Kahve makinesine parayı attım ve ‘Cappucinno’ yazan butona bastım. Kahve bardağa dolarken bende ayağımla ritim tutuyordum. Yani sadece ayağımı yavaşça yere vuruyordum.
“Umarım video da yakışıklı görünüyorumdur.”
Sesiyle irkildim ve sesin geldiği tarafa baktım. Tam karşımda kahve makinesine yaslanmış bir şekilde bana sırıtan esmer çocukla göz göze geldim. İşte şimdi sıçtım…
***************
Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Donmuştum resmen. İrkilerek kendime geldim. “Ne videosu?” dedim, salağa yatarak. Dudaklarını yaladı ve kocaman bir sırıtış yüzünü kapladı.
“Kavganın videosu” diyerek bana biraz daha yaklaştı.
“Ne demek istiyorsun?”
“Güzelim, seni video çekerken gördüm. Hadi ama” diyerek sırıtmaya devam etti. Şimdi ne yapacağım ben? Umutla kurtulacak bir yol bulmak için etrafıma bakındım. Beynim durmuştu. O ise kıpırdamadan yüzüme bakmaya devam ediyordu. En iyi yaptığım şeyi yapmaya devam ettim. İnkâr etmek.
“Ben video falan çekmedim, saçmalama”
“Öyle mi?”
“Öyle.”
Dalga geçercesine kafasını onaylar biçimde sallayıp dudaklarını büzdü. Gerçekten çok yakışıklıydı. Bir süre duraksadı ve tekrar bana baktı. Bende ona bakıyordum.
“Peki.” dedi ve gülümseyerek yanımdan uzaklaştı. Derince bir nefes aldım ve geri verdim. Bu ‘peki’ hiç hayra alamet değildi. Kahveleri aldım ve koşar adım bizimkilerin olduğu masaya gittim. Kahvelerini verdim ve oturdum. Mira bana dönüp suratımı inceleyerek “Hayalet görmüş gibisin bu suratının hali ne? Bembeyaz olmuş” dedi.
“Onun gibi bir şey” diyerek kahvemden bir yudum aldım. İkisi de bana anlamamış ifadeleriyle bakıyorlardı. “Joseph gerçekten beni videoyu çekerken görmüş. Kahve alırken bana videoyu sordu” dedim. Mira bana şaşınca bakarak “Sen ne dedin?” diye sordu.
“İnkâr ettim” dedim, kısaca.
“Sana söylemiştim ben.”
“Of Mira, tamam haklısın. Oldu mu?” dedim ve somurttum. Sessizce duruyorduk. Robert öne eğildi ve “Artık geri dönüş yok. İnkâr etmeye devam edeceksin” dedi. Kafamı onaylarcasına salladım. Başka çözüm yoktu. Zilin sesini duyunca yavaşça ayağa kalktık. Sınıfa girdik ve yerimize oturduk. Hala burnum akıyordu ama sabahki halimden daha iyi durumdaydım.
Daniel ve Nico sınıfa şakalaşarak girdiler. Sanki sabah kavga etmemiş gibiydiler. Robert bize döndü ve “Ben size bu kavga onların normal halleri dememiş miydim?” dedi. Onaylarcasına kafamızı salladık. Sınıftan içeri müdür girince başımızı ona çevirdik.
“Çocuklar bugün seminerimiz var. Dersler olmayacak. Evinize gidebilirsiniz” dedi ve gitti. Sırıttım. Bugünün en iyi haberi olmalı. Çantalarımızı topladık.
Koridorda yürürken etrafımı inceliyordum. Bahçeye çıkınca bir çift gözle karşılaştım. Sırıtarak bizi izliyordu. Joseph.
“Mira şu Joseph bize bakıyor” dedim, Joseph’ten gözlerimi ayırmayarak.
“Aynen. Bakma, bakma.”
“Niye bakıyor ya?”
“Video çektiğini biliyor da ondan bakıyor. Boşuna başımıza bela açtın Öykü.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ChickLitEn büyük acı sevip de karşılık görmemek değil, sevip de karşılık görür gibi olduktan sonra aşkının paçavra edildiğine şahit olmaktır.