Bölüm 1

52 8 1
                                    

Alarmın lanet sesiyle uyandım.
- günün hazinesi ol, şans senden yana, ahlakın da hep senle olsun hayallerinden vazgeçme.

Kızların seslerini duymaya başladım ama kalkmadım. Ben kim miyim? Ben Nehir. Adımı anneannemden almışım. Güzel bir isim değil mi? Çok karm... aa buraları geçelim benle ilgili çok fazla birsey bilmenize gerek yok.

Ayaklarımın ucuna biri oturdu. Kesin yine hizmetli. Beni kaldırmaya çalışacak. Bugün gitmeyeceğim.
- Nehir, yine zorluk çıkarma bir kere de zamanında kalk.
- size söyledim ben buraya zorla geliyorum, ailem herhangi bir para ödemiyor ve ödese bile umrumda değil. Kalkmayacağım.

Kadın ısrar etmedi ve gitti. Şoklardayım. Nasıl oldu bu? her gün kendini paralayan bu kadın nasıl beni kaldıramadan gitti? Yorganımı biraz daha kafama çekiyordum ki sol Bacağım akıl almaz derecede sızlamaya başladı. Ne olduğunu anlamadan bir kere daha. Ve bir kere daha...

Yorganı açtım ve elinde süpürge sapıyla dikilen ve gözlerinden ateş çıkan Mümine'yi gördüm. Hizmetli. Her sabah beni kaldırmaya gelir.

-artıkbıktım senden her sabah bir saat seni kaldırmaya uğraşıyorum! geber git bu okuldan!!
- eeeeh yeter Be! Bençok mu meraklıyım size! Hem sen ne hakla bana vurursun ha? Sen tam bir kocakarısın, kocakarı!
Bunu asla o kadının yanına bırakmayacağım. Hemen üstümdekileri yırttım ve müdürün odasına koştum. Ağlamaya çalıştım. Müdür beni kapısında öylece görünce hemen ayağa kalktı.

- kızım. .. kim yaptı bunu sana?
-mümine hanım yaptı uyanamamışım diye.
- o ne hakla böyle bir şey yapıyor! Sen odaya git giyin ve dersine gir ben ona hesabını vereceğim!

Öğrendim ki kadını işten kovmuşlar. Ooohh iyi olmuş her sabah ciyak sesini çekmeme gerek kalmadı. Ama şimdi biraz da kötü oldu. Kim benim akşam yemeğime biraz daha çorba koyacak? Amaan neyse. Bunları düşünürken bacağımı açtım ve bir de ne göreyim!? Aptal kadının vurduğu yer çok uzun bir miktarda açılmış ve kıpkırmızı. Yani nerden baksan rahat 15 cm olur boyu. O kadar büyük yani. Ama herhalde şokun etkisiyle acımıyor.

cidden buradan nefret ediyorum. anlamadım hala annem beni bu salak yere nasıl kaydettirdi.

her sabah mal gibi bir alarmla saat 7de kalkıyorsun. hatta bazen 6da kalmak zorunda oluyorsun. yemekler desen iğrenç. size her gün ekmek ve çorba getiriyorlar. zaten çorbalar da bir tuhaf. neyse çok anlatmayayım.

Derse gitmek için giyinmeye başladım. Formalarımuz var ve üstünde günün hazinesi yazıyor. Bunlar kafayı yemiş...

Derse normal olarak geç gitmiştim. Nerdeyse küçük bir konser salonu kadar olan sınıfa girdim. Öğretmen:
- kızım nerdesin?
+ müdürün odasında.
- neden?
+Sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum, bayan.
- yürü otur yerine.
Gittim ve tek arkadaşım olan Nilay'a baktım. Yanında zengin bebelerinden Ilgın oturuyordu. Sinirli bakışlar attım ve Demir'in yanına oturdum. Sadece emir veren popüler gerizekalılar grubunun başkanı Demir'in yanına...
Bana önce bir baktı ve iğrenerek çantasını çekti. Bemde ona öldürücü bakışkar attım ve hocaya doğru döndüm. Birden cebimde birley titredi. Telefonum. Hoca kızar diye bakamadım ama kat be kat daha çok titremeye başladı. Bende gizlice baktım. Tam kimin yazdığını görecektim ki:
- ooo hanımefendiye bak! Çay kahve de getirelim mi? (!)

+ özür dilerim hocam. Ya da dur! Evet, çay kahve de getir. Güzel olur dedim ve sırıtmaya başladım.
- 421 nehir Ünsal! Bu sefer birşey demiyorum ama konuşmalarına dikkat et!

+ taam taam hadi ders anlat da biraz kestireyim; uykum var.
Biraz cık cıkladı ve derse döndü. Ben de telefonuma baktım. Nilay'dan bir mesaj...
Önümüzdeki teneffüs müzik sınıfında ol. Bir gelişme var.
Neden bahsediyor bu? Ne gelişmesi. Ah ya, mesaj hakkım yok! Teneffüsü beklemek zorundayım.
Lanet zil çalmak bilmiyor. Yarım saat önce de 20 dakika vardı şimdi de 20 dakika var. Nilay'a baktım. Göz kırptı. Ona 'neler oluyor' bakışlarımı attığımda gözleriyle Demir'i işaret etti. Düşünceli düşünceli oturuyordu. Muhtemelen hayal kuruyordu. Tekrar Nilay'a baktım, göz kırptı. Yukarı bakarak 'sabır ver' şeklinden bir şeyler mırıldandım.
*******
Nilay'ı beklediğim müzik sınıfını inceliyordum. Buraya gelmemize izin verilmiyordu. Oysaki burası sevgililerin buluşma mekânıydı.
Nilay geldi. Somurtuyordu. "Ne oldu?" dediğimde
"Her zamanki Selin'in yaptıkları. Ya yolda durup dururken çelme taktı. Neredeyse Serdar'ın önünde düşüyordum. Aaa ama sana bak ne diyeceğim!? Demir ve Işık çıkıyor biliyor musun?"

" yok artık! Sen nereden biliyorsun?"
" demir onu sevmiyor. Babasının barı varmış. Beleş girebilmek için çıkıyorlar. Işık da kendini birşey sanmaya başladı. Her yerde 'bin Dimirli çikiyirim' diye geziyor! Onun yerinde olmak istemezdim. Oyuncak..."

Kapı açıldı. İçerisi gülüşen insan sesleriyle yankılandı. Nilay'la hemen saklandık. Oha Demir geldi! Hem de yanında Selin var. Selin Demir'in burnuna dokundu gülerek. Demir de birden onun dudaklarına yapıştı. Nilay'la birbirimize iğrenç iğrenç baktık. Aralıksız öpüşüyorlardı. Demir Selin'i kucağına aldı selin de bacaklarını Demir'e doladı. Demir onu masaya yatırdı ve aman Allah'ım tüşörtünü çıkarttı. kızımızın ağzından bir inleme kaçtı. Herhalde Nilay dayanamadı da
-yeter bee eviniz yok mu sizin diye bağırarak çıktı.
- yok evimiz. Sana ne?
Bak, bunu kimseye söylemeyeceğine yemin edersen -cebinden bir tomar para çıkarıp sallamaya başladı- bu senin olur. Ve biz de burdan çıkıp gideriz.
- tamam. Baay.
Evet, Nilay söylemeyecekti ama başka biri söyleyecekti.

MutsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin