2 | Seni Buldum |

293 58 1
                                    

Konuştuğumuz gibi Etiler Kafe'de buluşmuştuk. Burası genelde gençlerin takıldığı ortalama bir yerdi. Okul çıkışları uğrayan çok oluyordu, ben de zamanında uğradığımdan biliyorum. Eski bir mekandır. Güzelliğini ve ortamını kaybetmediği için hâlâ da uğruyordum.

Merve benim eski hâllerim gibiydi. Cıvıl cıvıldı; giyiminden tutun konuşmasına kadar. Hayatının bazen toz pembeden ibaret olduğunu düşünüyordum. Eğer değilse de, bu kadar belli etmemesi takdire şayandı. Sahi, bizler de genelde böyle yapmıyor muyuz? Sayamadığım kaç bin tane maskemiz var. Bu maskelerin altında ne gerçekler yatıyor da çaktırmıyoruz. Merve sadece profesyonel.

Geçen günkü gibi sigarasını yaktı, güneşe kaçan saçlarını omuzlarının ardına attırıp bir nefes çekti dalından. Bense soğumasını bekleyemediğim Türk kahvemden ilk yudumumu alarak dudaklarımı ıslatmıştım. Aramızdaki sessizlik benim sesli yudumumdan dolayı bozulmuştu. Merve'nin dudakları arasında yine gülümseme yer alıyordu, beni de etkiliyordu.

"Anlat bakalım Dolunay, yaş kaç senin ya? Neden oradasın?"

O anlatırken paketimden bir dal alıyordum ben de. Aldığım dalın ucunu ateşe verdikten sonra, parmaklarım arasında yer almıştı. Buruk tebessümle cümlesinin sonuna kadar bekledikten sonra, aralandı dudaklarım hafifçe.

"Yirmi yedime gireceğim be, Merve."

"Çıtırsın yani."

"Yok, o çıtırlığımızdan eser kalmadı kızım."

Merve'nin gülüşleri anlık olarak kulaklarımın pasını silerken gülüşüne karşılık verdim. İyice külleşen sigaramın farkına varıp dudaklarımın arasından ciğerlerime yolladım zehrini. Duman burnumdan havanın özgürlüğüne karıştıktan sonra yutkundum.

"Küçüklükten beri müziğe hep ilgim vardı. Hep bir konser verme hayaliyle yanıp tutuşurdum. Annem ve babamlara şarkılar söylerdim dünyaca ünlü bir kızmış gibi. Yaş geçtikçe eğitimler almaya karar verdim, sonra bu bar fırsatım oldu. Tek para kaynağım resmen."

Merve ikinci sigarasına başlamıştı bile, ben konuşmaktan sigaranın yarısını kül etmiştim. Daha üçüncü nefesimde bitmişti sigaram. Kahvemden yudum alırken yeniden karşımdaki güzelin sesiyle kendime geldim.

"Erkek arkadaşın sorun etmiyor mu? Hani barlar falan, normalde ederler, bilirsin."

Kafamı salladım son cümlesini onaylarcasına. Saniyeler içinde geçmişe gidip gelmişti zihnim. Bir yaranın acıması saniyelerin içindeydi. Eskisi gibi acıtmıyordu ama sızlamaları henüz geçmemişti. Hani, mevsim geçişlerinde yara izleri sızlar ya, aynen öyle.

"Ben üç sene önce küstüm öyle şeylere. Yok yani hayatımda biri, rahatım."

"Neden küstün? Çok da güzel bir kızsın."

"Merve, ben de bir ara her şeyin güzellik olduğunu sanıyordum. Hiç iyi hissetmiyordum, sonra kendimi değiştirdim. İyiyim sandım ama değilmişim. Güzelliğin bi' çaresi yokmuş. Bir insan birini sevince zaten dünyanın en güzel insanı olarak gözüküyor. Galiba hiç sevilmedim."

"Kim bu adam, ne yaptı sana bu kadar?"

Bir dal daha yanıp tutuşurken parmaklarımın arasında, duman bir sis bulutu gibi kaplamıştı önümüzü. Kahvemi yudumlamanın ardından bakışlarım yeniden Merve'yi bulmuştu.

"Bilmem, bunu ben de ona sormak istiyorum. Bana ne yaptı? Neden gitti, bilmiyorum. Sen öğrenirsen bana da söyle."

İkimiz de bir kahkaha patlatıp başka konuların olduğu sayfayı okumaya karar verdik. Onun hakkında az çok bilgi sahibi olmuştum. Yirmi dördüne yeni girmiş, edebiyat mezunu biri. Ben gibi yalnız kurt. Benden daha çıtır, hem de oldukça çekici bir arkadaş. Yalnız olmasına şaşırmıştım, tıpkı onun gibi.

Sohbetin dibine vurmuştuk bugün. Beni evime bırakırken bile birbirimizi tanımıştık. Bana bir saatlik olan uzak bir yerde oturuyordu kedisiyle beraber. Benim de bir kedim olmasını istemiştim hep ama vaktim olmadı hiç.

Eve vardığımda hazırlanmam gerektiğini fark etmiştim, saat yaklaşıyordu ve ben hâlâ evde oyalanıyordum. Çantama kıyafetlerimi tıkıştımış, makyajımı evde yaparak kendime vakit kazandırmıştım. Anahtarlarımı ve montumu alarak evden ayrılmayı başarabilmiştim. Vaktim daralıyordu, sohbet ve dedikodunun beni uyuttuğunu unutmuştum.

Mekâna geldiğimde hızlı adımlarla kulise yönelmiş, saçlarımı bukleleştirip kıyafetlerimi giyerek hazır hâle gelmiştim. Sahne yine beni bekliyordu, kimsenin umrumda değildim. Yorgun bedenim bugün  kendini çok belli ediyordu. Sesim bugün kimseye hitâp etmiyordu. Benim zararıma işleyen bir durumdu bu. Nihayet ittire kaktıra geceyi bitirmiştim, kabus gibiydi. Sebepsiz. Üzerime ansızın çöken gerginliğine hakimdim.

Beni yine sokağın başında taksinin bekleyeceğini düşündüğümden üzerimi değiştirmeyecektim bugün. Topuklu ayakkabılarımın  sesini işite işite kendimi dışarıya atmıştım. Önceki günlerden daha sessiz ve kimsesizdi. Artı olarak daha soğuktu. Üzerimdeki ceketime sıkı sıkı sarılıyordum adımlarken. Arkamdan gelen adım sesleri eklendi topuklularımın seslerine. Aldırmak istemiyordum ama saniyeler sonra arkama baktığımda bakışları beni bulan bir adamla göz göze geldim. Hızlanmıştım. Bana yetişmek istiyordu.

Korku bütün bedenimi kaplamıştı, en korktuğum şeylerden biriydi bu. Omuzlarımdan tutan bir çift el ile irkilip çığlığı basarken, gözlerim yerinden çıkacaktı. Çantam yere düşmüştü.

"Bırak beni, bırak!"

Ağzımı kapatmaya çalışıyordu ama elini ısırdığımdan bunu yapamamış küfürler savurmuştu.

"Kaltağa bak sen."

Kollarımı, ellerimi sarmaladığından hareket edemiyordum. Bağrışlar yükselirken, beni saran kolların gevşediğini fark ettim ve kasıklarına tekme atarak kendimi kurtarmayı başarmıştım. Bir adam beni tutan adama saldırıyordu, arkadan birileri daha geliyordu. Arkadakiler yaklaştıkça, beni koruyan adam da bana yaklaşıyordu.

"Koş!"

"Çantam!?"

"Bırak, koş dedim sana!"

Topuklularla koşmam zordu bi' hayli ama söylendiği gibi koşuyordum. Bileğimi tutan soğuk ellere karşı yüzümü ona döndüğümde gördüklerimi görmemek istedim. Korkudan pörtleyen gözlerim, şimdi de şaşkınlıktan pörtlüyordu. Bileğimi çektim ansızın ve koşmam istemsizce yavaşlayınca bağırır gibi aralandı dudaklarım.

"Sen?!"

Sessizdi, o yeniden bileğimi tutup beni sokağın başında bekleyen taksiye doğru ittirdi.

"Bin ve kaç."

"Şaka mı yapıyorsun? Geberecek misin burada?"

"Sana kaç, dedim. Beni düşünme ve git."

Taksinin kapısını açmış ve arka koltuğa doğru ittiriyordu beni. Kapıyı kapatıp, taksinin gazlamasıyla adamların ona yaklaştığını görebilmiştim tek. Ya sağ çıkacaktı, ya ölecekti. Beni öldürdüğü gibi ölmezdi umarım.

Kül Olduk | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin