5

243 16 2
                                    

Zoraki iyi dedi yada diyebildi ve hemen önceden oturduğu yere döndü. Derin bir nefes aldım sırtımı ve kafamı ağaca yaslayıp şarkının outro kısmını dinleyerek gözlerimi kapattım. Şarkı bittikten sonra yüzüme düşen yağmur damlalarıyla diğer şarkının introsunda şarkıyı kapattım çünkü yağmuru dinlemek istiyordum. Az önce kollarımı sıvayacak kadar tahammül edemediğim bir sıcak vardı şimdi ise yağmur. Sonuçta Gök bu ne yapacağı belli olmaz. Yada neden yapacağı.Belki Bi çocuğun gökkuşağı dileğini gerçekleştirmek için,
Belki de yorucu bir günün ardından kahvesiyle yağmuru izlemek isteyen biri vardır, Belki... Felsefeci bir yazarın konusu bitmiştir, Yada sadece birileri kuaförden çıkmıştır.
Bu düşündüğüm şeye kendim de gülerek kafamı hafif salladım
Bilemiyorum. yada bilmek istiyor muyum, onu da bilmiyorum

Bildiğim tek şey ne yapacağı belli olmayan şeyleri sevdiğim.

Gökyüzü gibi belki sıcak güneşli bir havayken birbirimizin üzerine yağacak, birbirimizi serinletecektik

Kedi gibi belki... Belki onu sevmeme izin verecek bana çok az insanın sahip olduğu hayvan sefkatinden verecekti. belki de beni yanına yaklaştırmayacak tenimde, bedenimde yaralar açacaktı.

Belki... Neyse bu konuyla alakalı birsuru örnek verebilirim ama şuan tek istediğim şey yağmuru dinleyip toprak kokusunu ciğerlerime çekmek. Tıpkı o günkü gibi, o notu yazdığım o saatlerdeki gibi. Şuan oturduğum ağacın altı, yağmurun sürekli biryerlere yetişmeye çalışan insanların telaşlı koşuşturmalarini ortadan kaldırması

Hepsi bana o günü anımsatıyor

23.05.2018...

Normalde olsa böyle bir durumda göz pınarlarım kuruyuncaya dek ağlardım ama şuan sözümü tuttuğum için mutluyum. Olivia mads'i buldum şimdi ise geriye Oliver'ı bulmak kaldı.
Onu da bulduğum zaman inan bana pencereden atsalar bacadan geri gireceğim ophelia buna emin ol. Kardeşlerin bana emanet. Onlara canım pahasına sahip çıkacak ve koruyacağım. Ruhumu şeytana satmam gerekse bile.

İç sesimi ve yağmur sesini bölen bir telefon sesi duyuldu. Irkilerek doğruldum. Benden gelmediğini anlamak çok uzun sürmedi.

"efendim teyze"
...

"yağmurun yağdığının farkındayım dinmesini bekliyorum geleceğim"
...

"merak etme ağacın birinin altındayım"

...

"tamam merak etme"
...

"görüşürüz"

Saate baktım

17:48

Şu ana kadar çoktan toplantıdan çıkmış ve eve gitmiş olmam lazımdı. Evdeki kimseye haber vermemiştim daha fazla onları merakta bırakmanin doğru olmayacağına karar verip Ayağa kalktım, üstümü başımı düzelttim, boynumu sağa sola yatırarak kütlettim, burnumdan derin bir nefes alarak toprak kokusunu ciğerlerime doldurdum, çantamı aldım ve son adım olarak kulaklığımı taktım. Şarkı dinleyerek yola koyuldum ama kafam o kadar doluydu ki hangi şarkının çaldığından bile bi haberdim

"pardon"

Kocaman bir umutla hemen arkama döndüm. Ama maalesef o değildi

"bi fotoğraf çekilebilirmiyiz?"Hayal kırıklığımı belli etmeden kursağımda kalan umudumla kafamı salladım

***

"fotoğraf için teşekkürler"

Yaklaşık 4-5 sn yüzüme baktı

"iyi görünmüyorsunuz"

"yok gerçekten iyiyim hatta uzun zamandır bu kadar iyi olmamıştım sadece biraz dalgınım o kadar"

Kız anlayısla gülümsedi ve kafasını aşağı yukarı salladı.

-Olivia-

Hala şaşkınlıkla kalktım  ve yağmura aldırış etmeden yürümeye başladım. Yağmur oldu olası bana huzur verirdi. Ne zaman yağmur yağsa kendimi dışarı atar ordan oraya dolanır dururdum fakat yağmur bu sefer bana huzur vermek için değil de huzurumu bozmak için yağıyor gibiydi. Sesleri benzettim kesin diye kendimi avutmaya çalışsam da bu gün bulduğum notla ve  yaptığım telefon görüşmesiyle kendimi nasıl avutabilirdim ki. Telefonumu çıkardım ve nottaki adı ınstangramın arama kısmına girdim.

Ha

Mavi tik???

Ne

Olduğum yerde durdum ve aydınlandım. Adam büyük ihtimalle onunla fotoğraf çekinmek dışında konuşan birini gördüğü için o kadar şaşırdı. Bilmiyor ki ben çalışmaktan film izlemeye vakit bulamıyorum.
Omuzlarımı silkip Yürümeye devam ettim. Aklıma gelenlerle tekrar durup yumruklarımı sıkmaya başladım.
Nottaki isim Louis partridge ve ınstangramda ki louis partridge az önce ağacın altında konuştuğum aynı kisi miydi. Hemen attığı herhangi bir videoyu izledim.

Sesi... Telefondakiyle aynı kişiydi. Kafamdan aşağı akan yağmur damlaları gittikçe kaynıyordu sanki. Hemen telefon numarasını aradım. Bunlar ikna olmam için yeterli değildi. Kanıt lazımdı

Yaklaşık 2 defa çaldıktan sonra açıldı

-📞 alo

+📞louis partridge ile mi görüşüyorum

-📞buyurun benim

+📞 **** mağazasının oradaki çınara yakın mısınız?

-📞ne yapacaksınız

+📞 bir şeyden emin olmam lazım

-📞 15 dakikaya oradayım

Tam ağzımı açtığım anda telefon suratıma kapandı

-Louis-

Kiz yanımdan gittikten sonra ellerimi pantolonumun cebine soktum ve yürümeye devam ettim. Telefonum çalıyordu ama açasım olmadığı için çalmıyormus gibi  davranmaya çalıştım fakat artık inatla çalan telefonun sesi kulaklarımı tırmalamaya başlayınca sesli bir şekilde nefesimi verip telefonu cebimden çıkardım.

Telefonumun ekranındaki ne ara kaydettiğimi bile bilmediğim "Olivia Mads Arıyor..." yazısıyla beraber nefesimi tuttum ve heyecanımı belli etmeyerek telefonu açtım.

*malum telefon konuşması geçiyor burada*

Bir İngiliz beyefendisi gibi değil de bir dağ ayısı gibi davranarak telefonu kızın suratına kapattım. Yüzümde gereksiz bir sırıtış, hayat enerjisi dolu tempolu bir yürüyüş ve neredeyse gözüme girecek yağmur damlaları ile 10 dakika içerisinde bahsettiği ağacın altındaydik. İkimizde sırılsıklamdık ve anlam veremeyen şaşkın gözlerle birbirimizi süzüyorduk. Hızlı ve oldukça sesli bir yutkunmanın ardından nefesimi zorla da olsa toparlayıp sordum

"neyden emin olmak istedin"

"sen olup olmadığından"

"ne"

"o notu yazanın sen olup olmadığından, ablamın arkadaşının sen olup olmadığından"

Sesi titremeye başladı. Gözleri doluyordu. Ophelia'yı ne zaman düşünsem bende ağlamaklı bir hal alır zor konuşurdum. Onu anlayabiliyordum.

"bana, bize ulaşmaya çalışanın sen olup olmadığından"Sanki bir kelime daha etse ağlayacakmış gibi bir hali vardı. Sesi titriyordu ve onu kızaran burnu ıslak saçlarıyla çok daha sevimli bir hale sokuyordu. Dayanamadım ve nazikçe bileğini tutum kendime yaklastirdim. Göğs hızamin biraz yukarisindan kafasını aldırıp gözlerine baktı. Yakinligimizdan dolayı kafasını kaldırırken göğsüme sürten çenesi bi hayli üşüdüğü fikrine emin olmama yaradı.

Oysa benim ellerim, vücudum, yüzüm, tüm bu ıslak kıyafetler ve bu havaya inat alev alevdi. Ona hafifçe gülümseyip kollarımı beline sardım.
Yanağımı omzuna yaslayıp derin nefes alarak üzerime sinmesi için dua ettiğim parfümünü ciğerlerime ezberlettim. Ellerini sırtımda hissetmem çok zaman almadı. Ondan da karşılık alınca konuşmaya başladım

"burda opheliayı özleyen tek sen değilsin Olivia"

~ŞİŞE~ Louis Partridge Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin