A&I~2

65 12 0
                                    

Öncelikle herkese selamlaaaar ! Şeyy bu ilk kitabım sayılır umarım beğenirsiniz. Multide Isrâh' evinden bölümler varr. Cici okumalarrrrrr...

Uzun olmasa da çok sıkıcı ve bunaltıcı bir uçuştan sonra İstanbul'a indim. Cenazenün etkileri hala üzerimdeydi. Uykusuz, yorgun ve açtım. Ayrıca duş almam da lazım, yapış yapış hissediyorum.

Nerde kaldı beni alacak araba yaa... Murat mıdır nedir avukata arabanın beni alacağını söylemiş. Yarım saattir burda dikiliyorum resmen. Hayır bunlar yetmiyormuş gibi dış hatlardan geldiğimi gören taksiciler " taksi, gitmek,bi yere ,ucuz... " gibi saçma sapan şeyler söylüyolardı olmayan ingilizceleriyle... Haa! Bir de Türkçe bilmediğimi laf atanlar da var tabi...

Yeteri kadar sorunum olmasa şuan bunlardan birini öldüresiye yumruklardım ama düşünmek için bile çok yorgunum.

Artık dikilmekten yorulmuştum. Yqnımda getirdiğim tek valizin üzerene oturup ' Murat Bey' aramak için telefona sarıldım. Telefon uzun süredir çalıyordu ama kimse açmaya tenezzül etmemişti. Tam sıkılıp kapatacağım sırada çok lüks siyah bi araç önümde durdu. İçinden uzun boylu, fit, kırklarının başında, yakışıklı sayılabilecek, sert mizaçlı bir adam indi. Çalan telefonunu çıkarıp "Alo" dedi. Kulağımdaki sesle aynı anda...

Göz göze geldiğimizde, yüzündeki sertlik bir anda kaybolup, yerine aynı babamınki gibi güven veren bir gülümse yayıldı. Bana doğru büyük adımlarla gelirken valizin üzerinden kalktım. Uzattığı elini sıktığımda bana mükemmel bir ingilizceyle " Araba gelmediği için üzgünüm. Baban seni bana emanet ettiği için kendim gelmek istedim ama bazı işlerim çıktı. Tekrar özür dilerim." dedi.

Ona farkettirmeden gözlerimi devirdim ve Türkçe olarak " Sorun değil, sadece yorgunum. Başka bir sorunum yok" dedim.

Yüzünden bir şaşkınlık dalgası geçti ama sadece iki saniyeliğine. Sonra olayı çözmüş, ukala bir sırıtışla " Doğru ya annen Türktü." dedi. Cidden mi yani daha yeni kaybettim onları ve sen onları mı hatırlatıyorsun bana? der gibi baktım. Evet böyle bakabiliyorum. Hiçbir şey söylemeden arabaya doğru yürümeye başladım. Araba çalıştığında başım çatlamak üzereydi.

Murat dumadan konuşuyordu. Bir de kadınlara çok konuşur derler. Hıh! Ne dediği umrumda değildi. Onu dinlemiyordum bile. Susmayacağını anladığımda lafa atladım. Bu arada o " ...bence evi beğeneceksin senin için her şeyi halle..." diyordu.

" Babamın yolladığı mektubu alabilir miyim artık? Zaten aldıktan sonra Amerika'ya döneceğim" dedim. Yüzündeki babacan ifade bir anda yok oldu ve beni bile korkutabilecek bir sertlikle " Baban seni bana emanet etti hiç bir yere gidemezsin ayrıca mektubu da şirketi devraldığında alacaksın. Yoksa avukatınız söylemedi mi? " dedi.

Dalga geçer gibi söylediği yetmiyormuş bir de şirketle birlikte alıcakmışım mektubu... Eee ne halt yemeye geldim ben buraya... Tam ağzımı açıp bağırmaya başlıyacaktım ki adamın bir şuçu olmadığını farkettim, bunlar hep vasiyet yüzündendi. Sustum ama hala sinirden ölüyordum. Dayanamayıp yanımdaki karartılmış cama yumruk attım. Cam bir anda paramparça oldu. Murat şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Önce cama sonra da elim baktı. Sinirlerim başıma hep dert olmuştu zaten. Yine kendime hakim olamadım, kahretsin. Yaptığımdan dolayı mahcup bir şekilde özür diledim.

O ise şaşkınlığından kurtulup, haylaz bir gülümsemeyle bana " Spor odasının duvarlarını Allah'tan cam yaptırmadık" dedi.

İstem dışı ağzımdan bir kıkırtı kaçtı. Uzun bir süredir ilk kez içtenlikle gülümsüyordum sanırım.

Yaklaşık 2,5 saat sonra ' naparsın İstenbul trafiği' aynen neyse büyükçe bir evin önünde durduk. Amerikadaki evime benziyordu, sadece bu ev 4 katlıydı. Murat " Burası senin evin, okuluna yakın şoför seni okula götürüp getirecek ama istersen garajda bir kaç araba var kendün gidip gelebilirsin. Ayrıca istediğin yere gitmekte, istediğini yapmakta özgürsün yalnız bana haber verirsen sevinirim. Ha bir de eğer arabaları beğenmezsen istediğin modeli almakta serbestsin. Hadi şimdi evi gezelim gel hadi! " dedi.

Asghar & IsrâhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin