4

61 8 31
                                    

Jinyoung elinde sıkıca tuttuğu fırçayı normalde olduğundan çok daha tedirgin bir şekilde tuvale sürtüyordu. Tam tamına iki saat geçmişti, Jackson'ın arada yaptığı küçük konuşmalar dışında neredeyse hiç konuşulmuyordu. Jinyoung sadece belirli yönergeler veriyor ve gözlerini tuvalde tutuyordu.Birkaç kez göz göze geldiler. Jinyoung böyle anlarda genelde göz temasını çabucak kesmeye çalışırdı. Ama Jackson her seferinde ona minik bir gülümseme sunduğundan yüzüne bakmaya devam ediyordu. "Biraz daha...dik durabilir misiniz?" Jackson doğruldu. Jinyoung detaylara çok takılmak istemiyordu ama elleri sanki onun kontrolünde değil gibiydi. Her minik detayı çizmesi gerekiyormuş gibi hissediyordu. Bileğindeki ağrı şiddetlenene kadar tüm dikkatini tuvale verdi. Fırçayı birkaç dakikalığına bıraktığında Jackson'ın gözlerini üstünde hissetti. "Şey, daha bitmiş değil. Sadece beş dakikaya ihtiyacım var. Sonra kaldığım yerden devam edebilirim." Jackson'ın kaşları çatılmıştı. "Yorulduysanız mola vermeniz iyi olacaktır.  İçecek bir şeyler..." Jinyoung başını sağa sola salladı. "İçecek bir şeye cidden gerek yok. Devam edebilirim. Siz geçin." Jackson bir süre ona baktı. Yerine otururken Jinyoung da fırçayı eline aldı. İlk başta nazik hareketlerle boyasa da eli hala ağrıyordu. Jinyoung derin bir nefes aldı. Fırçayı bir süre hareket ettirmeden öylece bekledi. Mola vermem gerek, eninde sonunda...ama eline beni eleştirmesi için başka bir neden vermek istemiyorum... Jackson, Jinyoung fırçayı yerine koyduğunda derin bir nefes aldı. "Pekala, mola vermek istiyorum. Bir şeyler içsek iyi olacak. Hava sıcak ve aynı şekilde durmaktan gerçekten yoruldum." Jinyoung bir süre ona bakıp başını salladı. Pekala...bunu o istedi değil mi? Gerçekten yorulmuş olabilir... "Ben...soğuk bir şey varsa." Jackson başını salladı. "Annemler sizi çaydan bıktırmış olmalı..." Jinyoung sandalyeye otururken gülümsedi. "Hayır, hayır çaydan bıkalı çok oluyor inanın." Babası aklına gelince yüzünü ekşitti. Son zamanlarda durmadan aklıma onun yüzü geliyor. O sadece ayak bağıydı bu yüzden onu hayatımdan tamamen çıkardım. Neden geriye dönüp bakıyorum ki? Neden kendime kötü şeyler hatırlatıyorum? "Tadını hatırlamak bile istemiyorum." Jackson hizmetçilerden birine seslendikten sonra karşısındaki sandalyeye oturdu. Tuhaf. Az önce rahatsız olduğunu söylemişti. Molayı bu yüzden vermedik mi? 

Jinyoung odaya göz gezdirdi. Duvarlar açık renkti, oda tertemizdi ve ışık alıyordu. Jinyoung bu odayı diğer odalardan daha fazla sevmişti, koridordan değil. Koridor harikaydı. Yontulmuş duvar ve gayet yetenekli insanların çizdiği resimler. Jinyoung iç çekti. Buraya ondan önce kaç kişi geldi? Jackson hepsine bu şekilde davrand- "Bence hatırlamak istemiyorsunuz." Jinyoung bir süre ona bakıp mırıldandı. "Anlamadım?" Geçmişimi ben bile sorgulamaya cesaret edemiyorum...bu adam kendini ne sanıyor? Jackson gülümsedi. "Bence tadını hatırlamak istemiyorsunuz. Bence siz...belirli şeyler ve kişiler arasında duygusal bir bağ kuruyorsunuz. Çay ve...her kimse. Sizde kötü bir etki bırakmış ve sırf bu yüzden onu hayatınızdan çıkarmışsınız." Jinyoung, Jackson'ın gözlerinin koyulaştığına yemin edebilirdi. Jinyoung bir süre ona bakıp yavaşça başını salladı. "Sanırım...öyle." Jackson'ın yüzü eski halini aldı, nazik bir gülümsemeyle Jinyoung'a bakıyordu. Jinyoung sessizce sordu. "Koridordaki resimler..." Jackson başını salladı. "Beğendiniz mi? Sizin kadar iyi olmasa da." Jinyoung gülümseyip göz devirdi. "Buna cevap vermiyorum. Çünkü benimle dalga geçiyorsunuz." Jackson güldü. "Ah, hayır lütfen." Jinyoung yanaklarını şişirdi. "İki tanesini beğendim. Kalanlar ise kötü değil, kimsenin sanatı kötü değildir. Sadece...bazıları daha iyidir o kadar." Jackson başını salladı. "Hepsini ben seçtim." Yok artık. Jinyoung kaşlarını kaldırdı. "Açıkçası...pek de ilgili gözükmüyordunuz." Jackson içeri giren kadına baktı. Kadın eğilip içecekleri önlerine koyarken Jinyoung'a minik bir gülümseme sundu. Hala saçma. Jinyoung sessizce teşekkür etti ve bardağı aldı. 

Bir süre sessizce oturdular. Bu sessizlik Jinyoung için rahatsız edici değildi. Tam tersine rahatlatıcıydı. Jackson'la konuşmak onun için daha gericiydi. Onun hakkında anlamadığı bir şey vardı. Ama ne..? Jinyoung derin bir nefes aldı. Onu özel yapan neyd- O özel falan değil. Kimse özel değil. Sadece fazla parası olan bir avuç insandan biri. Seni etkilemek için böyle şeyler yapıyor ve sen de onun ağına düşüyorsun. Sanatının önüne kimse geçmemeli. Buna izin veremezsin. Jackson gösterişçi herifin teki. Onu diğerlerinden farklı yapan tek şey onunla daha fazla zaman geçirmeni sağlamış olması. Kendi kendine hayal kurma...gerçek hayat hiçbir zaman tuvalindeki kadar güzel olmayacak. Hiçbir zaman. Jinyoung derin bir nefes aldı. Önündeki adam elindeki kitaba bakarken birden ayağa kalktı. Jackson gözlerini onun eski, boş bakan gözleriyle buluşturduğunda Jinyoung onun yüzünün aldığı şekli görmüştü. "Devam edebiliriz." Jackson başını salladı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Ayağa kalkıp yerine geçerken Jinyoung da tuvalin arkasına geçti. Birkaç kez göz göze geldiler. Jinyoung alışılmış o gülümsemeyi bekledi. Gözlerini son ana kadar çekmedi. Ama tek gördüğü dümdüz bir çizgi şeklini almış, asık bir yüzdü.

-

ÜHÜHÜHÜHÜHH


museHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin