Gözlerim acıyordu. Kör olmuş gibiydim gözlerimi açmayı denediysem de ilkinde olmadı, gözlerim kurumuştu da gözkapaklarım ona yapışmıştı sanki tekrar denedim ve ikincisinde zar zor açabildim gözlerimi. Neredeydim ve neden bu kadar beyazdı? Sanki zaman kavramı yitip gitmişti ruhumun en ücra köşelerinde. Tek görebildiğim beyaz, bembeyaz bir sonsuzluktu. Sonra birden onu duydum, o çığlığı. İlk önce hafif ve silik bir sesti fakat gittikçe çığ gibi varlığını hissettiren çığlık sanki pençeleriyle ruhumu yırtıyordu. Bedenimdeki tüm yaşamı, açlığını bastırmak istermişcesine sömürüyordu. Sonra bembeyaz dünyama siyah kristalden bir gözyaşı düştü gök beyazlıklarından. Neydi o, kimin gözyaşıydı beyaz dünyamda? Dehşetle gözyaşının geldiği yere baktım, annemin içli hıçkırıklarını duyabildim sadece. Sonra çığlık dahada tizleşti.. Çığlık tizleştikçe boğulduğumu hissettim. Kulaklarımdan sızanın ve ağzıma dolanın kan olduğunu farkettiğimdeyse dehşetle bağırıyordum boğuk sesimle.
Sonra yerdeki kapkara gözyaşı yayılmaya başladı bir suluboya fırçasının kağıtta bıraktığı bir darbecesine ama daha hızlıydı daha yoğun daha ölümcül yer, gök, dünyam kapkaranlık olmuştu saniyeler içerisinde. Zifiri bir dünyada hapsolmuştum, karanlık yetmezmiş gibi zifiri dünyam da ki tüm oksijen sanki vakumla çekiliyordu, ciğerlerimde hiç hava kalmadığındaysa zerre ışık yoktu gözbebeklerime yansıyan...
- Anne!anne nerdesin!
Nefes nefese uyanmıştım anne diye bağıranın kendim olduğunu anlamam uzun sürmedi. Şaşkın ve korkulu bir şekilde çevreme bakınmayı kestim. Klasik kabuslu gecelerimden sıyrılıp günün aydınlığına sarılmıştım. Alnımdaki ter zerreciklerini elimin tersiyle sildim ve derince bir nefes aldım. Bacaklarıma sarınmış battaniyeyi iteleyerek yere attım. Ardından çıplak ayaklarımı buz gibi zemine bıraktım. Direk banyoya gidip yüzümü soğuk suyla yıkadım, suyu defalarca yüzüme çarptım. Ardından pek küçük olan şirin mutfağıma gidip tek kişiye yetecek büyüklükteki çaydanlığımın altını yaktım. Saate baktım bir buçuk saatim vardı.
Odama gidip dolabı açtım ve elime gelen ilk şeyleri, bir kot pantolon ve siyah bir kazağı üzerime geçirdim. İlk şeyler dediysem dolabımda zaten 3-5 parça kıyafet ancak vardı. Giyimine pek özen göstermeyen bir kızdım ve böyle şeylere ayıracak vaktim de olmuyordu. Ardından kalın dişli tarağımı fazla gür olan saçlarıma daldırdım bir güzel taradıktan sonra gelişigüzel toplayıp aynadan kendime baktım.
Orta boyluydum, yeme içme düzenime pek dikkat etmediğimden zayıftım, narin de bir vücudum vardı. Buğday tenliydim ve badem şeklinde iri gözlerim vardı kestaneye benzetirdi annem göz rengimi yoğun sıcak bir kıvamı varmış öyle derdi.. Bilmem ama güzel olduğumu hiç düşünmüyordum umrumda olmadığıda bir gerçekti ama gözlemlediğim kadarıyla güzel kızlar ilgi görürlerdi bense ilgi görmüyordum ayrıca uzun bir sürenin ardından oturtmayı ancak başardığım ifadesiz yüzde insanları benden uzaklaştırıyordu.İnsanlarla pek konuşmazdım karakterime cok zıttı ama çok sık gülmezdim. Halbuki annemleyken şen kahkahalarım evi doldururdu, gülmeyi seven biriydim bir zamanlar ama her daim gülen yüzümden o gülümsemenin kerpetenle sökülüp alınması uzun sürmedi. Ve asılmaya mahkum yüzümle başbaşa kaldım.
Aslında bunu yani yalnızlığı ben istedim. İnsanlardan ve onların entrika dolu dünyalarından kopmayı ben istedim. Amacımı gercekleştirene kadar o dünyadan uzak kalmam gerekiyordu. Amacım için ilk adım üniversiteyi bitirmekti. Bense bu olmadan istediğimi alamayacağımı biliyordum. Ve sabır diliyordum her ızdırap dolu kabuslu gecemin gündüzüne. Sabır diyordum az kaldı o güne. Sadece bekle.
Çaydanlığın sesi içsesimi bastırdı bir anda. Ah tabiki! Çabuk hazırlanmama rağmen vaktimin çoğunu düşünerek harcamıştım. Hızla bir şeyler atıştırıp çantamı kapıp kendimi evden dışarı attım ve yüzümü ıslatan şeye baktım. Olamaz gene mi yağmur?
Yağmurdan nefret ediyordum sabah sabah insanın rahatını kaçırmak için yeterince iyi bir sebep değilmiş gibi. Ayrıca gökyüzünün ağıdıydı yağmur. Hayatımda sadece bir kere yağmurun ağıdına ağıt eklemiştim, gözyaşlarımın onun gözyaşlarına karışmasına izin vermiştim ve yağmuru dost edinmiştim kendime. Oda annemi ugurladığım gündü. O gün gökyüzü benim yansımamdı sanki. Sonra şuan yağan yağmuru düşündüm kim bilir kimin gözyaşlarının yansımasıydı bu yağmur, aniden ürperdim. Bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YÜRÜYÜŞÜ
General FictionAcı kokan bir geçmişin bileklerine prangalar vurduğu ruhların, kesişen hayatlarıydı gece yürüyüşü.. Saf AŞK'tı gece yürüyüşü.. Herkesin kendisini bulacağı bir dünya Gece Yürüyüşü. Belki başrolde belki sokaktan geçen bir adamda.. Ama gece yürüyüşü se...