1

13.9K 1.6K 1.7K
                                    

Haiii, ben geldiiim <33 Giriş bölüme yaptığınız oy ve yorumlar için çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum cidden.

Bu arada hayal gücümün sınırsız olduğunu hep söylüyorum, bu yüzden mantık aramayın. Fantastik bir fic, doğaüstü olayların içerisinde bulunduğu bir fic olacağı için şayet bu tarz kurgulardan hoşlanmıyorsanız hiç okumayın. Çünkü ben kafama estiği şekilde yazacağım;)

Keyifli okumalar dilerim. Xx

**

Tek bir saniye bile tereddüt etmeden, birbirine bastırarak düz bir çizgi haline getirdiği dudaklarını usulca konuşmak adına araladı. "Busan, Busan doğumlusun. 24 yaşındasın, 1997 doğumlusun. Lise mezunusun, ufak bir kafede çalışarak para kazanıyorsun. Aileni 3 yıl önce trafik kazasında kaybetmişsin ve uhm, tek başına küçük bir evde kirada yaşıyorsun."

Gözlerim yuvalarından fırlamaya ramak kalana dek irileşirken, ağzım bir karış aralanmıştı. Şok içerisinde onun söylediklerinin hepsinin doğru olduğu gerçeği yüzüme tokat misali çarpmıştı. Siktir... İçimden koca bir ürperti geçerken, sertçe yutkundum. Bu nasıl olurdu? Sadece gözlerime bakarak benim hakkımda bu kadar gerçeği nasıl bilebilirdi? Tanrım, bu korkunçtu!

"S-sen nas-nasıl-" Kelimeleri bir araya getirip cümle kuramayacak hale gelmiştim. Kelimeler her geçen saniye dudaklarımdan bir adım öteye çekildikçe çekiliyor, deli gibi hızlanan nabzım neredeyse her bir uzvumda atıyordu.

Ensemden dökülen soğuk terleri iliklerime dek hissedebiliyordum. O keskin bakışların sahibine baktıkça korku tohumları dizi halinde içimi dolduruyordu büsbütün.

"Elini uzat, yolcu." dedi ağır ağır parmak boğumlarını masaya çevirerek yüzüklerin yarattığı müthiş gürültüyle masaya tıklattı parmaklarını. Korkudan deli gibi titriyordum, omuzlarım sarsılmaya başlamıştı. O derece kontrolsüz bir şekilde titriyordum karşısında.

"Korkma. İnsanlara zarar vermek için değil yardımcı olmak için yaşıyorum bu hayatı." Bedenimi saran saf korkumu üzerimden atabilmem ve rahatlayabilmem için son derece dingin bir sesle konuştu, tane tane vurgulayarak.

Pekâlâ. Ona mucize doktor diyorlardı, korkulacak bir durum yoktu. Herkese yardım etmeye çalışıyordu söylediği gibi. Ayağı kesilmek üzere olan bir adamı tamamen iyileştirmişti, bu yorumları okuyan kendimdim. Buraya gelme sebebim ondan korkmak değil, ondan yardım istemekti. Bana yardım eli uzatmasını beklemek için buradaydım.

Tüm bunları sadece gözlerime bakarak biliyor olması beni ürküten en büyük etmen olsa da, derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Buraya asıl gelme amacımdan sapmayacaktım. Tıpkı içeriye girerken yaptığım gibi, kendi kendime içimden bir problem olmadığını söyleyip telkin etmeye çalıştım.

"Elimi uzatırsam... Yakın bir zamanda ölüp ölmeyeceğimi görebilecek misin?" diye sorduğumda, üzerimde dolaşan parlak gözleri hafifçe kısıldı. Ardından başını beni onaylarcasına salladı.

Asıl buraya gelme amacımı kendime içimden hatırlatmaya devam ederken, tereddüt etmeye son verip titreyen elimi masanın üstüne onun büyük ve kemikli parmaklarına doğru uzattım.

Bileğimden yakaladığı gibi avcum gözlerine çarpacak şekilde elimi çevirip, parmak boğumlarımı masaya yasladığı diğer elinin üstüne değecek şekilde bıraktı. Parmak boğumlarım onun sıcacık elinin içine hapsolmuştu.

Kamburunu çıkaracak şekilde avcuma doğru iyice eğilirken kaşları gözleriyle birleşecek şekilde çatıldığında gergince yutkundum. Gerginliğim elle tutulacak boyuta ulaşmıştı. Gökyüzüne doğru tırmandıkça tırmanıyordu.

WIZARD • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin