Bölüm 2

63 27 28
                                    

Tuna bir sorun olduğunu fark etmeden önce 823. döngüsündeydi. Bu döngü onun en büyük korkusuydu. Annesinin saklaması için verdiği tabloyu, onu kandırdığı düşüncesiyle kendi elleriyle bağıra çağıra parçalıyor ardından da yakıyordu. Pencerenin kenarına sinerek sokakta birbirlerini öldüren insanları izliyor ve bunun bir savaş olduğunu anlıyordu. Ardından korku dolu bir şekilde koşarak kapıyı kilitlemeye çalışıyordu. Ancak o sırada kapı kırılıyor, içeri giren insanlar acımasızca onun gırtlağını kesiyordu. Tuna bunu 823. kez yaşamıştı ama her öldüğünde başa dönerek bunu tekrar yaşıyordu. En kötüsü de acı dışında bir şey hatırlayamıyor oluşuydu. 824.döngüde resme saldırmayı düşündüğü anda kısa bir süre tereddüt yaşayarak aniden bedenini ve zihnini kontrol altında tutabildiğini hissetti. İçinden kendine şu soruyu sordu 'neden? Neden annemin tablosuna saldırıyorum neden bu kadar acı ve öfke doluyum?' Elinin tabloda olduğunu fark eden tuna güçlükle elini tablodan çekmeyi başardı. Bunu yapmasıyla etrafın rengi soluklaşmaya başlamıştı. Neler olduğuna anlam veremeyen, bir yandan da bedeninin ve zihnini tamamıyla kontrolü altında olduğunu fark eden tuna, sakince etrafı incelemeye devam etti. Artık oda ona tanıdık gelmeye başlamıştı ev büyük annesinin evi olmalıydı. Çünkü büyük annesinin fotoğrafı yatağın hemen ucunda duruyordu. Derin nefes alarak camdan dışarı baktı. Sokakta kimse yoktu etraf sakin gibiydi. Ani bir hızla odadan çıkıp önce salona ardından da dış kapıya yöneldi. Çıkmak üzereyken yatak odasından bir ses duydu. Tereddüt etse de merakına yenik düştü, ağır adımlarla yatak odasına doğru yürümeye başladı. Odadan kağıdın yırtılmasına benzer bir ses geliyordu. Ağır ağır nefes alıp vererek mümkün olduğunca sessiz ilerliyordu. İçeriden garip bir ses şöyle fısıldıyordu 'sen yapmazsan ben yaparım, sen yapmazsan ben yaparım, sen yapmazsan ben yaparım, yapmak zorundasın, döngüyü bozamazsın, döngü bozulmaz' İyice gerilmeye başlamış sırtı ve boynu kasılmış ne olduğuna anlam veremediği bu garip durumun içerisinde korkuya kapılmıştı. Aralıklı olan kapıdan içeriye göz atarak gördüğü şeyin korkusuyla hareketsiz kaldı. Annesi kendi tablosunu yırtıyor ve her yırtışında tablodan kan fışkırıyordu. Bakakalmıştı aklında ve kalbinde bunu tarif edebileceği bir duygu yoktu. Kadın yavaşça kafasını kaldırarak tuna ile göz göze geldi. Kadın ağlıyordu tuna korku içinde geri adım atmaya çalışırken sendeleyip yere düştü. Kadın ayağa kalkarak ona doğru yürümeye başladı tuna kaçmaya çalışsa da başaramayıp olduğu yerde kaldı. Annesi ise ona tabloyu uzatıp

- Oğlum bu tabloyu yırtmalısın hadi yırt bunu yapmak zorundasın.

- Neden anne neden? Bunu sen saklamamı istemiştin senden kalan en büyük hediye, en büyük anıydı sen öldün ama eğer ben bu tabloyu yırtarsam işte o zaman tamamen ölmüş olacaksın. Seni bu tablo yaşatıyor, hep hatırlatıyor her sabah her akşam seni unutmaktan korkuyorum anne bu tabloyu yırtamam.

- Beni bir resimle değil kalbinle yaşatmanı istiyorum oğlum bu tabloyu yırt ve bu esaretten kurtul!

- Olmaz hayır anne hayır! Bu tablo dünyada tek tutanağım şey onu yırtamam.

Tuna yavaşça ayağa kalktı ve

- Sen benim için bir hayalden ibaretsin dışarı çıktığımda kendime geleceğim biliyorum sen gerçek değilsin dedi.

Az önce annesi olarak gördüğü şey, simsiyah bir gölgeye dönüşerek Tuna'yı tutmak için hamle yaptı. Tuna kendini geriye doğru atarak korku ve panik ile kapıya koştu arkasına baktığında gölgenin kaybolduğunu gördü. Hızlıca kendini dışarı attı ortalık çok sessizdi, hava kapalıydı ama bir sorun vardı renkler soluklaşıyor daha da kararıyordu. Etrafına bakarak sokağın sonunda onu izleyen gölgeleri gördü. Korkusu adeta dizlerini bağlıyor, koşmasını engelliyordu derin bir nefes alarak hızlıca koşmaya başladı. Karşı evin özenle yerleştirilmiş çitlerinden atlamayı düşünse de ani bir kararla yardım istemenin daha iyi olabileceği gerçeği ile yüzleşerek karşı komşusu Martinin kapısına doğru yöneldi. Kapıyı çalmıyor, adeta yumruklarcasına kapıya vuruyordu. Ama bu işe yaramıştı, içeriden ayak sesleri geliyordu. Saniyeler içerisinde kapı açıldı gölgelerin ardından beliren annesiydi. Tuna gördükleri karşısında gücünü koruyamayarak yere çökmüştü. Annesi ona bir kağıt uzattı korku ve tereddüt içinde olsa da kağıdı aldı. Kağıt da 'çıkmak mı istiyorsun? O zaman ne yapacağını biliyorsun tabloyu değil korkunu parçala tabloyu değil korkunu yak 'yazıyordu. Etrafta gölgelerin bulunmadığını görmesiyle ayağı kalktı, büyük annesinin evine kararsız adımlarla yürümeye başladı. Düşündüğü tek şey, bir kabusun içinde olduğuydu. Bunun bitmesini beklemeliydi ama o bir tarafıyla da bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Ne yaptığından habersiz sadece iç güdüsüyle hareket ediyordu. Kapıdan içeri girdi, büyük annesinin yatak odasına doğru ilerledi kafasından şu soruyu sordu 'neden burası neden bu ev 'zira büyük annesi ona güzel şeyler hatırlatmazdı. Tuna küçük yaşlardayken gözünün önünde annesini döverek ölmeyi hak ettiğini, bir gün eline böyle bir fırsat geçtiğinde onu gözünü kırpmadan öldürebileceğini söylemişti. Bu onda çok sevdiği annesini kaybedeceği korkusunun oluşmasına ve zamanla yer edinmesine sebep olmuştu. Hayatının her noktasında annesine zarar gelmesinden çok korkuyordu. Bu düşünceler ile odaya vardığında tabloya bakarak

- Büyükannemden mi yoksa ölmenden mi korkuyordum anne? Sana bir zarar gelmesinden mi yoksa bunun başkasının yapmasından mı korkuyordum? Benim tek korkum sendin anne, ben hep sana bir şey olmasının korkusu ile yaşadım. Çünkü sen gittiğinde dünyada yapayalnız kalmışım gibi hissediyordum bu beni hep korkuttu. Sana dokunamayacak olmak, beni sevemeyecek olman, sesini duyamayacak, seni göremeyecek olmak beni hep korkuttu. Şimdi seni bu evle birlikte yeniden mi yok etmeliyim? Seni tabloda değil güzel anılarla birlikte kalbimde mi yaşamalıyım? Belki de öyle yapmalıyım

Tuna düşünceli bir şekilde evde çakmak aramaya başladı. Aradığı çakmağı ve zippo yağını sanki bilerek konulmuş gibi mutfakta bulmuştu. Bu garip bir hisse kapılmasına neden olsa da bu histen çabuk kurtuldu. Büyük salona geçerek ahşap bir sandalyenin bacağını kırdı. Etraftan bulduğu çarşaflar ile birleştirerek kendine bir meşale yaptı onu çakmakla yaktı. Ardından etrafta dolaşmaya, eşyaları zippo yağı ve meşaleyle tutuşturmaya başladı en son tablonun yanına geldi ve

- Seni çok seviyorum ve her gün kalbimle zihnimle seni hatırlayacağım anne

Diyerek tabloyu ateşe verdi. O anda tabloda bir el izi belirdi. Elini uzattığı an bir şeyler görmeye başladı. Bu bir anıydı bir kadın işkence görüyordu kadının elleri sandalyeye bağlanmış bir halde kendinden yaşça büyük bir adam tarafından tırnakları çekiliyordu. Kadının tırnakları etinden koparken çıkan o ses ve kadının bağırışları Tuna'nın içinden bir şeyler koparmıştı. Aniden tırnaklarında o acıyı hissediyor, acıdan dizlerinin üstüne çökerek var gücüyle feryat ediyordu. Ama bir anda acı yok olmuş, etraf kararmaya başlamıştı. Karanlık dolu yere bakınırken ne olduğunu anlayamadan yüz üstü düşerek bayıldı.

Gizem birilerinin ona yaklaşmak için adım atmaya çalıştığını, neler olup bittiğini çok öncesinden anlayarak her şeyi keşfetmiş, kendi döngüsünü oluşturmuş, gelecek olanı beklemeye başlamıştı. İnsanların acılarından haz aldığını fark ettiğinden beri kendini iyi biri olarak tanımlamakta zorlanıyordu. Bu bazı fikirlerini zedeleyerek onu değişime itmişti. Kendine hakim olmaya çalışsa da bazen başaramıyordu. Bir narsist edasıyla, insanların kaderinin, hayatlarının onun elinde olmasından büyük haz ve mutluluk duyuyordu. Başta döngüyü bitirmek için çabalasa da aradığı şeyi bulmaya çalıştığı vakit bu durum tersine dönmüştü. Demek böyle bir histi, güçlü olanın zayıf üzerindeki egemenliği ve baskısı. Bu duygular uzun zaman sonra ona ilk defa güçlü hissettirmişti bu nedenle içinde bunu sonsuza dek sürdürme isteği yeşerdi. Yapması gereken şey çok basitti, döngülerin bozulmasını engellemek. Üstelik uğraşmasına gerek yoktu. Çünkü yarattığı gölgeleri döngülerin bozulmaması için görevlendirmişti. Ama döngüyü ilk bozanı görmek istiyordu beklemeye koyularak onu izlemeye başladı.  





SVAPNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin