Güneşli olmasına rağmen soğuk bir sonbahar günüydü. Saatler öğleden sonrayı gösterirken şehrin işlek yerlerinin aksine bura çok sessizdi ama alışkın olduğu bir ortamdı.Bu yüzden rahattı Jungkook.
Kolay kolay kimsenin cesaret edip giremeyeceği, pencereleri kapıları sökülmüş eski bir binaydı. Sokakta kalan insanlara göre uyumak için oldukça ideal bir mekandı, Jungkook için de sakinliği ve kafasını dinleyebileceği bir yerdi.
Bu yüzden buradaydı, kulağındaki kulaklıktan gelen yüksek ses eşliğinde elindeki alkol kutuları olan poşetle oturabileceği güzel bir yer bulmak amacıyla binanın koridorlarında geziyordu.
İlk iki katı beğenmemesi sebebiyle üçüncü katta dolaşmaya başlamıştı ki kendisinden başka birinin varlığını hissetmesiyle duraksadı. Eli kulağındaki kulaklığı çıkarmak için hareket ederken artık temkinli adımlarla yürüyordu.
Kulaklığını çıkarmasına rağmen yüksek ses seviyesi nedeniyle, sessizliğin içine dağılan müzik sesi dışında bir ses daha çıktığında kaşları çatıldı. Taneke kutunun içinde sallanan metal bilye sesiydi, buralarda duymaya alışık olmadığı sesin ardından gelen sprey sesiyle boya kutusu olduğunu anladı.
Ses hemen önündeki koridordan geliyordu, elini kalın ceketinin cebine sokup yavaş adımlarını kim olduğunu görmek için biraz hızlandırdı. Koridorun köşesini geçer geçmez gördüğü uzun boylu adamla olduğu yerde duraksamak zorunda kalmıştı.
Adam kendisinin geldiğini bilmesine rağmen asla istifini bozmadan elindeki spreyi duvara püskürtmeye devam ediyordu. Jungkook gözlerini kısarken sadece sol profilini gördüğü adamı inceledi.
Teni esmerin belki en güzel tonuydu, kulağıyla aynı hizzada olan siyah saçları dağınık bir şekilde yanlara dökülüyordu, dolgun dudaklarını dişleri arasına sıkıştırmış olsa da yüzü çok ciddiydi, çene hattı keskin bir şekilde gözler önündeyken şekilli burnuna bakmadan geçemedi Jungkook.
Üzerinde siyah kısa kollu bir tişört vardı, çıplak kollarıyla havanın soğukluğunu aldırmasa da siyah kotunun bitimindeki botları tişörtüyle zıtlık içindeydi. Jungkook durmuş adamı incelerken asla bir tepki almamasına kaşlarını çattı.
Dünyadan kopmuş gibi duvarı boyamaya devam ediyordu. Yutkunup etrafı taradı, her yer toz içindeydi sökülmüş pencerenin yerindeki büyük boşluğu görmesiyle adımlarını oraya ilerletti.
Elindeki poşeti kenarı bırakıp kirli olmasına aldırmadan pencere boşluğuna oturup bakışlarını yeniden adama çevirdi. Boyu kendisinden uzun duruyordu, kendi boyunun 1.78 olduğunu hesaba katarsa karşısındaki adam 1.85 falan olmalıydı, boyunun uzunluğu yüzünden olmalı ki Jungkook'tan daha kalıplıydı.
Kendisinin de ufak tefek bir şey olmadığı da düşününce bu adam genele göre oldukça kalıplıydı. Sadece bu değil yaşı da kendisinden büyük duruyordu, belki 3-4 yaş diye düşündü Jungkook.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beltza
FanfictionGraffiti çizerken yanına gelip kendisini izleyen adama hiçbir şey diyemiyordu Taehyung. Bu yaptığının dünyanın en doğru kararı olduğundan o dakikalarda habersizdi çünkü tek hissettiği üzerinde dolaşan kahverenginin en güzel tonuna sahip gözlerdi. 01...