"Sev beni ya da nefret et, hakkımda ne söylemek istiyorsan söyle ama ben senin sahip olmak istediğin her şeyim."
•••
You're lying your way to try and gain a piece of me
When you could never come close cause I know my destiny
You're probably having good times with a bad boy Seems I've got a choice to make You're the one, you're the only one Baby boy, we could both have fun Oh, I choose you to fill your void,
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gece yarısı, zifiri karanlığın sarmaladığı bu izbe sokakağı ve diğerlerini usul usul dolaşan yalnızca ay vardı. Ay bu gece yarısında insanların içindeki korkuyu bir nebze de olsa alabilmek için tüm gücünü kullanıyordu.
Neredeyse hiç geçmeyen arabalardan kaynaklı olarak duyulan tek sesin yalnızca kargalara ait olduğu bu sokaktaki beş evde de hiçbir yaşam belirtisi gözlemlenemiyordu. Daha doğrusu bir tanesi hariç hiçbirinde yaşam belirtisi gözlemlenemiyordu.
Sokağın sonundaki oldukça yüksek, katran rengine boyanmış şatoyu andıran evin en üst katındaki camdan yüzünün sol kısmı ay ışığıyla aydınlanan beyaztenli oğlan, gözlerini yummuş olsa da henüz uyumamıştı.
Kuzgun siyahı saçları kan kırmızısı, saten çarşafa dağılmış sert nefesler alıp veriyordu. Bedenini sarmalayan çarşafları gibi saten, siyah eşofman altı ve üzerine giydiği uçkısımları yukarı doğru sıyrılmış üst kısmının ise iliklenmemiş düğmeleri nedeniyle neredeyse göğsünün tamamını ortaya seren gömleği ile siyahlar içindeydi.
Yüzüne yaklaşıldığında sıktığı dişlerinden kaynaklı seğiren çenesi ve çatılı kaşlarına da bakılacak olursa oldukça sinirli gözüküyordu.
Hayır, öfkesi yüzüne vuran ay ışığına değildi. Onun öfkesi şüphesiz ki tavanındaki ayak seslerinin sahibineydi.
Onu çileden çıkarmaya bu da yetmezmiş gibi kişisel banyosunun musluğundan belirli aralıklarla damlayan suyun sebebi de tavanındaki iblisti. Hâlbuki beyaz tenli oğlan bedeninin yatağa süzülmesine izin vermeden önce oldukça güçlü bir büyü bile mırıldanmıştı.Yetersiz enerjisinden olsa gerek şeytanın büyüyü kırması kaçınılmaz olmuştu.
Hastalıklı derecede beyaz olan oğlan, şeytanın büyüyü kolayca kırdığını düşünmekte olsa da iblis için aynı şey söz konusu bile olamazdı lâkin yatakta uzanan oğlana belli edecek değildi. Hem ateşten yaratılmış olmak bile kendini yüceltirken söz konusu kibir ve güç olduğunda Jeon Jungkook'tan sonra gelmek hayli aşağılık hissetmesine sebep oluyordu. Bu yüzdendi ya her hareketine eklediği hilesi...
Çünkü ateşten yaratılmış olanlar bükemediği bileği öpmeyi bilmez kaçarlardı.
Kuzgun saçlı oğlanın bedeni öfke ateşinde kavrulmaktayken duygu yoğunluğunun oluşturduğu dikkatsizliğine denk geldiğindentavandaki ayak seslerini durduran iblisin, uzun tırnaklarının süslediği cehhenem kadar sıcak ellerini yatakta boylu boyunca uzanmış kendi yüzüne yasladığını dahi farketmemişti. Pekâlâ farkettiğinde ise pek bir geç olmuştu.