Sevgili Fletcher,
Kayıp Göl kasabası son günlerde her zaman olduğundan daha sakin.
Çiftçi Robert Brown'ın kızını erkek arkadaşı ile öpüşürken gördüğü günkü kargaşadan sonra, herkes oldukça tedirgin.
Anna, buranın insanları moronlaştırdığını ve beyinlerini bir turşu kavanozuna çevirdiğini düşünüyor.
Aksini iddia edebilmeyi dilerdim. Ancak buranın dışında bizim için daha iyi bir dünya olmadığının da farkındayım.Annem ve Lana kiliseye gittiler. Eminim Lana birkaç saat sürecek bu tek taraflı konuşmanın sonunda annemin onu süslü kelimeleri ile etkileyeceğini biliyordur.
Asıl soru, onu evlenmek için henüz genç olduğuna ikna edebilecek mi ?
Aslına bakarsan ne Lana'nın, ne de Anna'nın evlenmek gibi bir talebi yok. Fakat annem bazen onların buradaki hayatı bir türlü benimseyememiş olmalarının, evliliği gözlerine gitmek için tek çözüm yoluymuş gibi gösterecek olmasından korkuyor.Geçen mektubumda sana toprağın yeşermeye başladığını yazmıştım. Yaşlı Sekoya'nın gövdesi de birkaç gündür alışılmadık şekilde, daha nemli.
Bu bahar her zamankinden daha güzel geçecek gibi. Geçen gece ormanın girişinde çilek toplarken, güneydeki düzlüğe inşaat malzemeleri yığdıklarını gördüm. Ve daha sonraki günlerde de küçük bir baraka iskeleti çıkarıyor olduklarını fark ettim.
Geçtiğimiz yılın baharında sana yine böyle bir inşaatın başladığını anlattıktan birkaç hafta sonra kasabaya bir aile daha dahil olmuştu.En azından birkaç aylığına.
İnsanlar burayı devamlı yaşanacak bir yer olarak görmüyor. Yazlarını burada, onların değimi ile, "doğayla iç içe" geçiriyor ve daha sonra ait oldukları büyük şehirlere geri dönüyorlar. Londra, Berlin, Sevilla, Paris, Amsterdam...
Anna her gece bunlar gibi pek çok şehir adı sayıklıyor. Dünyanın güzel bir yer olduğunu attığımız ilk adımda anlayabileceğimiz yerlermiş.Kayıp Göl'ün dışındaki hayata onlar kadar hasret kaldığım söylenemez. Daha önce bulunmadığım, belki hiç bulunmayacağım bir şehrin özlemini çekip durmak mantığımın kapsama alanını aşıyor, sanırım.
Dün öğlen saatlerine doğru posta kutusundan aldığım mektubunun siyah zarfı gözümden kaçmadı. Bilirsin ki, ben siyahı severim.
Oh, ve babamı sormuştun. O şu sıralar daha iyi. Ayağının kırılmasının üzerinden neredeyse altı ay geçti ve kendini oldukça iyi hissettiğini söylüyor. Fakat henüz balığa çıkacak kadar iyi değil. Saçları ve sakalları sen görmeyeli biraz daha beyazlamış olabilir.
Babamın isteklerine elimden geldiğince hassasiyet gösteriyor ve onu üzecek şeylerden kaçınıyorum ancak yaşlanmayacak olmasına garanti veremem.
Bugün sabaha karşı amcam John'a teknede eşlik etmem gerek. Bilirsin, ayak işlerinde oldukça iyiyimdir.
Sanırım yarın ciddi bir iş yapacak olmasamda eve yorgun döneceğim ve erkenden yatıp dinlenmem gerekiyor.
Mektubumu ne zaman alacağını bilemiyorum ancak yine de sana iyi geceler diliyorum."Gökyüzünün siyahlığını, göz alıcı parlaklığıyla delip geçen yıldızlardan daima nefret et."
Gabriella x