Bir tane yatak var, biz Türkler iş insanları yamamaya gelince pratik zekamızdan ödün verir ve sevenleri kavuştururuz. Bozmak dışında böyle tatlı huylarımız da vardır. Yorgan elbette serilebilir. Bir güzel de örtülür ama yok, Felix'lerde yorgan morgan yok. İki battaniye var. Tekiyle ısınamazsınız faturalar çok geliyor. İkisini birden örtmeniz gerek. Birinin açıkta kalmaması için iki kişi birden ikisinin altına girmeli.
Problem değil. Sonuçta Seungmin, Minho'yu kaçırdı.
Tatlı bir kış sabahı. Endişelenecek hiçbir şey yok. Felix'in annesi, silah olayını bilmediğinden içi gayet rahat bir şekilde bu iki oğlanın oturma odasındaki karyolada uyumasına izin veriyor. Hatta ayıp olmasın diye saksıların yerini değiştirmek için o sabah içeri girmiyor.
Kapı yine de aralı. Minho ve Seungmin gece soğuk olduğundan sarmaş dolaş. Oda birazdan ısınmaya başlayacak.
Nefesini yüzünde hissedince başını ittirmek için elini Seungmin'in suratına koyuyor Minho. Ama yine uyuyakalıyor. Seungmin bir zaman sonra rahatsız olunca aşağı doğru kayıyor, Minho'nun eli yastığa düďünüyor. Daha da sıcak olmaya başlıyor.
Seungmin gözlerini açıyor. Gördüğü ilk şey Minho'nun dudakları oluyor. Göz kapakları acıdığından yeniden yumuluyorlar. Alnını Minho'nun sıcak gerdanına yaslıyor.
"Gecenin bize inat bu kadar soğuk olmasına inanamıyorum," diye mırıldanıyor Minho. Seungmin ne dediğinden emin değil. "Ev çok eski."
Seungmin'i ittiriyor Minho. Seungmin ne pozisyona geçerse tam o anda yeniden uyuyakalıyor hep. Minho yataktan çıkana kadar her şey çok iyi.
"Nereye gidiyorsun ya."
"Bırakmazsan üstüne işerim." Seungmin Minho'nun ayak bileğini tuttuğunun farkında bile değil. Öteki tarafa doğru dönüyor. Minho odadan çıkıyor. Bir daha da dönmühor gibi. Sanki saatler geçmiş gibi.
Seungmin doğruluyor. Minho karşıki sallanan sandalyeye doğru yürüyor. Oturup çoraplarını giyiyor.
"Çok uzun sürdü."
"İki dakika anca olmuştur."
Minho'nun telefonunu almak gerek, cüzdanını almak gerek. İşlerine bakmak gerek. Ama çoğu zaman evden yapıyor. Müşterileriyle konuşur erteler. Bir süre eve gidemeyecek. Tatil işte. Ama önce telefonu gerek. Eve giremeyecek.
"Umrumda değil. Ara vermem lazımdı zaten."
"Balayı gibi."
"Evli olmadığımız gerçeği dışında."
Daha bu saatte, kahvaltı masasında keyfini bozuyor. Yok, Seungmin bunu duymadı.
Bütün gün, bomboş. Felixlerin huzurlu evi içinde hoş bir koku ve başbaşa. Pardon, Felix ile.
Televizyon izlerlerken "senin dersin yok mu?" diye hatırlatmada bulunuyor Seungmin. Evinde kalabildiği için minnettar ama Felix'in ikisi arasında oturması pek tatlı değil.
"Doğru, unutmuşum."
Kalkıyor, hazırlanıyor. Minho'ya üzerimdeki olmuş mu diye soruyor. Sonra gidiyor. Kapının kapanma sesiyle Minho poposunu kaldırıp elleri üzerinde Seungmin'in yanına gidiyor, başını Seungmin'n kucağına koyuyor ve ayaklarını karyolanın koluna yerleştiriyor. Gözleri kapalı.
"Aslında deistim."
"Yani cumaya da gidiyorsun."
"Aynen."
Seungmin gülümsüyor. Elini kaldırıyor. Tereddüt içinde. Yavaşça indiriyor. Minho'nun başına koyuyor.
"Aslında bunların hiçnirine gerek yoktu," diyor ona. Ama her ikisi de halinden memnun. "Tek seferde kökünden. Fena mı? Hem şimdi zorunlu olarak başbaşayız." Seungmin kulaklarına inanamıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enişteni Kaçırmak, 2min
FanficSeungmin eniştesiyle hunharca sevişmek istiyordu, noel şapkasını taktı ve ağaç süslemek Türk'lerin mirasıdır dedi. ☆