1. Bölüm

14 2 1
                                    

Fotoğraf: Duru Öztürk

Kalabalıktayım. Baş döndürücü bu uğultuya eşlik eden çatal bıçak sesleriyle ortam daha da gürültülü hale geliyor. O kadar insanın arasında kendimi yalnız ve dışlanmış hissetmem normal mi? Herkesin yüzünde büyüklü küçüklü birer gülümseme, şık ve özenilmiş kıyafetleriyle adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Aileme normal bir gün gibi gelen ama bana oldukça sıkıcı ve saçma görünen bu sosyete davetleri iyice canımı sıkmaya başladı. Burada kimsenin kimseyi önemsediği bile yok, bu herkesin yapmacık tavrından belli zaten. Peki bunları gören tek ben miyim? Yapmayın Allah aşkına, bu kadar gözlerinizi kör etmiş olamazsınız değil mi?

En sonunda dayanamayacak gibi hissedip lavaboya gitme bahanesiyle hava almak için kendimi şatafatlı salonun dışına attım. Psikolojik midir bilmem işte şimdi nefes almaya başladım sanki. Etrafta görünürde kimse yok. Lavaboya doğru ilerledim ve kadınlar tuvaletinin kapısının önüne geldim. Tam içeriye gireceğim sırada erkekler tuvaletinden ortama oldukça yabancı görünen birisi çıktı.

Kapılar yan yana olduğu için kısa bir an göz göze geldik. Baştan aşağı siyah giyinen bu kişi hemen hemen benim yaşlarımda olsa gerek. Peki bu kılıkla burada işi neydi acaba? Ben ona bakmayı sürdürürken, onun nereye baktığı hakkında bir fikrim yok. Dudakları hariç yüzü görünmüyor. Bir ara ağzı hafifçe aralandı ve bir şey diyecek gibi oldu ama çok geçmeden vazgeçmiş gibi kafasını hareket ettirdi. Daha fazla vakit kaybetmeden ardında bıraktığı parfümünün kokusuyla hızla yanımdan uzaklaşıp gözden kayboldu.

Parfüm kokusu başımı döndürüp 1-2 saniye sersemlememe sebep oldu. Kaliteli bir koku olsa gerek. Gözlerimi hızla kapatıp açıp kafamı hafifçe sağa sola sallayıp az önceki sersemlikten kurtuldum. Lavaboya girdim ve oyalanabileceğim kadar oyalandıktan sonra istemesem de artık salona geri dönmem gerektiğinin farkındayım. Son kez aynada kendimi inceleyip lavabodan çıktım ve salona doğru ilerlemeye başladım. Yolda hızla bana doğru gelen annemi görünce istemsizce gözlerimi devirdim. Söylenerek yürümek yormuyor muydu cidden onu? Bu enerjiyi nereden buluyor hiç anlamıyorum.

''Tatlım nerede kaldın? Konuşmalar yapılıyor fotoğraf çekimine az kaldı, insanlara bizi küçük düşüreceksin. Selma'nın kızlarının konuşmalarını görmeliydin, ah o kadar tatlıydılar ki...''

Buradan sonra annemin konuşmalarına daha fazla kulak vermedim. Çünkü inanın her zaman söylediği aynı saçma şeyleri söylemekte ısrar ediyor. Yol boyunca susmayan annem benden bir cevap alamayınca en sonunda pes etti ve salona girerken ani bir yüz ifadesi değişimi gerçekleştirdi, yüzüne her zamanki tebessümünü takındı ve beni de peşinden beraberinde sürükledi.

Masamızda tekrar yerimizi aldık. Daha doğrusu ben almıştım çünkü annem 10 saniye durmadan yine başka masaya son zamanlarda çıkan dedikodular hakkında konuşmaya gitti.

Gecenin ilerleyen saatleri sıkıcılığını korumaya devam etti. En azından benim için. Halimden de anlayacağınız üzere 22 yaşıma rağmen hala ailemin (daha doğrusu annemin) zoruyla istemediğim şeyler yapmak ve istemediğim yerlerde bulunmak zorundayım.

Okulumun son senesi olmasına rağmen annem bana bir türlü rahat vermek bilmedi. Maddi durumumuz iyi diye okulumun bir şekilde bitebileceğini zannediyordu. Bu 4 yıldan fazla sürse bile. Neden diye soracak olursanız bizim zaten bir holdingimiz ve oteller zincirimiz var olması. Ben orada çalışabilirdim. Diğer bir seçenek çalışmayadabilirdim. Tabi bunların hepsi annemin hayal dünyasından ibaret.

Ben ne olursa olsun her zaman kendi ayaklarım üzerinde durmak istedim. Yıllar önce izlediğim yabancı bir diziden esinlenerek inşaat mühendisliği okumaya karar vermiştim. Bunda başrolün etkisi çok yüksekti. Şimdi de bitirmek üzereyim. Diziden bahsetmişken: Her zaman bir numaram olarak yerini koruyacağına fazlasıyla eminim.

Yanıma gelen garsonla daldığın düşüncelerden tekrar o sıkıcı atmosfere geri döndüm. Garsonun "İçecek alır mısınız?" diye sormasının üzerinden 5-10 saniye geçmişti ki nihayet kendime gelip "Hayır, teşekkürler" diyebilmeyi akıl ettim.

Sahneye bu unutulmaz gecenin yaratıcılarından Meltem Hanım çıktığında, önündeki kürsüye de ara ara bakarak kapanış konuşmasını yapmaya başladı. Dakikalar benim için son derece ızdırap verici geçerken herkesin gözü sahnedeydi. Bir kişi hariç. Oda ben.

Salonun çift taraflı, şatafatlı çıkış kapısı açılırken Meltem Hanım'da son teşekkürlerini yapıyordu. Kulağım sahnede olsa bile sağ taraftan gelen hareketlilik bir tek benim ilgimi çekti. Görevliler kapıyı açıp kaybolduğunda kapının önünden hızlıca biri geçti. 2 saat önce tuvaletten çıkan kişi değil miydi bu? Çıkışa doğru gittiğini tahmin ettiğim adam neden ön kapıyı değil de acil çıkış tarafını kullanmıştı?

Tam arkasından ben de haraketlenmiştim ki salondaki herkes alkış tutmaya başlayınca olduğum yerde durdum. Bir tuhaflık olduğunu çaktırmamak için ben de onlara eşlik ettim.

Kafamı kapıya bakmaktan henüz çekemedim. Baştan aşağı siyah giyinmişti. Siyah ayakkabı, siyah kot pantolon ve siyah kapüşonlu sweat. Kapüşonu kapatıp burnuna kadar indirdiği için dudakları harici yüzünü göremedim.

Oldukça sıkıcı geçen gecenin sonunda böyle bir sürpriz beklemiyordum. Bu adam, buraya her şeyiyle yabancı bu adam kimdi ve neden buradaydı?

🌸 🌸 🌸 🌸 🌸

Merhaba, hikayeyi nasıl buldun? 🙃Umarım heyecanlı bitirmişimdir bölümü. Yorumlarını bekliyorum. 🧚🏻‍♀️

Sosyeteye ait deliyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin