Güzün ayazında üzerinde çiğ taneleri ile uyanan çiçeklerden biri de Miran idi.
Geceyi o parkta bir bank üzerine alkolden sızarak geçirmiş. Sabahın ayazı ve ıslaklığı yüzüne vururken uyanmıştı sızlayan boğazlarıyla birlikte. Ağzında kül tadı vardı. Kendi yangınının tadı mıydı bilmiyordu lakin gece paketlerce içtiği sigaralardan kalma da olabilirdi.
Zira ayaklarının dibinde olduğu gibi boş sigara kutuları,izmaritler ve bira şişeleri vardı. En az kendisi kadar içi boşaltılmış olan kutulara ve şişelere ayak ucuyla bir darbe vurup şişik gözlerini yumdu.
Annesi merak etmişti muhtemelen. Gece boyu cama koymuştu yine yıldızlar düşmüş kara saçlarını. Bütün gece elinde bir nane limon,merakla beklemişti Miran'ı. Miran anasının kuzusuydu ve anasından habersiz adım atmazdı. Gece çıkacaksa haber verirdi oğlu. Asla habersiz koymaz,meraktan deliren endişeli annesini de ağlatmazdı. Kendi haber veremese bile mutlaka Cem ,Şiyar,Murat ve Yağız bilirdi. Ama muhtemelen anası gece geç olunca aramıştı arkadaşlarını Miran'ın.
Hiç biri de bilemezdi Miran'ın İskender'in mahallesine yakan bir parkta İskenderşah olarak bilinen sevimsiz ve kan düşmanı faşist ile bir arada oturduğunu.
Bilinmesindi de zaten.
Miran cebinden bozukluk çıkarıp bir büfenin tatsız simitleri ve karton bardak tadındaki çayından alıp sızlayan midesini dindirdi ağrıdan sızlayan boğazıyla zar zor yutkunurken. Daha sonra minibüse bindi ve kampüse çıkmak üzere üniversitedeki dersine yetişmeye çabaladı.
Lakin çoktan bitiyor olmalıydı ders. Hayatı epey yerinden sarsılmıştı. Arkadaşlarıyla bile görüşmüyordu haftalardır. Hatta haftalardır evden dışarıya sadece İskender ile buluştuğu vakit çıkmıştı. Yorgan altında gölgelere sarılmıştı, gölgelere sığınmıştı.
Kampüsün içinde savrukça gezerken her zamanki yerine oturdu. Bir sigara ateşledi. Yanında bir çayla. Cem fakülte girişinde içtiği sigarasıyla birlikte yanına adımlarken bozuk atan bir bakışla homurdandı.
"Ne o ?"diye mırıldandı Cem yanına otururken. "Düşman işgalinde gibi yüzün."
"Şaka yapma Cem."diye mırıldandı burnunu çeken ve elleri üşüyen Miran kızarık gözlerini dikip. "Hayatım boka sarıyor."
"Sarar lan."diye mırıldandı. "Öğleden sonra sınav var. Sen gelmişsin davul gibi suratla.."diye fısıldadı Cem kaşlarını çatıp. "De bana oğlum bu halin ne ?"
"Benim halim mi ?"diye mırıldandı sigarasını dudakları arasında ezen Miran bomboş bakan yeşillerini fakülte girişindeki kalabalığa çevirip. " Ben diye bildiğim benin hali mi ?"
"Ulan."diye güldü Cem. "Ben de diyorum kırdık mı herifi incittik mi ? Bize bile selam vermez oldu. Derken annen aradı gece. Nerede Miran diye. Yalan attım,ben de dedim. "
"İyi demişsin."diye fısıldadı Miran yorgun bir gülüşle. "Endişelenir dayem."
"Endişelenmez mi ? "dedi Cem azarlar gibi. "İdare ettim de haber ver bir dahakine."
"Haber verecek kafa mı var."dedi Miran kendi başını parmak ucuyla ovalarken. "Ben bende değilim oğlum."
"Derdin ne piro?"diye geldi Şiyar ellerini Miran'ın omzuna koyup. "Derman olalım."
"Karışık."diye savuşturdu Miran derin bir nefes verip. "Derin derin mevzular. Neyse..Not var mı siz de ?"
Kızarmış yeşilleri nicedir sarılı mor halkalarıyla yorgunca bakındı kampüsü çevreleyen ağaçların güz renginde sola sola yerlere inişine. Kendini en az o ağaçlar kadar yaşlı hissediyordu. Sanki onun da kökleri kurumuştu toprakla,zehir gibi sularla sulanmış gibiydi yaprakları. Ve oksijen niyetine solumuştu yalanları gövdesine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alcatraz
Romance"Doğru bildiğin ne varsa unut."diye fısıldadı Miran yeşillerini yumup. "Bildiğim en büyük yanlıştın şimdi ise tek doğrumsun."