Magical Trap - One-shot

1.6K 166 114
                                    

Merlin prensin kaleye döndüğünü haber veren borazanları duyduğunda akşam için yapması gereken işlerini henüz bitirmişti. Mavi gözlerini hızla odada gezdirdi. Akşam yemeği hazırdı, banyo hazırdı, oda düzenliydi. Arthur eğer aç değilse hemen banyosunu yapar, sonra babasına rapor vermek üzere çıkardı. Gerçi bütün gün ormanda gezinmenin ne raporunu verdiğini anlayamıyordu ya neyse... Arthur ve soylu şövalye arkadaşları daha gün ağarmadan avlanmaya çıkmışlardı. Genellikle Arthur sırf sakarlıklarını izleyip eğlenmek için onu da beraberlerinde ava götürürdü ama son zamanlarda çeşitli mazeretlerle onu geride bırakmaya başlamıştı. Merlin her zaman onun için endişelenirdi, sonuçta Arthur'u koruyabilecek güçte olan tek kişiydi. Ama ne zaman böyle hissetse, karşısındakinin Arthur olduğunu kendine hatırlatırdı. Kolay kolay kimsenin meydan okuyamayacağı, yetenekli ve güçlü prens...



Pencereye yaklaşarak avluya giren atlılara baktı. En önde ilerleyen atın üzerinde dimdik duran genç adamı yüzlerce kişinin arasından bile tanıyabilirdi. Arthur' da hiç kimse de olmayan bir şeyler vardı. Kendine güvenden öte, kendini beğenmişlikten fazlası, güçten daha güçlü olan bir şeyler... Ona baktığınızda ona ait olduğunuzu hissettiren bir şeyler...



Bu yüzden Arthur' a güveniyordu ve bazı konularda onsuz da idare edebileceğine inanmalıydı. Sarışın genç adamın atının üzerindeki tavşanlara bakılırsa yine en şanslı avcı Arthur' du. Merlin bunun şansla alakası olmadığını, Arthur' un avcılık yeteneğinin eşsiz olduğunu biliyordu ama bunu ona itiraf etmeye niyeti yoktu. Birazdan buraya gelecek ve böbürlenerek sabahki zaferini anlatacaktı kuşkusuz. Hafifçe gülümsedi. Arthur' un şövalyelerinden değil de ondan övgü beklemesi bazen çok garibine gitse de hoşuna gittiğini inkar edemezdi. Aralarındaki o tarif edilemez bağa her geçen gün bir şeylerin eklendiğini hissediyordu. Böyle zamanlarda göğsünün tam ortasında ince bir sancı hissediyor, nefes almakta zorlanıyordu. Eli bilinçsizce göğsünü ovarken duyduğu ince cık cık sesi birden dikkatini dağıttı. Kaşlarını çatarak odaya döndü. Sesi hala duyuyordu. Dikkat kesilerek odayı tararken sesin sahibinin odada dolaştığını fark etti.


" Kahretsin! "


Bir kalede yaşamak güzeldi ama bu kadar büyük bir yerde farelerin saklanabileceği binlerce yer vardı. Arthur' un en nefret ettiği şey de odasında bir fare olmasıydı. Merlin elleri ve dizlerinin üzerine çökerek hayvanı görmeye çalıştı. Fare masanın altındaki kırıntıları silip süpürmekle meşguldü. Karnı kocaman olmuş hayvana bakıp gözlerini devirdi ve bir elini kaldırarak daha önceden pek çok kez yaptığı gibi büyülü sözcükleri söyleyerek fareyi olduğu yere devirdi. Donup kalmış hayvanı sarayın kedilerine hediye edecekti. Gülümseyerek doğrulmak üzereyken Arthur' un yatağının altını gördü ve gözleri fal taşı gibi açıldı. " Tanrılar aşkına! Bu da ne? " Merlin emekleyerek yatağa yaklaştı ve yatağın fareler tarafından kemirilmiş ayaklarına hayretle baktı. Yatağın iki ayağı neredeyse kırılmak üzereydi. Arthur' un ağırlığına bu kadar zaman dayanması bile bir mucize sayılırdı.



Merlin eğer Arthur üzerindeyken yatağın ayakları kırılırsa meydana gelecek manzarayı hayal edince sırıttı. Prensi kesinlikle çok ama çok kızardı. Üstelik bunu daha önce fark etmediği için ceza bile alabilirdi. Gülümsemesi silinirken hızla aklındaki büyüleri bir bir düşündü. Bir çeşit yapıştırma büyüsü denemeliydi. Yatağın ayakları bir gece daha idare edebilirse Arthur sabah ava gittiğinde tamircileri çağırıp sorunu halledebilirdi. Yere çömelip oturmuş halde düşündü. Daha önce hiç böyle bir büyü yapmamıştı, bu yüzden büyüleri hatırlamakta zorlanıyordu. Birkaç tane tamir ve yapıştırma büyüsü okuduğunu hatırlıyordu ama sözcükleri bir türlü anımsayamıyordu. Kendi kendine sözcükleri bulmaya çalışırken taştan koridorda yankılanmaya başlayan güçlü adımları duydu. Arthur geliyordu!



Bir şeyler denemeliydi! Merlin bir elini yatağın ayaklarına uzatarak derin bir nefes aldı.Tam olarak hatırlayamadığı ama doğru olduğunu umduğu büyülü sözcükleri mırıldandı. Masmavi gözleri bir anlığına alev almış gibi parlayan genç adam birkaç saniye sonra elini indirerek yatağa baktı. Bir an söyleyeceği cümleden emin olamayarak duraklamıştı. Bunun bir soruna neden olup olmadığını bilemiyordu. Gaius her zaman büyülü sözcükleri emin bir şekilde söylemesini, duraklamamasını, tereddüt ederse büyüyü tamamlamamasını söylerdi.

Magical Trap - MerthurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin