good

768 62 44
                                    

"arabayı park ediyorum. ne durumdasın?"

"her an annem odaya gelebilir. bence biraz daha bekle."

"tören mi başlıyor?"

"hayır, annem hangi gelinliği seçtiğimi merak ediyor."

"nasıl yani?"

"nişanlımın ailesinin kendine özgü bir geleneği var. düğün günü, gelinin odasına 5 farklı gelinlik bırakılır ve eğer gelin doğru gelinliği seçerse, evliliğin yürüyeceği anlamına gelirmiş."

"doğru gelinliği kim belirliyor. yazı tura mı atıyorlar?"

"hayır, tekerleme söylüyorlar."

"şaka mı?"

"geleneklerin hangisi mantıklı ki?"

gördüğüm boş yere arabayı park ederken duyduğum sözcükler biraz da olsun moralimi bozmuştu. gelenekleri severdim. bir topluma ait olduğumu ve yanlız olmadığımı hissettirirdi. fakat belli ki jennie hiç de öyle düşünmüyordu.

"annem çıktı. törene son 10 dakika. plan nedir?"

"bulunduğun odanın fotoğrafını atar mısın?"

telefonuma saniyeler içerisinde gelen fotoğrafa bakarken amacım gelin odasındaki camın ne kadar işime yarayacağını çözmeye çalışmaktı. fakat gözüme takılan ayrıntıyla, kaçış planımı çoktan aklımda belirlemiştim.

"geriye kalan 4 gelinliğe ne olacak?"

"birazdan görevliler gelip alacak. niye ki?"

"kimseyi odaya alma. gelinlikleri ben çıkaracağım."

arabamdan indiğimde üzerimdeki ceketi düzelttim. bir düğüne aitmiş gibi gözükmek ve kalabalığa karışmak benim için önemliydi. aynı anda hem bir davetli, hem bir garson, hem de organizatör gibi görünmeliydim ki karşılaşacağım her probleme karşı bir yalan üretebilirdim. bu yüzden düz, siyah bir takım giymiştim.

personel için bulunan kapıya vardığımda jennie'nin verdiği şifreyi girip içeriye girmek kolay olmuştu. fakat kapı direkt olarak mutfağa açıldığı için kendimi kocaman ve soğan kokan bir kaosun içinde bulmuştum.

"yolu açın!"

bana doğru elindeki tepsiyle gelen garsonu görünce hızlıca mutfaktan çıkmış ve yerini bildiğim gelin odasına doğru ilerlemiştim. kapının önüne vardığımda hala beklemede olan aramayı yanıtladım.

"içeri giriyorum."

"tamam."

kapıyı açıp sessizce içeriye girdim. kapıyı kapatıp da arkamı dönene kadar gelini görmemiştim. fakat gözlerim jennie'yle buluştuğu anda tüm vücudumu saran heyecan karşısında bir süre duraksamıştım. olayın aksiyonu mu yoksa karşımdaki kadının güzelliği mi beni böylesine heyecanlandırmıştı bilmiyordum fakat içimden kendimi sadece aksiyon olduğuna ikna etmeyi başarmıştım.

"taehyung?"

"jennie?"

"oh, sesin telefonda daha ince geliyordu."

istemsizce yüzümde küçük bir gülümseme oluşmuştu. o anı hala hissedebiliyordum. yüzündeki masum ifade, hiç de birini düğünün ortasında terk edecek birine benzemiyordu.

"bunun bir iltifat olduğunu düşünmek istiyorum."

"nasıl rahat edeceksen."

omzunu silktiğinde daha fazla zaman kaybetmeden odanın büyük bir bölümünü kaplayan gelinlik modellerine doğru ilerledim. tüm gelinlikler cansız modelle gelmişti ve tüm modellerin altında tekerlekli taşıma arabası vardı. cansız modellerden biri, jennie gelinliği giydiği için çıplaktı. çıplak olan mankeni kenara koydum ve jennie'ye taşıma arabasını işaret ettim.

"üstüne çık. üzerini örtüyle örteceğim ve cansız bir manken gibi davranacaksın."

"wow, eğer mesleğinin üniversitesi olsa eminim ki derece yapardın."

"ve emin ol ki tezimi bu olay üzerine yazardım."

jennie gülümseyip arabanın üzerine çıktı. koltuğun üzerine atılmış uzun örtülerden biri alıp tamamen yüzünü ve belden aşağısı kapanacak şekilde örttüm.

"duvak takınca panik atak geçiririm sanıyordum ama bu örtü olayı beni rahatlattı."

"o kadar kaçmak istiyorsun demek."

"tahmin bile edemezsin."

istemeden de olsa yan odadaki damada üzülmüştüm. evlenme kararı verdiği kadın, resmen ondan kaçmak için adam tutmuştu.

"pekala, hareket ediyoruz."

ve böylelikle, mükemmel olduğuna emin olduğum planım harekete geçmişti.

getaway car •taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin