"E-efendim? Seni nereden hatırlayabilirim?" dedim onunla ilgili hiçbir fikrim yokmuş gibi. Yüzünde acayip bir hayal kırıklığı ifadesi oluştu. "O gün sen de aynı şeyi hissetmedin mi?" "Nasıl, sen birşeyler mi hissettin?" Çocuk birden o hüzünlü ifadeyi yok ettim ve gözleri doldu, çok mutlu görünüyordu. "Evet, evet ben çok farklı şeyler hissettim, ya sen?" "Ben de, daha doğrusu ben birşeyler gördüm." "Ama önemli bir şey gördün değil mi? Lütfen öyle olsun. Ne gördün?" "Önemli hissettiren bir şeydi, gelecekten Bir an gibi. İkimiz vardık..." "Anladım, sesini alcalt lütfen ve benimle gel." Kütüphanenin bahçesinde birkaç çardak ve banklarin bulunduğu ağaçlı bölgeye doğru yürümeye başladı, bir yardan beni kaybetmek istemiyormuş her an kacacakmisim gibi narince bileğimden tutuyordu. Kocaman bir ağacın altında kısmen gizlenmiş olan çardağa oturduk. Ve bana "Karavanda birlikte oturduğumuz bir an miydi bahsettigin?" Olanlara hala anlam veremezken daha abartılı bir şaşkınlıkla "Evet" dedim, agzim acik kalmisti. "Anladim, ama görüntüler kadar, hatta daha fazla, hissettiklerin önemli. Sahnenin nasil bir havasi vardi, neler hissediyordun?" Hissettiklerim çok netti, olay anında beni vuran kısım zaten onunla güçlü bir sevgi bağımız oldugunu suphesiz ve yoğun bi sekilde hissetmis olmamdi o yuzden biraz utanarak da olsa boylesine nadir ve onemli bir durumda durust olmam gerektiginden şöyle söyledim "Açıkçası son derece huzurlu bir ortam hakimdi, sanki bu geçici dünyada tüm anlamsal, varolussal sorunlarımızi cozmusuz, birbirimizde her insanin hasretini duyduğu karsiliksiz ve tamamen emin olduğumuz o sevgiyi bulmuş, dünyada birbirimizi en iyi biz anlamışız, hem de aşikmisiz-bu kadar derin ve kuvvetli sevgiden sonra zaten sasirilmayacak sekilde-. Ama fırtınalar geride kalmis, dingin, diger dunyalarda da beraber olacagimiza emin olmanin verdigi sakinlik ve huzurla beraberdik. Karavanla gezen, maceracı bir genç çiftten fazlasıydık." Gözümde ayni sahne canlanmisti bu uzun cumleleri kurarken, Gözüm de yerdeki dal parçasına dalıp gitmişti. Bunlari o gun aynen analiz etmis ama kendime böyle guzel acıkklayamamistim sahneye dair asil hislerimi, daha cok olayın etkisindeydim ve ne yasadigimi cozmeye calisiyordum. Bu sırada çocuk benden gözünü ayırmadan pür dikkat dinlemisti, sözlerim bittiğinde etkilenmişe benziyordu. "Ben de buna benzer şeyler yaşadım. Nutkum tutuldu inan... Sana güveniyordum, her zorluğu aşmış gibiydik. 25 yaşında birer yetişkindik, çocukluğumuz bizi terketmis ama biz yepyeni maceralara aydınlık bir kapı acmistik sanki. O sonsuz denizi izlerken tek sen vardin yanimda dunyalara bedeldin. " Söylediklerimiz birbiriyle ilk defa konuşan iki yabancı için oldukça tuhaftı ama ikimiz de 'bu hisler yalnizca o anlikti ve gelecege aitti kesinlikle suanla ilgisi yok' minvalinde telaşlı bir açıklama yapma gereği duymadık. Belli ki deneyimledigimiz o tuhaf an neredeyse ayniydi, empati yapmak hic zor olmadi. Ama karsilasmamiz bastan beri alisilmadik ve beklenmedik oldugundan bu kısa sessizlik anında çocuk biraz normale donmeyi ummus olacak ki "Ben Fatih bu arada" diyerek konustuklarimizin ağırlığını hafifletti. "Ben de Sude." "Memnun oldum" dedi neredeyse mirildanarak. "Peki, bu gordugumuz seylerin bi anlami var mi? Sen daha once böyle seylerle karsilasmis gibisin " dedim. "Hayir, ben 1 ay önce seninle goz goze geldigimizde ilk defa oyle bisey yasadim. Şaşırdım elbette ama pek sorgulamadim ve onemsemedim, belki dünden kalma oldugum icindir deyip uzerinde durmadim. Ama bir arkadasim, az once yanimda gordugun, laf arasinda o an hissettiklerimden