorum acaba diye düşündü bir an. Ne yapıp edip aklını toplaması gerekiyordu. İstemsizce derin bir nefes aldı.

- Tamam. Aklını toparla, sen akıllı bir kızsın. Mutlaka mantıklı bir çözüm yolu bulabilirsin. Dedi kendine.

Hala aşağıdan gelen sesler, çok cılız da olsa bir ışık huzmesi vardı. Belli ki yalnız değildi burada. Belki Sunduru'dur diye kendini umutlandırdı. Tekrar aşağıya doğru seslendi ağlamaktan çatlayan sesiyle;

- Sunduru, sen misin? Bak yalvarırım sensen ses ver. Çok korkuyorum Sunduru. Dedi.

Yine bir cevap alamamıştı. Aklı bulanıyordu. Pek çok düşünce gelip geçiyordu aklından.

- Tabi yaaa. Diye küçük bir nida çıkmıştı dudalarından.

- Tüneller. Dedi heyecanla olduğu yerde durarak.

Afyon'un tarihi ile ilgili kitaplarda okumuştu. Şehrin altında bir sürü tünel vardı. Hatta bir kaç sene önce eski belediyenin arkasında ki zincirli demir kapı nasıl açılmışsa artık. Oradan giren meraklı bir çocuk kaybolmuş bir daha bulunamamıştı. Orada bir tünel girişi vardı rivayet o ki, bu tünel kaleye giden yoldu. Çok çok eskilerde atlılar o yoldan kaleye çıkıyormuş. Arama ekipleri tünelin içinde çocuğu aramış ama bulamamıştı. Tünel ilerde onlarca yola bölünüyormuş ve bazı tüneller çöküntülerden dolayı kapalıymış. Hatta içeride boğucu gaz nefes almayı imkansız hale getiriyormuş. Çünkü kale on binlerce yıl önce aktif yanardağmış. Şimdi ise uyuyormuş. Bir kaç gün sonra ekipler çocuğu öldü ilan edip aileye başsağlığı dilemişler kapıya da duvar örüp daha büyük zincirler bağlayıp kilitlemişlerdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BÖDGE : Maran'ın sarayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin