Önce Falling in the Fall oneshoot ficimi okuyup sonra bunu okursanız daha iyi olur. Arada bağlantılar var zira 🤞🏼 iyi okumalar 🌟
"Sen! Sen kuzeyin yüce kralı Park Yinu'sun"
"Ne kralı? Ne demek istiyorsun? Abim Hoseok'a bir şey mi oldu?"
Gözlerim dolu dolu karşımdaki atta duran adama bakıyordum. Benim atımda da bir huzursuzluk vardı. Birden bakışlarımı atıma indirdiğimde ne olduğunu anlayamadan şahlanmıştı. Beni üstünden attığı anda yönetmenin sesi kulaklarıma ulaşmıştı.
"KESTİK!"
Dönem dizilerinden nefret ediyorum! Gerçekten at binmekten bu kıyafetleri giymekten ve farklı konuşma tarzlarına alışmaya çalışmaktan... Çok yorucuydu. Ama bu rolü kaçıramazdım. Tarihi değiştiren, kuzey-güney savaşını bitiren ve en çok sevilen o kralı oynama teklifi geldiğinde sanki hep bu rolü oynamayı beklemiş gibi kabul etmiştim. Jimin'in beni ikna etmek için çabalamasına bile gerek kalmamıştı bu sefer. Ama şimdi bu rolü kabul ettiğime biraz pişman olmuş gibiydi. yüzündeki endişe ile yanıma koşarken oldukça korkmuş görünüyordu.
"Yoongi! İyi misin?"
İyi miydim? Bacağım öyle ağrıyordu ki kırılmamış olmasını umuyordum. Sırtımı da bir taşa çarpmış olmalıydım. Acıdan kasılmış yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Etrafımı saran sağlık ekibi Jimin'i benden uzaklaştırmış ilk müdahaleyi yapmaya çalışıyorlardı. Boynuma geçirdikleri boyunluktan sonra bacağımı bir şeyin içine sabitlemişlerdi. Nihayet sedyenin üstüne koyduklarında gözlerimi aralamış Jimin'in endişe dolu yüzü ile karşılaşmıştım. Beni sarsmadan ambulansa götürürlerken tüm bu zaman boyunca ağız dolusu küfürler yağdırdığımı daha yeni fark etmiştim. Ambulansa bindiğimde ilk kontrolleri yapan doktor başımı çarpmadığımı öğrendikten sonra bana sakinleştirici yapma kararını almıştı. Başka türlü beni susturamayacağını düşündü sanırım zavallı kızcağız.
...
Gözlerimi hastane odasında açtığımda boynumdaki boyunluk çıkmış bacağım ise sargıdaydı. Sırtımı çarptığım yerde hala bir sıcaklık hissediyordum. Jimin'in telefonda konuşan sesini duyuyordum. Pencerenin önünde dışarı bakarak konuştuğu için uyandığımı fark etmemişti henüz. Gözlerimi odada gezdirdim ne ara bu kadar çiçekle dolup taşmıştı oda? Siktir! medyaya düşmüştü demek ki haber. Elimi yüzüme götürdüm sesli bir şekilde de küfür edince Jimin uyandığımı anlamış telaş içinde konuşup aceleyle kapatmıştı telefonu. Bana döndüğünde mahcup bakışları beni bulmuştu.
"Uyanmışsın"
Çiçekleri başımla işaret ederek olduğum yerde doğrulmaya çalışarak sormuştum.
"Medyaya mı düştü görüntüler?"
"Şey... Hem evet hem hayır. Yani attan düştüğün bir görüntü düşmedi henüz ama haberi yayıldı. Ama kırık filan yok kemiklerin sağlam Yoongi. İyileşmen uzun sürmeyecek merak etme."
Alçıya alınmadığını gördüğüm için bacağımın kırık olmadığını anlamıştım ama ağrı kesicilerin etkisi geçtiğinde yine o dayanılmaz acıyla yüzleşmek istemiyordum. Bacağımın kırılmadığına ve çabuk iyileşeceğime sevinmiştim çünkü sonbahardaydık ve çekimlerin bir kısmının sonbaharda geçmesi gerekiyordu. Güz şenliklerinde geçen sahnelerin çekimi için mekanlar ayarlanmıştı bile bacağımın birkaç ay alçıda kalması demek güz çekimlerini kaçırmak demekti ve bu yönetmenin kesinlikle işine gelmezdi. Böyle bir şey olsaydı belki benim rolümü başka birine bile verebilirdi. Uyuz at!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling for Fall // Yoonkook (2)
FanfictionOynadığım filmler, diziler, reklamlar, fotoğraf çekimleri... Harika göründüğüm bir yığın zaman diliminin arasında tam da şu anda mı karşılaşmak zorundaydım bu adamla? Kendimi kendime hatırlatmam gerekti. Yoongi! Sen milyonlarca hayranı olan, bu pren...