3

41 7 19
                                    

Jinyoung kahvaltısını sessizce yedi. "Bay Park, Jackson kahvaltısını erkenden etti. Sizi odasında beklediğini söyledi. Programınızı aksattığımız için özür dileriz. Eminim ki bir ton iş birikmiştir." Jinyoung başını sağa sola salladı. "Genelde iki işe birden evet demem efendim. Özür dilemenize gerçekten gerek yok." Annesi süslü yüzünü ekşiterek çayını masaya bıraktı. "Bu çay soğumuş...soğuk çay içemem. Sizi bilmiyorum ama." Jinyoung ağzına bir lokma attı. "Çay içmem efendim." Annesi abartılı bir şaşkınlıkla ona baktı. Gözleri kocaman açıldı, fazla allıktan gereksiz kırmızı olmuş yanakları sanki sinirle daha fazla kızardı. "Tanrım! Böyle bir hayat düşünemiyorum! Bu çok acı! Değil mi?" Kocasına döndüğünde kocası hızlıca başını sallayarak onayladı. "Artistler...gerçekten farklı insanlar hayatım, onları anlamaya çalışmak sadece aklını karıştırır. Bunun yerine bana ve sana birer bardak yeni demlenmiş çay isteyelim. Sorunlarını unutursun." Jinyoung ağzını sildi ve selam verdi. "İzninizle, Bay Wang'in çizimi için odasına gitmeliyim." Annesi hızlıca başını sallayıp sanki küçük bir çocuğa yol gösteriyormuş gibi elleriyle Jackson'ın odasının nerede olduğuna dair birkaç hareket yaptı. Jinyoung kaşlarını kaldırıp başını salladı ve teşekkür etti.

Uzun koridorların birinin sonunda büyük bir pencereden içeri ışık doluyordu. Sarı ışık her şeyi parlatıyor, sanki koridor cennetten bir parçaymış gibi her şey gözlerinin önüne seriliyordu. Sağda ve solda çeşitli tablolar ve büyük saksılara dikilmiş canlı, görkemli bitkiler vardı. Duvarların üzerinde özenle döşenmiş desenlere bakıp iç çekti. Elleri oyulmuş tahtanın girinti çıkıntılarında dolaştı. "Merhaba Bay Park, odam tam ters tarafta ama..." Jinyoung dudaklarını yalayıp omuzlarını dikleştirdi ve ona baktı. "Sadece inceliyordum." Mırıldandı. Jackson gülümsedi. "Amacım suçlamak değildi. Sadece yolu gösteriyordum." Jinyoung yavaşça başını sallayıp yutkundu. "Hm hm." Jackson duvara yaslanıp ona baktı. "Size yaptığım eleştiriler konusunda aramızda kırgınlık olmaz sanıyordum. Nasıl olsa büyük bir sanatçısınız. Eminim bir sürü kişi böyle eleştirile-" Jackson'ın yumuşak sesini Jinyoung'un gergin sesi kesti. "İlk eleştiren kişi sizdiniz. Kendi öğretmenlerimden bile eleştiri duymuyorum. Çizime başlayalım mı?" Jackson bir süre ona bakıp başını salladı. "Eğer hazır hissediyorsanız." Jinyoung cevap vermedi. 

Doğrusu şuydu ki: hazır falan hissetmiyordu. Elleri buz kesmişti ve fırça sanki elinde yabancı bir nesneymiş gibi hissettiriyordu. Yıllar önce babasından gizlice gittiği resim kurslarındaki sert öğretmenlerinin karşısındaki haline geri dönmüştü sanki. Boya tüpleri ve şekiller ona karmakarışık bir bulmaca gibi geliyordu. Kendine gel, burada olma nedenin senin yeteneğin. Burnu havada birinin dediğine aldıracak olsaydın o akademiden asla mezun olamazdın. Sana sanatı öğretebileceğini sanan aptallar ordusu şimdi toprağın altında ya da külleri bir denize atılmış. Sen ise buradasın.  Jackson cekeini çıkardı. "Daha önce kimse tarafından eleştirilmediniz öyle mi?" Jinyoung başını salladı. Beyninde küçük bir ses ona fısıldıyordu. Resim akademisindeki anıları tek tek hafızasına dolarken gözlerini kırpıştırdı. Jackson'a baktığında onun ikna olmadığını gözlerinden anlamıştı. Jinyoung derin bir nefes aldı. "Oturup kariyerim hakkında konuşmayacağız değil mi? En kısa zamanda bu portreyi bitirip evime dönmeliyim. Yapacak çok işim var ve burada bir gün daha kalarak zaten yeterince zaman kay-" Jackson sözünü kesti. "Bay Park, bir portreyi bitirmeden başka bir portre almadığınızı sanıyordum." Jinyoung kaşlarını çattı. Nereden biliyor? Jackson'ın sakin yüzünde gözlerini gezdirdikten sonra mırıldandı. "Her işi para için yaptığımı sanıyorsunuz herhalde. Bir galerim var." Boya tüplerinin kapaklarını açtı ve dudaklarını yaladı. Daha önce hiçbir galeriye gitmediğinden eminim.  "Bir gün ziyaret etmeyi çok isterim, bana bu galerinin yerini söyler misiniz?" Jinyoung fırçasını eline aldı. "Çizdiğim portrenin size layık olduğunu düşünürseniz galerimi de görebilirsiniz. Ancak beğenmiyorsanız gelmenizde bir anlam göremiyor-" "Eleştiriden korktuğunuz için mi?" Jinyoung derin bir nefes alıp zorla gülümsedi. Jackson'ın yüzünde alaycı bir sırıtış vardı. "Gitmeden önce size adresini yazarım." Fırçasını eline aldı. "Şimdi başlayabilir miyiz? Ne kadar erken başlarsak o kadar erken biter." Jackson yerine geçerken omuz silkti. "Zaman benim için pek sorun değil." Jinyoung fırçasına biraz boya alırken mırıldandı. "Sizin için hiçbir şey sorun değil efendim." Jackson'ın yüzündeki sırıtış büyürken yerine oturdu.

museHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin