Hyunjin'in attığı konumdaki kafeye ulaştığımda vakit kaybetmeden kapıyı açarak içeriye girmiştim. Tahmin ettiğimin tam tersine küçük ve tatlı bir mekan olduğunu gördüğümdeyse kısa süreliğine de olsa şaşırmıştım.
Çünkü buraya gelirken Hyunjin'in bana pavyon konumu atmış olabileceğini bile düşünmüştüm...
Masalarda hızlıca gözlerimi gezdirdiğimde çok geçmeden aradığım kişiyle göz göze gelmem üzerine o tarafa doğru yönelmiştim. Ben masaya yaklaşırken ayağa kalkan Hyunjin'i hızlıca süzdüğümde onun da tıpkı benim gibi siyah bir kot pantolon giydiğini görmüştüm. Benim beyaz düz tişörtümün aksineyse onun üzerinde beyaz ince bir gömelek vardı. Gayet sade olmasına rağmen bir o kadar da şık görünüyordu.
Hyunjin'i süzme işlemimi bitirdikten bir iki adım sonra yanına vardığımda yüzündeki büyük gülümsemeyle beni izleyen Hyunjin çekingen bir tavırla aramızdaki mesafeyi kapatmış ve kollarını belime dolamıştı.
Beklemediğim anda gelen sarılma ile birkaç saniyelik bir şok yaşadıktan sonra kendimi hızlıca toparlamış ve ellerimi belime sarılıyor olmasına rağmen vücutlarımız arasında mesafe olan Hyunjin'in sırtına çıkartarak onu kendime yaklaştırmıştım.
Böylece de kalp atışlarını net bir şekilde hissetmeye başlamıştım.
Sanki saatlerdir koşuyormuşçasına atan kalbini göğsümün üzerinde hissettiğim için gülümsediğim sıradaysa bu durumun kalbimi hızlandırmaya başladığını anlayıp telaşla Hyunjin'den ayrılmıştım. Ardından da bir şey söylemeden yanımızdaki masaya dönüp az önce Hyunjin'in oturduğu sandalyenin karşısındakine kendimi bırakmıştım.
Benim oturmam üzerine Hyunjin de karşıma yerleştiğinde yüzünde kocaman bir gülümsemeyle bana bakmaya başlamıştı.
Bana böyle bakıyor oluşu kalbimi neden hızlandırıyordu?
"Hoş geldiniz. Ne alırdınız?"
Yanımıza ne zaman geldiğini fark etmediğim garson önümüze menüleri koyarken konuştuğunda Hyunjin'in neden kalbimi hızlandırdığını düşünmeyi sonraya bırakmış ve hızlıca önümdeki menüyü açmıştım. Bu sırada Hyunjin de garsona biz karar verelim sonra sizi çağırırız temalı bir şeyler söyleyip onu yanımızdan yollamıştı. Bunun üzerine ben de önümdeki menüye odaklanmıştım.
Düşünceli şekilde incelediğim menünün üzerinde ince uzun bir parmak görmem üzerine başımı kaldırıp karşımda oturan Hyunjin'e bakmıştım. "Bunun tadı çok güzel. Eğer çilekli pastaları seviyorsan bayılacağına eminim." deyip gülümsemesi üzerine ben de gülümseyip "Severim." demiştim.
Bundan kısa bir süre sonra da garsonu çağırmış ve birer dilim Hyunjin'in gösterdiği pastadan, birer tane de amerikano istediğimizi söylemiştik. Normalde bana acı geldiği için amerikano içmeyi pek tercih etmesem de pastlarla iyi gidiyordu ve tabi Hyunjin'in favori kahvesinin amerikano olmasının da buna etkisi olduğunu söyleyebilirdim.
Kısa süre içinde siparişlerimiz geldiğinde tadını gerçekten de merak ettiğim pastamdan minik bir parçayı çatalımla alıp ağzıma atmıştım.
Ağzıma attığım gibi de Hyunjin'in "Nasıl, beğendin mi?" demesi üzerine ağzımdaki pastayı yutarken gülmüştüm. Daha pastayı yeni ağzıma atmışken tadını nasıl anlayabilirdim ki?
Pastayı yuttuktan sonra yüzümdeki gülümseme eşliğinde "Dediğin gibi, gerçekten de bayıldım." demiştim. Bunun hemen ardından Hyunjin'in yüzüne yerleşen gururlu ve 'ben demiştim' temalı ifade üzerineyse küçük bir kahkaha atmıştım.
"Keşke alnımın ortasına bir kamera yerleştirmiş olsaydım."
Hyunjin'in bana anlamsız gelen cümlesi üzerine ne demek istediğini sorgularcasına ona baktığımda "Normalde yanımdayken pek gülmüyorsun ama bugün sürekli gülümsüyorsun. Hatta az önce kahkaha bile attın. Eve gidip bunları tekrar tekrar izlemek isterdim." deyip az önceki cümlesini açıkladığında ağzımın şaşkınlıktan açılmasına engel olamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the feels ↦ hyunin ✔
Fanfictionjeongin: ben sana yumruk atmak için kucağına oturdum ya o sırada hissettiğim şey tahmin ettiğim şey miydi hyunjin 12.12.21 - 13.02.22