lipstick on your face

610 70 11
                                    

merdivenlere gelmişti. kendini sakin olmaya zorlayarak minho'ya başıyla selam verdi.

minho da gülümseyerek kendisine karşılık vermişti. hyunjin ikilemde kalmıştı: sonraya mı bırakmalıydı yoksa şu an mı tanışmalıydı? şu an tanışsa çok mu zorlama olurdu?

kafası karışık bir şekilde yavaş adımlarla minho'nun önünden geçmek üzereydi ki minho'nun parmakları koluna sarılmıştı. hyunjin şaşkınlıkla minho'ya döndü.

"çok şık olmuşsunuz."

minho'nun parmakları kolunu hala bırakmamıştı ve aldığı ani itirafa karşı ne yapmalı, ne hissetmeli bilememişti hyunjin.

"teşekkür ederim, siz de öyle."

hyunjin boğazını temizleyip zar zor konuşmuştu. hafif bir tebessüm edip hyunjin'in kolunu bıraktı minho.

"tanışmak isterim, ben minho. lee know desem tanırsınız belki."

hyunjin içinden 'zaten biliyorum,' diye geçirdi.

"ben de hyunjin, modelim. memnun oldum minho."

hyunjin ve minho derin bir sohbete dalmışlardı. kafaları çok uyuşmuştu ve hyunjin'in tüm gerginliği gitmişti.

ikisi de ayrı masalara oturmak üzere ayarlanmıştı gala sahibi tarafından. bu yüzden etkinlik başlamak üzereyken zor da olsa konuşmayı bitirdiler.

"after party olacak, katılacaksın değil mi?"

"evet, seni orada bulacağıma emin olabilirsin."

ikisi de kendi masalarına geçtiler ama gece boyunca bakışmayı ihmal etmediler.

ikilinin bu yakınlığı kameralara da yansımıştı. fanlar iki genci shiplemiş, ikisini de twitter dünya gündemine sokmayı başarmışlardı.

minho, hyunjin'i çok beğenmişti. belki de gördüğü en yakışıklı erkekti. hyunjin zaten minho'ya hayrandı.

hyunjin'in uzun bacakları, ince beli, dolgun dudakları ve bir ressamın elini andıran güzel elleri...

after party vaktine kadar hyunjin, minho'nun edepsiz düşüncelerinin başrolü olmuştu.

so it goes | hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin