Almanca hocasının sesiyle gözlerimi araladım. "Evet çocuklar konumuz bittiği için sizi erken bırakıyorum ödevlerinizi gruba atmayı unutmayın." Osman hoca çantasını alıp sınıftan çıkınca Almanca Ahu ve Şeyda kantine giderken ben yaptığım şeye devam edip kafamı sıraya koydum. 10 dakikalık teneffüsümü en iyi derecede değerlendirecektim.
Birkaç dakika sonra Ahu ve Şeyda'nın adımı bağıra çağıra sınıfa girmesiyle kafamı kaldırdım. Şeyda hızlıca yanıma geldi "Güneş çok önemli bir şey var" dedi.
"Ne oldu neyle ilgili?" dedim sırama sırtımı yaslarken. Etrafa baktığımda sınıfta tek tük insan olduğunu gördüm. Öğle arası olduğu için herkes ya kantinde ya da yemekhanedeydi.
"Koridorda ki panoda gördük Antalya'ya okul gezisi varmış birkaç okul birlikte planlamış. 2 hafta falan sonra olacakmış ve kayıt olmak için son gün yarınmış." dedi Ahu. Daha yeni asılmış olmalıydı çünkü hiçbir şekilde haber gelmemişti veya bir duyuru görmemiştik.
"Bizimkiler izin vermez herhalde." dedim isteksizce. Okul gezilerini çok seviyordum ama ailemin içinde para geçen hiçbir şeye izin vermeyeceği gerçeğini unutmamak lazım.
"Güneş izin verirler bu geziden sonra tarihi eserlerle ilgili proje hazırlayacakmışız. O yüzden tarih hocalarının eşliğinde gideceğiz ve herhangi bir para istemiyorlar işin içinde proje olduğundan. Ve kalabalıkta olmayacakmışız 15-20 öğrenci falan olacakmış." dedi Ahu elinde ki kağıdı verirken. Annem ve babam beni görmemek için her şeyi yaparlardı tabi ceplerinden para çıkmayacağı her koşulda. Para da ödemeyeceklerine göre bu geziye izin verirlerdi.
"O zaman izin verirler." dedim kağıda heyecanla bakarken. Geziyle ilgili bilgiler yazıyordu. Tarihi yerleri ,bazı mağaraları ve müzeleri gezecekmişiz.
"Katılsak mı ne yapalım?" dedim ikiliye dönerken kafalarını hızlı hızlı aşağı yukarı salladılar.
"Ya zaten seneye 12 olacağız derslere yoğunluk vereceğiz. Bu gezi sayesinde hem birlikte vakitte geçiririz iyi olur. Bence katılalım." dedi Ahu.
Şeyma "Bence de zaten bu yaz da dershane o bu derken sürekli ayrı kalacağız bence gidelim."
"Ee hadi o zaman tarih hocasından kayıt belgesi alalım" dedim ayağa kalkarken. Sınıftan çıkınca üst kata çıktık. Öğretmenler odasında tarih hocasını bulup 3 tane kayıt belgesi aldık ve orada doldurduk. Hocaya kağıdı teslim ettikten sonra zil çaldığı için sınıfa gittik. Son ders felsefeydi ama hoca gelmemişti. Bizde çantalarımızı alıp bahçeye çıktık.
Güvenlik görevlisinin kulübede olmadığını görünce okuldan çıktık. Onlardan ayrılıp otobüs durağına yürüdüm. Bugün şanslı günümdü herhalde otobüs ben hiç beklemeden hemen geldi. Akbili bastıktan sonra en arkada boş yer olduğunu gördüm. Bugün cidden şanslı günüm demek ki.
Kulaklıklarımı takıp spotify listemden şarkı açıp dışarıyı izlemeye başladım. Bu Antalya işi beni heyecanlandırmıştı. Kayıt belgesinde yazana göre ilk gün antik yerleri gezecekmişiz. İkinci gün mağaraları ve müzeleri, üçüncü günde ise bizi serbest bırakacaklarmış. Dördüncü günde sabahın ilk ışıklarıyla yola çıkacakmışız. Toplam 4 günlük bir geziydi.
Otobüsün ineceğim durağa yaklaşmasıyla ayağa kalktım ve orta kapıya yanaştım. Otobüsten indikten sonra evime doğru yürümeye başladım. Bizim sokağa girdikten sonra hızlı adımlarla binaya girip asansöre bindim.
Çantamın ön gözünden anahtarlığımı çıkartıp kapıyı açtığımda içeriden seslerin geldiğini duydum. Hızlıca ayakkabılarımı çıkartıp eve girdim. Annemle babamın kavgasının tam ortasına yani salona ani bir giriş yaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzüne İki Karış
Teen FictionBir grup öğrenciyle bir mağarada kaldığınızı düşünün. Sınırlı yemeğiniz ve bir miktar suyunuz dışında hiçbir şeyinizin olmadığı bir mağara. Ardı ardına gelen ölümler... Hayatta kalmak için neler yaparsınız? Öyle bir mağara düşünün ki girenin çıkamad...