𝘸𝘰𝘮𝘢𝘯 𝘪𝘯 𝘢 𝘸𝘩𝘪𝘵𝘦 𝘥𝘳𝘦𝘴𝘴

32 4 2
                                    

1925

Ne güzel bakıyorsun? Seni görünce düşündüğüm tek şey dalında birkaç tüylü şeftali, yaz, güller ve dikenler... Aklımda, dilimde, damağımda böyle şeyler uyandırıyorsun. Bedeninse köpük gibi uçuşkan, sen ise bir toz bulutu. Benim bedenimde, sözcülerimdesin... Öylesine dolu dizgin yaşıyorum ki seni, kimseye benzemiyorsun. En çokta ona, aradığım burada sanki, kollarında vücudunda. Benimle paylaştığın o güzel çocukluk anılarında. Ah aşkım, her şeyin öyle güzel ki... Gençlik, güzellik kokuyorsun. Çilek, portakal, dalından limon kokuyorsun. Turunçsun, vişnesin, greyfurtsun. Ekşisin ama tatlı...

Ellerim bacaklarındayken, yataktayız. Üstünde mini askılı bir elbise, beyaz renk. Sana nasıl yakıştığını anlatamam. Kendini ancak benim gözümden görseydin anlardın bebeğim...

- Seni düşünmekten başka hiçbir şey yapamıyorum. Bu yüzden yeni bir romana başladım.

- Gerçekten mi?

- Evet, bu roman senin olacak. Seni ne kadar sevdiğimi aklından çıkarma, hiç unutma diye yazıyorum...

Dişlerini göstererek gülerken dudaklarımı öptü.

- Sen benim hayatımın aşkısın ve hepte öyle kalacaksın. Sen de beni unutmayacaksın değil mi?

Yatakta kucağımda bana üstten bakarken eğilerek bir kez daha öptü beni, ellerini yüzümde gezdirdi.

- Asla, seni unutmam artık imkansız...

Ardından Bay Hwang dolu kadehine çarptı. Kadeh yüksek bir sesle yerde paramparça olurken elim ayağım boşalmıştı. İrkildim. Bay Byun'la saniyeliğine göz göze geldik. Şişeyi elimden bıraktım.

- Baba, iyi misin? Rachel'i çağırayım bekle.

Bay Hwang tek kelime etmedi. Üzerine gelen şarap lekesiyle odadan çıktı.

- Baba, nereye?

Joon Seo peşinden gitmek için ayağa kalkarken önünde durdum.

- Biliyorsun, bu konu açılınca kötü oluyor. Bırak biraz yalnız kalsın...

Omuzlarından tutarken yerine oturdu. Ben de yerime geçerken Baekhyun başını öne eğdi.

- Afedersin. Çok ayıp ettim gerçekten...

- Sorun değil Baekhyun. Babam bu ölümü hala atlatabilmiş değil. Annemi çok özlüyor...

Bay Byun üzülmüştü. Ancak bu kelimeler ağzından çıkarken gördüğüm ifadeler bambaşkaydı. Belki de ben yanılıyordum.

- Bayan Anna çok güzel bir kadındı. Beyaz Elbiseli Kadın'ı unutmak mümkün mü?

Aniden öksürük tuttu. Zerdeçal boğazıma kaçarken bir yudum suyumdan aldım.

- Biliyor musun, biz de Taeyeon'la bundan bahsettik. Yeni romanımda babamın romanından ilham alıyorum.

Bay Byun ise çorbasını bitirmişti. Ortadaki yemeklerden tabağına biraz koydu. Düşünceli görünüyordu.

- Hayatım, izninizle. Hemen geliyorum.

- Hayatım, giderken babama da bakar mısın rica etsem?

- Tabii. ~

Başımı hafif eğerek tebessüm ederken sandalyemi arkaya çekip masadan kalktım. Koyu tahta kapıları iki yana doğru açtım. Kapattığım sırada Bay Hwang arkamdaydı. Karşımdaki koltukta oturuyordu.

𝐸𝑓𝑓𝑒𝑐𝑡 𝑜𝑓 𝑅𝑒𝑎𝑙𝑛𝑒𝑠𝑠 | baekyeon ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin