Arabadan inip ön kapıya doğru yürüdüm hemen arkamda da Taha vardı. Kapıya vardığımızda yanımdan geçerek kapıyı anahtarıyla açtı. Kapı açılınca içeriden sıcak hava geldi. Botlarımı çıkarıp içeri girdim. Hemen kapının yanındaki aynada kendimi gördüm ve kesinlikle berbat haldeydim. Beni neden evine aldığını şimdi anlamıştım. Bana acımış olmalıydı. Taha dış kapıyı kapattıktan sonra bana kıyafet almaya odasına gideceğini söyledi. Gitmeden önce de beni salona yönlendirmeyi unutmamıştı.
Geri geldiğinde elinde bir eşofman altı ve bol siyah bir tişört vardı. Onları elinden aldım ve teşekkür ettim. Bana banyoyu gösterdi ve beni salonda bekleyecegini söyledi. O salona doğru giderken koridorda kaybolana kadar onu izledim. O kaybolunca tişörtü kokladım ama lanet olsun ki yeni yıkanmıştı. Onun kokusunu şimdiye kadar hiç almamıştım ve gerçekten merak ediyordum. (Koku fetişim var.) Sonra dikilmeyi bırakıp banyoya girdim. Üzerimi değiştirdim. Yağmur yüzünden akmış olan rimelimi silip yeniden sürdüm. Tişörtü bana baya bol olmuştu, boyfriend vibe'ı veriyordu. Aynadaki görüntü hoşuma gitmişti. Sonra banyodan çıkıp salona yöneldim.
Salona vardığımda Taha, elinde iki bardak sıcak çikolata ile oturuyordu. Neredeyse koşar adımlarla yanına ilerledim. Sıcak çikolatayı elinden alıp farkında bile olmadan hemen dibine oturdum. Bir süre öylece sıcak çikolatalarımızı yudumladık. Biraz zaman geçtikten sonra dip dibe olduğumuz fark ettim. Bacaklarımız ve omuzlarımız birbirine bitişikti. Kalbim deli gibi atmaya başladı, neyseki sıcak çikolatam bitmişti. Onu bahane ederek mutfağın yerini sorup aramızdaki garip sessizliği bozdum. Bardağımı elimden alıp mutfağa doğru yürüdü. Ben de hemen arkasından gittim. Evinin geri kalanını merak ediyordum. Hem biraz susamıştım. Mutfak kesinlikle harikaydı.
- Kim dekore etti bu evi, zevki baya iyiymiş.
-Ben.
-Hep böyle kısa cevaplar mı verirsin yoksa bana mı özel?
-Neden sana özel olsun ki benim konuşma tarzım bu.
Bu cümleyle çok büyük hayal kırıklığına uğramıştım. Biraz olsun özel olduğumu düşünüyordum. Sonrasında gözlerimin yaşarmaya başladığını hissettim. Ağlamak üzereydim, yine. Taha elindeki telefona baktığı için ağlamak üzere olduğumu görmedi Allah'a şükür. Ama sonra gözyaşlarımı tutamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Önce şaşırdı ve ne yapacağını bilemedi. Sonra gelip bana sarılmaya çalıştı. Ama artık akıllanmıştım. Ona yüz vermeyecektim. Ve anın heyecanıyla tokat attım. Yüzü çok korkunç bir ifade aldı. Ben özür dileyip hemen salona gittim.
Birkaç dakika sonra sakinleşmiş olacak ki yanıma geldi. Biraz önce benim yaptığın gibi o da dibime oturdu. Yine heyecanlandım. Yüzümün kızardığını görmesin diye bacaklarımı kendime çekip başımı eğdim. Elini sırtıma koydu. "Gidebileceğin hiçbir yer yok mu gerçekten?". Olsa zaten burada olmazdım, başımı kaldırıp sağa sola salladım.
- Film izlemek ister misin?
-Aslında film izlemeye bayılırım biliyor musun?
-Artık biliyorum. Yeni bir film çıkmış romantik komedi, yorumlarını okudum herkes beğenmiş ne dersin izleyelim mi?
-Olur.
Galiba mutfakta söylediğim şeylere kafasını takmış ki onu gördüğüm ilk andan beri bana ithafen kurduğu en uzun cümleyi kurdu. Biraz olsun kafamı dağıtmama yardım etmeye çalışıyordu. Ve bu çabası fazla tatlıydı. Yine de beni pek sevdiğini sanmıyorum çünkü hiç yüzüme bakmıyordu. Muhtemelen benim yanımda hiç rahat değildi, bilmiyorum belki de sevgilisi tehtid falan etmiştir. Ben bunları düşünürken o çoktan filmi açmış ve mısır patlatmaya gitmişti. Aslında romantik komedileri pek sevmiyordum ama kibarlık olsun diye olur demiştim. Yani pek önemli değildi aslında.
Taha elinde mısır dolu iki kapla salona girdiğinde jenerik yeni bitmişti ve gelip yanıma otururken elindeki kovalardan birini bana verdi. Kovayı alır almaz mısırlardan yemeye başladım ve kesinlikle çok güzel olmuşlardı.