bahsedince bana boyle seylerin mumkun fakat cok nadir oldugunu soyledi." "Neymiş ki bunlar? Halisünasyon gibi mi?" "Hayır, öyle bir şey değil, insanin geleceğini görmesi zihin oyunlarının ötesinde, çok daha derin bir mevzu. Geleceğe yönelik bir dejavu gibi ama ondan çok daha fazlası. Çünkü Geleceğe dair herhangi bir gerçeklikten emin olmak, bilmek mümkün değil. Arastırdığım kadarıyla 1000 yılda bir ancak 2 kişinin başına gelirmiş. Tabi bunun bilimsel bir kaynağı yok, çokaraştırdımfakat sadece böyleefsanevi bazı yazitlardan bu kadar bilgi bulabildim." "Hmm. Ama ya gerçek değilse? Evet biz tamamen gerçek olduğunu hissettik ve inandik ama belki de 25 yaşına geldiğimizde öyle birsey olmayacak." "Olmak zorunda değil, yalnızca bu evren için. Ama her an ortaya çıkan milyarlarca paralel evrenden birinde tam orada durup o anı kanli canli yasadik, belki de onlardan biri gösterildi bize." Güneş batmak üzere, gökyüzüne son turuncu pembe ışıklarını yansıtıyor eve gitme vaktinin geldiğini gösteriyordu usulca. Kütüphanede 1 saat harcamışım zaten. Çocuğun son söyledikleri son derece düşündürücüydü, havada bırakmak istemedim ama bir an sessizliğe burunmustum. Sonra, "Çok farklı bir bakış açısı hem de durumu aciklayabilecek bir teori. Sevinmeli miyiz, bu güzel bi sey mi bilmiyorum ama önümde milyonlarca kapı açılmış gibi hissediyorum. " "Suan bana da en mantıklı gelen bu. Ama asıl aklımı kurcalayan neden soru neden biz? Bu kadar nadir bir olay..." İstemsizce sırıttım, sıradan ve gösterişsiz, ilginc hir hayati olmayan hatta berbat bir lise hayati geçiren bir genc kizdim yalnizca "Seçilmiş kisi falan olamayiz herhalde" dedim gülerek. Çocuk ise kafasini kaldirip düşünceli şekilde gökyüzüne -aslinda cardagin tavanina- bakti "Bilmiyorum, neden olmasin ki?" Diyerek ic gecirdi. Hayal dünyasında yaşayan biri mi acaba diye gecirdim aklimdan. "Ankaranin bir semtinde iki siradan ve birbirinden alakasiz liseli secilmis biri olabilir mi? Neden secsinler, hem secilen kisinin büyük sorumlulukları ve amaci olur. Oyle seyler yok, gun ortasinda hayale benzer bisey gorduk ne de olsa, nasil bir amaca hizmet edebilir ki bu?" "Dünyayı kurtarmamiz gerekir belki" dedi çocuk yari ciddi yari alay edercesine. Ben de gülümsedim buna karşılık, sonra "Yalniz olmadigimin haberini verdigin icin tesekkurler, simdi benim gitmem lazim" dudaklarimi birbirine bastırdim gittigim icin mahcup oluyo gibi. "Peki, hoşçakal " dedi ve ben elimde hazir tuttugum cantami bir omzuma takip kalkıp yola koyuldum. Fatih de benden sonra arkadaşının yanına geri döndü herhalde.
Eve gittiğimde aramızdaki konuşma aklımda dönüp duruyordu, hem onu hem olanları anlamaya çalışıyordum. Neden benim başıma gelmişti, çocuk hiç düşünmeden nasıl cesaret edip benimle hemen konuşabilmişti? Tüm olanları en baştan defalarca kez düşünüp sorgularken bir yandan üstümü değiştirip kendime yemek hazırladım, sevdiğim bir diziyi açıp her günkü gibi yeme faslını-bugüne kadar sıradan bir okul gününde keyif aldığım en önemli aktiviteyi- uzattım. Dizi sardıkça yiyecek bir seyler çıkardım. Sonra odama geçip ders çalışmaya başladım. Gel gör ki ders çalışmak hiç bu kadar heyecanlı olmamıştı, tam odaklandigim an hayatımın sıradan akışının bir iki günlüğüne de olsa bozulduğunu hatırlıyor ve onu düşünmeye başlıyordum. Zar zor 3 saate tamamladım bugünkü çalışmamı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEKTEN SPOİLER
FantastikGeleceği gördüğünün farkında bile değildi, iradesi dışında beklenmedik bir anda kendi kaderini görmüştü ama kötü hissediyordu, gizli ve yasakli bir yere girmis, gormemesi gerekenleri gormus gibi..