Bazen, bazı şeylerin farkında olmak için o şeyi illa görmen, duyman gerekmiyordu. Bazen bir şeyi anlamak için hissetmen bile yeterliydi ve sen şu an o durumu yaşıyordun.
Kollarının arasında tuttuğun hediye paketiyle sevgilinin kapısının önünde dikiliyor ve içeriden gelen kadın seslerini dinliyordun. Bugün sevgilin Kuroo'nun doğum günüydü ve ona haber vermeden evine gidip onu şaşırtmak istedin ancak içinde kötü bir his vardı ve sen bunu umursamamaya karar verdin. Aslında Kenma'ya Kuroo'nun evime gideceğini söylediğinde Kenma çaresizce seni birkaç defa durdurmaya çalışmış ancak pes etmişti.
Gözlerin hafiften dolmaya başlayınca hediye paketini kapının önüne bırakıp yamuk adımlarla kendini boğucu evin dışına attın. Hem sinirli hem üzgün hem de ihanete uğramış gibi hissediyordun. Kuroo'yu yıllardır seviyordun ve sonunda çıkmaya başladığınızda tüm dünya senin olmuştu ancak biraz önce Kuroo'nun seni yalnızca kullandığını öğrenmiştin. Kendi doğum gününde onu hayatı boyunca çok seven kadını aldatıyordu.
Sokakta temiz havayı içine çekerek yürürken cebindeki telefon çaldı. Yavaş hareketlerle telefonu cebinden çıkardığında ekranda yanıp sönen ismi gördün ve tek istediğin kusmak oldu. Hangi yüzle seni arayabiliyordu? Henüz başka bir kadınla yatmıştı ve hemen seni mi aramaya karar vermişti? Sakin kalmaya çalışarak telefonu açtın ve kulağına götürdün.
"Selam bebeğim! Bugün hiç konuşamadık." ifadesizce boşluğa bakarken iç çektin.
Başka kızları becermekle meşguldün.
"Hmm öyle mi? Fark etmemişim." kuru bir sesle yanıtlayınca Kuroo bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştı. Normalde her saat başı kendisini arayan kız arkadaşı gün boyu hiç aramamıştı ve kendisiyle konuşurken sesinde her zaman olan heyecan yok olmuştu. Kuroo bunu görmezden gelmeyi seçti.
"Çok sevgili erkek arkadaşının doğum günü hakkında ne yapmayı düşünüyorsun bebeğim?" Kuroo gergin havayı dağıtmayı çalışırcasına konuştuşunda senin yapmak istediğin telefonu yere atıp parçalamaktı. Şu an kimseden nefret etmediğin kadar nefret ediyordun hayatın boyunca sevdiğin tek adamdan.
"Sana bir hediye aldım Kuroo." telefonun diğer ucundaki Kuroo şaşırmıştı çünkü ona daha önce hiçbir zaman soyadıyla seslenmemiştin. Kuroo'nun tepkisine izin vermeden konuşmayı sürdürdün. "Hediyeni kapının önüne bıraktım. Aslında odana girip ellerine bırakacaktım ama yattığın kızla yaptığın lanet şeyi bozmak istemedim. Siktiğimin hediyesini odanın önünden alırsın." gözyaşlarını artık tutamıyordun ama konuşmayı sürdürecektin. Kuroo'nun sustuğu anları senin nefretin dolduracaktı.
"Beni sevdiğine inanacak kadar aptaldım. Hayatımda daha önce hiç kimseye bu kadar değer vermemiştim. Sen benim için yalnızca zaman kaybısın Tetsurō. Keşke seninle hiç tanışmasaydım. Keşke sana hiç aşık olmasaydım. Senden nefret ediyorum." telefonu kapatmak için yeltenmiştin ki o sırada Kuroo'nun sesi duyuldu.
"Hayır, Y/N dur- ben özür dilerim. Bilmiyordum, üzgünüm çok özür dilerim. Hiçbir anlamı yoktu. Yemin ederim seni çok seviyorum. Sadece nerede olduğunu söyle. Yanına geleyim ve sorunu çözelim lütfen sevgilim." gözlerin dehşetle aralandı. Gerçekten söylediği şey bu muydu? Nasıl yüzsüzce konuşabiliyordu onca sözden sonra?
"Kuroo Tetsurō, hayatımdan siktir git."