Neredeydim ben?
Bir yatakta uzanıyordum. Karşımda siyah bir tavan.
Burnuma ağır bir kadın parfümü kokusu geliyordu.
Ama kafamı hareket ettiremiyordum.
Rüya görebilme ihtimalim vardı ama rüya gibi değildi.
O sırada kapı tıklama sesi duydum.
Konuşamadığım için bir şey yapamadım.
Ardından birisinin içeri girdiğini anladım, parfüm kokusu da fazlalaşmıştı.
Görüş açıma girdi.
Kıvırcık uzun saçlara sahip, 30-40 yaşlarında, soluk tenli, hafif uzun boylu, fazla sert bakan bir yandan da asil bir kadın.
Bir süre gözüme baktı, bir şey ölçmeye çalışıyormuş gibi.
"Rigel Capella Lestrange."
O da kimdi?
Benim gözüme bakarak söylüyordu.
Ben miydim?
Ben Rigel Capella Lestrange falan değildim.
Ben...
Ben kimdim?
Hatırlamıyordum.
Cevap vermedim.
O sırada elinde tuttuğu bir şey dikkatimi çekti.
Sopa, evet sopa.
Bana doğru tuttu ve bir kaç şey söyledi.
"Finite Incantatem." (Bir büyünün ya da lanetin etkisinden kaldıran büyü.)
Parmaklarımı hareket ettirdim, ellerimi, kollarımı. Daha sonra dikleştim ve konuştum.
"Kimim ben? Kimsin sen?"
Derin bir nefes aldı ve yatağa, karşıma oturdu.
"Bundan önce ki hayatından çoğu şeyi hatırlamıyorsun, hatırlamana da gerek yok. Boşuna uğraşma. Birazdan her şeyi öğreneceksin."
Delirmek üzereydim.
Başım çatlıyordu, hiç bir şey hatırlamıyordum. Kadın ciddiydi ve ses tonu soru sorarsam beni öldürecekmiş gibiydi bu yüzden bir şey demedim ve ayağa kalktım.
Karşıda bir ayna vardı.
Kendime baktım bir kaç dakika.
Kahverengi? Siyah? Koyu kumral? Saçlarımın rengini bilmiyordum.
Yüzüm hoşuma gitmişti.
Üzerimde siyah çok fazla abartı olmayan ama çok fazla sakin de olmayan bir elbise vardı.
Siyah hafif topuklu ayakkabılarım, üstünde yılan olan küpe ve yüzük.
Simsiyahtım ama hoştu.
Kolumdan tuttu. Aşağıda sakin, saygılı ve asil ol.
Kolumdan çekiştirerek bir alt kata götürdü. Bir kapının önüne geldik kolumu bıraktı ve saçlarını geriye attı.
Kapıyı tıklattı ve içeri girdi.
"Beni takip et ve yanıma otur."
Kendimi korumasız hissediyordum. Hiç bir şey hatırlamıyordum ve bu kadının dediği şeyleri yapmaktan başka çarem yok gibi hissediyordum.
Takip ettim. Bir masa, masanın başında 40lı yaşlarında bir adam vardı.
O da sert bakıyordu.
