Amelia'dan
Hafif dağınık gözünün önüne düşen saçları, mavi ve insana çok şey anlatabilecek gözleri,kahverengi pantolonu ve çekici denebilecek beyaz gömleği ile tam bir beyefendi gibi gözüküyordu.Nihayet gözlerimi ondan ayırıp konuşmaya başladım.
-Neden burada olduğunuzu merak ediyorum, bir dava için mi, kişisel avukatlık için mi?
Tom:Aslına bakarsanız,birkaç güne kadar bir avukatım vardı,ama hastalığından dolayı artık bireysel avukatım olmaya devam edemiyor,bu iyileşme süresince bir avukata ihtiyacım vardı.Babam da sizi önerince.
-Hm,anlıyorum.Yarın müsait misiniz?Sözleşmeyi imzalamak için adliyeye uğrama şansınız var mı?
Dudağının kenarını büktü.
Tom:Elbette.
Kahvelerimiz geldi.Biraz sohbet eşliğinde kahvelerimizi bitirdik.
Tom:Bu arada karttaki numaranızı kaydettim,normal hayatta da o numarayı kullanıyorsunuz değil mi?
Başımla onayladım.
-Evet,numaranızı alabilir miyim?Bende kaydedeyim.
Numarasını verdi.İsmini "Felton" olarak kaydettiğimde onun fark etmeyeceği şekilde hafifçe sırıttım.
Telefonunun çalmasıyla odadan çıktı.Konuşmasını bitirip geri döndü.
Tom:Acil bir durum varda, gitmem gerekiyor, kusura bakmayın. Tekrardan tanıştığımıza memnun oldum Bayan -
Cümlesini tamamladım.
-Bones.
Tom:Bayan Bones.
İnsanın içini ısıtan gülüşünü attı.
-Bende çok memnun oldum Bay Felton.
El sıkıştık ve kapıdan çıktı.
Tanrım,kendime inanamıyorum.Elime yüzüme bulaştırmadım, ilk defa.
Felton'a dalıp gitmişken dün gece neler olduğu aklıma girmişti.Kimdi,amacı neydi,onunla yatmış mıydım,neden hiçbir şey hatırlamıyordum?Bunun peşini bırakmamaya karar verdim.
Birkaç dava ile uğraştıktan sonra adliyeden çıktım,arabayı en yakın sahile sürdüm.Kulaklıklarımı takıp deniz kenarına ilerledim.
Banklardan birine oturdum ve Rose'dan gelen aramayı cevapladım.
-Off,aynen böyle oldu. Kim, neyin nesi, bana ne yaptı, hiçbir fikrim yok.
Yanıma yaklaşan siyah köpeğe baktım ve kafasını okşamaya başladım.
Rose zafer edasıyla bir sevinç bağırışı atınca sıçradım.
Rose:Şanslısın,hotel babamın ortak olduğu şirketlerden birinin.Babamın adını güvenliğe ver ve kamera görüntülerine bakmak istediğini söyle.
Sıçramam ile köpek de ürkmüştü.Köpeğe döndüm ve konuşmaya başladım.
-Ah,tatlım.Özür dilerim,seni ürkütmek istemezdim.
Rose:Ne saçmalıyorsun kızım?
Kafamı kaldırıp yanıma oturan adamın yüzüne baktım.O'ydu.Thomas Andrew Felton.
-Iı hiç, sana demedim.Daha sonra konuşsak olur mu,hoşçakal,seni seviyorum.
Telefonumu kapatıp Felton'a döndüm.Biraz asık gibi duran yüzünü toparlayıp gülümsedi.
Tom:Tekrardan merhaba.
-Merhaba.
Köpeğe doğru döndü ve başını okşadı.
Tom:Babacığını çok korkuttun,Willow.Bütün sahilde seni aradım.
-Aa,sahibi sizsiniz demek.
Kıkırdadı.
Tom:Evet, yürüyüşe çıkmıştık.Her zamanki telefonum yine çaldı.Tasmasını çıkarmıştım,o da fırsattan istifade kaçmış.Gerçi,kime geleceğini iyi biliyormuş anlaşılan.
Utanarak gülümsedim.
Tom:Sevgiliniz ile konuşuyordunuz,böldüm sanırım.
Ağzımdan laf mı almaya çalışıyordu?
-Uh, hayır sevgilim değil yakın bir arkadaşım ile.
Tom:Anladım.Aslına bakarsan sizli bizli konuşmayı pek sevmem,aramızdaki resmiyeti bozsam sorun olur mu?
-Olmaz,sen diye hitap edebilirsiniz.
Güldü.
Tom:Sende edebilirsin.
Gülümsedim ve başımı salladım.
-Böyle bir yerde karşılaşacağımız aklımın ucundan geçmezdi. Biz sıradan insanlar biraz ön yargılıyız sanırım, sizin gibilere karşı.
Tom:Bizim gibiler ve sıradan insanlar mı?
Küçük bir kahkaha attı.
-Yani;yetenekliler,arzularının, istediklerinin peşinden gidenler ve gidemeyenler.
Tom:Kendini sıradan görmemelisin,aslında düşündüğün kadar tozpembe değiliz.
-Gün batımını sever misin?
Elim ile batan güneşi gösterdim.
Tom:Uzun zaman oldu,izlemeyeli.
Yutkundu ve cümlesine devam etti.
Tom:Her gün bu manzarayı görünce sıradanlaşıyor insanın gözüne.
-İşte bende onun gibiyim, sıradan.
Tom:Bakışına göre değişir,benim baktığım gözler sana pek katılmıyorlar.
Gözlerimi gözlerine diktim ve göz teması kurmayı başaramayıp önüme döndüm.Banktan kalktım.
-Gitmeliyim, yarın görüşmek üzere.
Arkamı döndüm ve birkaç adım atıp tekrar ona kafamı çevirdim.
-Bu konuştuklarımızı bir avukat ve müvekkil olarak değil,bankta tanışan iki insan gibi görün lütfen.
Tom:Nasıl isterseniz Bayan Amelia.
Biraz tuhaf hissetmiştim, adımı sanki ondan ilk defa duymuyormuşum gibi gelmişti.Sanki tanıdığım birinin sesi gibi.
Arabama doğru ilerledim,hotele sürdüm.Rezepsiyondaki kadına doğru emin adımlarla ilerledim.
Resepsiyonist:Uh tanrım, yine mi siz?Bakın hanımefendi,müşterilerimiz hakkında hiçbir bilgiyi müşterinin rızası olmadan veremem.
-Peki ya bir avukatsam ve Lion Wailny'in tanıdığı isem?Eminim işinden kovulmak istemezsin küçük hanım.
Başını salladı ve müşteri bilgilerini uzattı. Fazlasıyla kolay olmuştu, böyle yerlerde itibar çok önemliydi.Kamera görüntülerinin olmadığını, o akşam kameraların bozulduğunu söylemişlerdi. Onun hakkında tek bildiğim sarı saçlı 1.80 boylarında biri olduğuydu.
Koskoca dünyada sarı saçlı 1.80 boyunda bir sürü insan vardı, onu onca kişinin arasından nasıl bulacaktım? Aklıma o gece gittiğimiz bara gitmek geldi. Arabaya geri döndüm ve bara sürdüm.Barın sahibi ile konuştum ve o gün çalışan insanların listesini aldım.Barın kameraları oturduğum masaya bakmıyordu,sadece kafası gözüküyordu.Beynimi kurcaladım ve hatırlamaya çalıştım.Ama hiçbir şey hatırlamıyordum.
Sinir bozukluğu ile bardan çıktım ve eve gittim.
-Ben geldimm.
YOU ARE READING
𝐶𝑂𝐼𝑁𝐶𝐼𝐷𝐸𝑁𝐶𝐸 | 𝑇𝑜𝑚 𝐹𝑒𝑙𝑡𝑜𝑛 𝑖𝑙𝑒 ℎ𝑎𝑦𝑎𝑙 𝑒𝑡
Romance'O gün barda tanıştığımız günü hatırlıyor musun Amelia?'dedi bana bakarak.Güldü,'Fena sarhoştun,ne kadar da tatlı bir kız demiştim içimden,bir şarkı mırıldanıyordun ve sonra gözlerimin içine baktın,neden bilmiyordum ama sana kendimi çok yakın hisset...