Erkenden atayım da şu bölümü. Malum günlük rutinim.
İyi okumalar...
* * *
Taehyung bir şey demese de Yoongi onun çarpık gülüşünden anlamıştı.
"Bugünkü kalabalığı gördün. İşe yaradı."
Yoongi telefonunu arka cebine sıkıştırırken hıhlar gibi güldü.
"Yeterince kalabalığız zaten. Bugün pestilimiz çıktı çalışmaktan."
"Ben gün sonunda cebime girene bakarım hyung. Sakın oturduğun yerden kazanıyorsun muhabbetini yapma bana, bugün el atmadığım iş kalmadı."
"Öyle bir şey demeyecektim."
Taehyung, dirsekleri masaya dayalıyken, kafasını elleri arasına aldı ve ensesindeki saçları sıktı.
"Hyung, babam eğer istediği rakama ulaşamazsam kafeyi elimden alacağını söyledi."
Yoongi, Taehyung'un yanına gidip omzunu sıktı.
"Dediği rakama ulaşmam için her günün bugün gibi geçmesi gerekiyor. Hyung..."
Taehyung başını kaldırıp Yoongi'ye baktı.
"Ben ne yaparsam yapayım, kâr edemiyorum. Belki de babamın dediği doğrudur. Ben beceriksizin tekiyimdir hı?"
"Saçmalama. Baban bok kafalı herifin teki. Seni kendisine benzetmeye çalışmasına izin verme. Aklı sıra sen bu işi beceremiyorsun deyip kendi işinin başına oturtacak seni."
Taehyung, iç çekti.
"Belki de başından beri yapmam gereken budur."
Yoongi, Taehyung'u kendi karanlığında bıraktığı için kederleniyordu. Babası ile olan durumu uzun zamandır bilse de ilişkilerinin sebebini anlayamıyordu. Günler birbirini kovalarken, CAPELLA'da işler daha da yoluna giriyor gibi görünüyordu. Öte yandan Jungkook, hayatını en kötü gecesini geçireceğinden habersiz şekilde çalışıyordu. İşten çıkıp kaldığı pansiyona gittiğinde, girişte kendine ait valiz görmüştü. Resepsiyona gidip sinirle burnundan solurken konuştu.
"Bu ne demek oluyor Bayan Shin?"
Bayan Shin, soyup bıçağına taktığı elmasını yiyordu. Jungkook'un sesi ile ona döndü ve koltuktaki ayağı indirip ona baktı.
"Para yoksa oda da yok. Seni uyarmıştım çocuk!"
"Bir hafta daha bekle demiştim. Maaşımı alıp verecektim."
"Ya sonra? depozitoların da bitti. Ya odada bir hasar olursa? Onu da mı geçiştireceksin?"
Bayan Shin, terliklerini giyip ayağa kalktı.
"Üzgünüm Jungkook. Odanı çoktan başkasına kiraladım."
Jungkook, ağlamak üzereydi.
"Odaya çıkıp eşyalarımı kontrol edebilir miyim?"
Orta yaşlı kadın, başıyla çık der gibi çenesini kaldırdı. Odayı ateşe verme ihtimaline karşı peşinden gitti koşturarak. Jungkook, çalışma masasına yapıştırdığı notlarını ve fotoğrafları özenle çıkardı yerinden. Tavşanlı gece lambasını da prizden çıkartıp, masasının üstündeki not yığınının üzerine bıraktı. Yataktaki nevresimi çıkardı.
"Hey hey hey!"
"Bunu ben kendim aldım koca karı. Fare kemirmiş nevresimlerini mi kullanacaktım?"
Bayan Shin, sinirle gülerken, Jungkook gider ayak onu edebildiği kadar sinir etmek istiyordu.