1. Ölüme Hazırlanmak

31 4 1
                                    

Hazırlanıyordum. Yine, yeniden hazırlanıyordum. Ama bu sefer bir davete, bir düğüne, bir geziye veya bir misafirliğe değil. Bugün kendi ölümüme hazırlanıyordum. Bugün kendi ölümüm için süslendim. Elimde tarakla aynanın karşısındayım. Suratımda o hiç sevmediğim makyaj var. Ölümümü güzelleştirmek için yaptım. Üstümde hayatım kadar siyah ve kırışmış bir elbise. Ne yazıktır ki onu bile ütülemeyi becerememişim. Zaten neyi becerebiliyordum ki bu hayatta ben? Konuşmayı, yürümeyi, gülmeyi, mutlu olmayı en çokta yaşamayı beceremiyordum. Bu berbat hayatıma sadece güzel bir son olsun istedim. Yarısı çıkmış siyah ojelerim vardı tırnaklarımda. Ayağımda bir topuklu ayakkabı onun bile kemerini bağlayamamıştım. Ömrümde bir kere topuklu ayakkabı giymiştim o da bu andı işte. Tarağa baktım, aynaya baktım. Küçükken herkeste gördüğüm ve özendiğim o örgüyü örecektim saçlarıma. Usulca taradım ilk önce. Uzundu saçlarım artık. Belimin azıcık aşağısına kadar uzanıyordu.

İnternetten gördüğüm gibi yapmayı denedim. Üç parçaya ayırdım önce saçlarımı sonra birbirlerine dolamaya başladım. Onu bile becerememiştim ama bu beni güldürdü. Komik duruyordum. Son günüm için hazırlanayım derken komik bir duruma düşmüştüm. Ama umurumda bile değildi. Aynadaki yansımama baktım. Gözlerimdeki çocuk kırgınca bakıyordu bana. "Hadi ama. Ne olur affet beni. Biliyorum beceremedim yaşatmayı seni. Ama baksana bugün çok güzeliz seninle biz. O herkeste görüp özendiğim saçları ördüm ben bize. Tamam güzel değil ama yakıştı bak. Genç kızlara benzemişim değil mi? Ayağıma da topuklu giydim hani görünce çok özenirdin ya sen." Gözlerimden bir damla yaş düştü. "Hadi ama ağlamamızın sırası mı? O kadar makyaj yapmıştım akmasın. Ne olur, lütfen son günümüzde bari yapma bunu bana. Kırgınca bakma. Sen öyle bakarsan umut eden yanım vazgeçmeyecek ölmekten. Ben ölmeyi istiyorum. Yaşamayı neden umut ediyorsun bu kadar? Yaşamayı denedik işte kazanamıyoruz. Affetmelisin beni yoksa o küçük bedenin, o küçük kalbin daha çok acı çekecek. Ben bunu istemiyorum. Ben senin üzülmeni artık istemiyorum. Seni öldürüp yoluma da devam edemiyorum sen hep benimlesin. O yüzden ben de bizi öldürmek zorundayım." Elimin tersiyle akan yaşı sildim. Son bir kez aynaya gülümsedim. Biraz kırgın bir gülümsemeydi bu. Kalbime bir ağrı saplandı. Ama duramazdım. Artık durmamın anlamı yoktu.

Biraz korkak ve yavaş adımlarla mutfağa doğru yürüdüm. Çekmeceyi açtım en keskin bıçağı kestirdim gözüme. Bıçağı aldım ve çekmeceyi geri kapattım. Dolabıma girdim. Burası benim gizli mabedimdi. Gözlerimi kapadım. Akan yaşlar durmak bilmiyordu. Sesim tir tir titriyordu. "Çok basit. Yapmam gereken çok basit. Bıçağı bileğime bastıracağım söz veriyorum çok az acıyacak. Sonra ise o çok gitmeyi istediğimiz yıldızların yanına gideceğiz. Hadi ama küçük Dolunay bana hiç yardımcı olmuyorsun. Yapmama izin vermiyorsun. Ne olursun, yalvarıyorum sana böyle davranma. Sen yıldızlara gitmek istediğini söylemiştin bana. Oraya gideceğiz bugün ve artık hep orada yaşayacağız. Orada daha mutlu oluruz belki. Dünya fazla acımasız miniğim. Sana zarar veriyor. Seni kırıyor incitiyor. Bu acımasız hayatı bu kadar istememelisin. Bana bunu yapmamamı söyleme sakın. Dayanamıyorum anlamıyor musun?" Ağlamam hıçkırıklara dönüştü. "Kahretsin. Kahretsin. Ne olur bu sefer yapabileyim. Bu sefer dönüşü olmasın." Bu sefer gerçekten kendi kendimi gazlamıştım. Sol elimdeki bıçağı sağ bileğime bastırdım. Acı içinde bir çığlık koptu boğazımdan. Ama öyle bir acıydı ki bu. Bileğimden sıcak sıcak kanın akışını hissettim.

"Sıkı tutun minik kız. Başardık. Gidiyoruz. Bu sefer başardık." Nefesim yavaş yavaş kesilmeye, gücüm ise bedenimi terketmeye başladı. Gözlerim kapanmaya çalışıyordu. O kırgın çocuk ise ısrarla açmaya çalışıyordu. "Yeter artık direnme. Bana bu kadar yüklenme yalvarırım." Konuşmaya bile dermanım kalmadı. Gözlerim acıyla kapandı. Dolabın kapağının açılma sesini duydum o an. İki güçlü kol havaya kaldırdı sanki yerimden beni. Ah azrailim sen mi geldin? Gerçekten gidiyor muydum? Sanırım buraya kadardı benim masalım. Tanrım bu sefer başarabildim mi? Küçüklüğümü o çok inandığı yıldızların yanına götürür müsün? O acı çekmesin artık. O çok yorgun. O hep ağlıyor.

"Beni duyuyor musun? Beni duyuyorsan bir tepki ver! Gözlerini aç." Hızlıca sarsıyordu bedenimi. Ben burdayım ama tepki dahi veremiyorum. Kahretsin yine başaramıyorum. Git diyemiyorum. Git ne olursun git bu sefer olmaz. Beni kurtarma istemiyorum. Ben kurtarılmayı istemiyorum. Tanrım ne olur artık ona acı çektirme, kurtarma bizi. "Siktir, siktir, siktir! Ne yaptın sen? Nasıl yaptın bunu? Nasıl, nasıl, nasıl?" O kadar hızlı ve telaşlı konuşuyordu ki o hiç tanımadığım yabancı ses sanki korkuyordu. Yumuşak bir yere yatırdı bedenimi. Parmakları nabzımı yoklamaya gitti o an. "Yaşıyorsun! Çok şükür yaşıyorsun!" Hayır. Hayır yaşamayı istemiyorum. Yaşıyorsam neden gözlerimi açamıyorum ki ben. Yaşamıyorum bayım ne olur gidin. Size yalvarırım kurtarmayın beni. Sağ elimi kavradı elleri. Sıcacıktı. Ya da ben çok soğuktum. Patırtı sesleri doldurdu kulağımı. Sonra ise sağ bileğime daha fazla acı yüklendi. Sağ bileğimi mi bağlamıştı o? Hayır bayım yeter artık durun. Beni ölümümle baş başa bırakın. İstemiyorum. "Ambulans gelene kadar kanamanı kesmemiz lazım. Aklım almıyor, almıyor, almıyor! Sen bunu kendine nasıl yaparsın aklım almıyor? Sanırım beni duyabiliyorsun. Konuşacağım. Susmayacağım. Uyanık kalman için. Yaşayacaksın ama uyandığında ben burada olmayacağım. Daha zamanı var Dolunay. Yapma daha zamanı var." Adımı nereden biliyorsunuz bayım? Ben sizi neden tanımıyorum? Sesinizi neden tanıyamıyorum? Zamanı olan şey ne? Beni neden kurtardınız? Beni nasıl buldunuz? Ayaklarımda ellerini hissettim. Sanırım bağlayamadığım o topuklularımı çıkarıyordu.

Bayım en mutlu günümü mahvettiniz. Beni ölümüm ile yalnız bırakmadınız. Her kimseniz sizi asla affetmeyeceğim. Umarım yaşamam. Umarım bir daha uyanmam tek gayem bu. "Duyuyor musun?" Sesinde heyecan hissettim. "Bak ambulans geliyor. Dolunay seni kurtarmaya geliyorlar." Duyuyordum. Kahretsin duyuyordum. Gidin yalvarırım gidin. "Kurtulacaksın Dolunay. Uyandığında görüşemeyeceğimiz için üzgünüm. Affet beni. Ama kurtulacaksın." Her kimseniz affetmeyeceğim bayım. Sizi affetmeyeceğim. Kulaklarımı siren sesleri iyice doldururken hafızam ve sesler bulanmaya başladı. Karışık gürültüler yerini sessizliğe bıraktı, karanlık beni kucağına çekti.

GECE'NİN KUCAĞINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin