3

25 1 5
                                        

Başıma giren keskin bir ağrı ile gözlerimi açtım. Burası neresi? Neden bu kadar karanlık? En son hastanede Jongdae'nin uyanmasını bekliyordum. Şuan neredeyim? İçimi yavaş yavaş korku sardığında yerimden kalkıp ışığı aramaya başladım. Elimi duvarlara koyup yavaşça sürttüm ve düğmeyi bulup açtım. Burası tanıdıktı. Burası çok tanıdıktı. Bir dakika. Burası benim odam. Burası ben ailemi kaybetmeden önce yaşadığım yerdi. Etrafıma baktım. Her yerde benim küçüklüğümün resimleri, küçüklüğümün kokusu, hayalleri...

Nefes alışım zorlaşmıştı. Burayı o kadar çok özlemiştim ki uyanmak istemedim. Eski ben olmak istedim. Abisiyle çılgınlar gibi koşturan, bağırarak şarkılar söyleyen küçük Byun olmak istedim. İçeriden gelen gülüşüme sesleri ile gözlerim dolmaya başladı. Kapıdan çıktığımda önümde koşan 2 çocuk gördüm. Bunlar ben ve abimdik. Tanrım ben neyin içindeydim böyle! Onları takip ettiğimde evimizin büyük salonuna çıktım. Bir tarafta yemek masası bir tarafta koltuklar ve televizyon vardı. Her şey o lanet geceden önceki gibiydi. O kadar güzeldi ki göz yaşlarım özlemle yanaklarıma doğru yolunu çizdi. Babam koltukta oturuyor ve televizyondan haber izliyordu. Annemde masayı hazırlıyordu. Güzel bir masa donatmıştı. Belliydi bugün bize misafir gelecekti. Sadece misafir için kullandığı yemek takımları masayı süslemişti. İçim titredi. İstemedim. Bu o gün olsun istemedim. Neden? Tanrım neden bana bunu yapıyorsun? Zaten acı çekiyorum görmüyor musun? Zil çaldı. Küçük ben koşarak gidip kapıyı açtım ve gelen kişinin kucağına atladım. Evet o zamanlar çok sevdiğim biri gelmişti. Daha sonrası sanki 2 kat hızlıymış gibi aktı. Yemekler yendi. Küçük ben odama çıktı. Dersini yapmak için. Birden devrilme sesleri gelince salonun ordaki kapının arkasına saklandı. Annesi ve babası dizlerinin üzerinde bir şekilde yerdeydi. Karşısındaki adamın elinde silah vardı. Öyle görmüştü küçük Baekhyun. Yalvarıyor gibi halleri vardı. Evet bu o lanet gündü. Ve her yer birden karanlığa büründü. İki el silah sesi duyuldu. Sonrası kan kokusu...

***

Vücudumda hissettiğim titreme ve kafamın üzerindeki baskı ile gözlerimi araladım. Yanaklarımdan akan yaşları umursamadım. Bir daha gözlerimi kapatmak istemiyordum. Bir daha o anı yaşamak acı çekmektense nefes almayı bırakırdım. Kolumdaki yumuşak dokuyla oraya baktım. Chanyeol bir kolunu koluma dolamış ve eli elimin üstündeydi. Nefesi oldukça düzenliydi. Uyuduğunu fark edince saate baktım. Güneşin doğmasına çok az vardı. Daha fazla uyuyamayacağımı biliyordum ama Chanyeol'u rahatsız etmekte istemiyorum. Yerimde biraz kıpırdandım. Chanyeol rahatsız olmuş olacak ki pozisyonunu değiştirdi. Koluma dolanmış kolu ve elimin üzerindeki eli bedenim ile olan temasını kesti. Diğer tarafına döndü. Bir bacağını diğerinin üstüne attı. Kolunu sandalyenin başına yasladı ve yanağını avucuna yasladı. Uyumaya devam etti. Yapılı olan saçları tamamen dağılmış ve anlına düşmüştü. Gözlerinin üzerinde bir kaç tutamı vardı. Gerçekten güzel görünüyordu. Güven dolu ve sıcacık. Oturduğum yerden kalkıp onu rahatsız etmemeye dikkat ederek yavaşça Jongdae'nin oda kapısının yanında ki camdan içeriye baktım. Hala uyuyordu. Yanında duran ve değerlerini gösteren bir ekran vardı. Ona baktığımda değerlerinin oldukça normal ilerlediğini gördüm. Bu güzel. İşte o lanet boktan rüyadan sonra bu çok güzel. Gözlerimi odadan ayırıp tekrar Chanyeola baktım. Yorulmuş olmalıydı. Bütün gün benimleydi. Zaten zor bir gece geçirmişti üstüne Jongdae vuruldu ve benim travmalarımla uğraşmak zorunda kaldı. Bu onu oldukça yordu biliyorum. Hastanenin dışına doğru adımlarımı çevirdim. Hava daha aydınlanmamıştı. Yıldızlar hala orda görünüyordu. Şanslıyım ki annem babam ve abimle konuşma şansım olacak. Boş bir banka oturdum. Hava soğuktu. Ama havanın soğuğu aileme olan özlem kadar kesmiyordu kemiklerimi. Her gece uyuyamadığım zaman yaptığım gibi gözlerimi gökyüzüne çevirip yıldızlara bakmaya başladım. En parlaklarından üç tanesini ailem olarak gördüm. Yıldızlar benim için çok özeldi. Bu ben ailemi kaybetmeden önce de böyleydi. Şimdi de böyleler. Önceden yıldızlara ne kadar güzel bir hayat yaşadığımı anlatıyordum. Şimdiyse yıldızlar özlem dolu olduğum annem babam ve abimdi benim için. En güzel yıldızlar onlardı. Korktuğumda, ağladığımda, güldüğümde onlara anlatırdım. Ama en çok ağladığımda. Gördüğüm en parlak üç yıldızların biri annem biri babam biri abim olurdu. Gece olduğunda gökyüzünde belirir ve beni koruduklarını düşünürdüm hep. Ben bugün yine aileme en ihtiyacım olduğu zamanda burdayım. Bir hastane duvarının önündeki bankta, yıldızların altında oturmuş bekliyorum. Bir yıldızın gelipte göz yaşlarımı silmesini, her şeyin geçeceğini sayıklamasını bekliyorum. Bir Jongdae bir yıldızlardan başka bir şeyim yok. Gözüme üç tane en parlak yıldızlardan kestirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 15, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

forgive yourself | ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin